Mimari Tasarımlar

Sancaklar Camii en iyi tasarlanmış 15 bina arasında!

Dünyanın en önemli tasarım kültürü merkezlerinden London Design Museum, yılın en iyi mimari tasarımlarını seçti. Yılın en iyi tasarlanmış 15 binası arasında, Emre Arolat’ın çizdiği Sancaklar Camii de var. Kazanan Haziran’da açıklanacak...

Paris, Shanghai ve Sidney gibi kentlerden seçilmiş modern mimari örneklerinin bulunduğu listeye Türkiye’den, bundan önce birçok ödül alan Büyükçekmece’deki Sancaklar Camii dahil oldu. İstanbul Büyükçekmece Gölü’ne bakan ve eğimli bir arazide konumlanan camii, bulunduğu eğimin içine yerleşiyor ve gözlerden kayboluyor. Emre Arolat tarafından çizilen ve dünyadaki nadir modern mimari ibadethane örneklerinden biri olan Sancaklar Camii, bundan önce de 2013 yılında Dünya Mimarlık Festivali’nde “en iyi dini yapı” ödülünü kazanmıştı. Arolat ile Sancaklar Camii’ni konuştuk...

 

Projeyi hazırlarken özellikle hangi hususlara dikkat ettiniz?

 

Türkiye’de yeni bir cami tasarımı söz konusu olduğunda yüzleşilmesi gereken ilk mesele, içi boşaltılmış bir anakronizm haline gelen klasik Osmanlı camisi biçimi ve onun simgesel yükleri olarak ortaya çıkıyor. İnşa edildiği devirde bir tür yapısal mantık ve mimari incelik silsilesi ile geliştirilmiş olan, fakat günümüzde yapım teknolojisinin farklılaşmasına rağmen biçimi değiştirilmeden uygulanan bu şablon, yüzyıllar içinde etrafında neredeyse sorgulanamaz bir meşruiyet kozası örmüş görünüyor. Öte yandan bu biçimsel yüke karşın aslında cami dediğimiz yapının herhangi bir İslami kaynak tarafından belirlenmiş, sabit bir formu olmadığını biliyoruz. Aksine, tarih boyunca farklı kültürlerin etkisi altında çeşitlenen camilerin, namaz ritüeline dair bir ‘öz’ün farklı tezahürleri olduğu söylenebilir. Sancaklar Camii’nin tasarımının, bu ‘öz’e yönelik bir arayışla şekillenmesini önemsedik.  

 

Mimari kriterlerle dini kriterleri Sancaklar Camii’nde nasıl bir araya getirdiniz? 

 

İslam bilgini Seyyid Hüseyin Nasr, İslam mimarisinde yapıtın Hıristiyan mimarisindeki gibi boşluğun ortasına yerleştirilmiş bir anıt, ya da boşluğun içinde bir varlık değil; “etrafını varlığın çevirdiği bir boşluk”, ya da varlığın içine “oyulmuş” bir boşluk olduğunu söyler. Çevrede içine yerleşilebilecek herhangi bir varlığın, parçası olunabilecek herhangi bir yapılaşmanın bulunmadığı bu yerde, Sancaklar Camii’nin toprakla ilişki halinde, hatta onunla hemhal olarak, varlığın içine yerleşmiş bir boşluk olarak düzenlenmesi, İslam geleneği açısından da ayrıştırıcı bir özellik olarak değerlendirilebilir. Sancaklar Camii, ibadet ritüelinin huşu içinde gerçekleştirilmesi, bir yandan bu alanı ibadetten zevk alınacak bir mekân haline getirmesi ve o mekanın etkisi ile insanın iç dünyasında bir tür coşku yaratması umularak tasarlandı.


 

Neden bu kadar sade (minimalist) bir cami tasarladınız? İbadethaneler minimalist mi olmalı?  

 

Sancaklar Camii, kullanılan malzemelerin kendilerini oldukları gibi ortaya koydukları, fazlalıklardan arınmış, sade bir iç mekâna sahip. Duvarlar ve tavan, hem arınma hem de tevazu hissini kuvvetlendiriyor. Yoğun bir meditasyon, düşünce ve paylaşım ortamı olarak da tarif edilebilir burası. Çıplak beton duvarlar mekâna bir tür sükunet getiriyor. Ancak ben cami tipolojisi hakkında böylesi iddialı bir saptamada bulunmayı; yani ibadethanelerin mimari yönelimleri hakkında böyle ahkam kesmeyi doğru bulmam. Mimarlık alanında doğru bulduğum, işlevi her ne olursa olsun, tüm yapıların bağlamsal bir yönelimle; yani inşa edileceği yerin topografik, iklimsel, sosyolojik, fiziksel, toplumsal ve hatta politik özelliklerine, özgül durumların, programın ve bütçenin oluşturduğu çerçeveye uygun olarak tasarlanmasıdır. Sancaklar’ı da bu tür bir düşünceyele tasarladık ve herhangi bir yeni tipoloji önermekle ilgilenmedik. 

 

London Design Museum’un seçkisi bizi yüreklendirdi... 

 

Tasarımda en dikkat çeken husus nedir?

 

Sancaklar Camii tasarımının omurgasında pek çok ölçüt yer aldı. Bunlar içinde en belirgin olarak öne çıkan, herhangi bir yapısal dile yatırım yapmaktansa ibadet sırasında mekândan alınan ruhsal ve bedensel zevkin ön plana alınmasıydı. Yapının yerle hemhal olmak üzere bulunduğu arazinin eğiminde kaybolması, sanki hep o yerde imiş gibi toprağa tutunması ve bu yolla tüm zamansal ve kültürel angajmanlardan özgürleşebilmesi amaçlandı. Bir diğer pencereden bakıldığında, bu projenin cami mimarlığının Türkiye’de ulaştığı katılaşmış biçimci tutumla baş etmeye çalıştığını söylemek pek de yanlış olmaz. 

 


London Design Museum Sancaklar Camii’ni dünyadaki en iyi tasarlanmış 15 binadan biri seçiti. Neler söylemek istersiniz?

 

Sancaklar Camisi’nin farkedilmiş ve bu seçkide yer alarak sergileniyor olması hiç kuşku yok ki yüreklendirici bir durum.

 

Dış dünyadan arınmak mümkün 

 

Üst seviyedeki bahçeden Büyükçekmece Gölü’nü seyretmek mümkün. 


Burak Kara-Vatan