Sayın Başbakanım;
İnşaat sektörü yıllardır kriz göre göre krizi vucüt kimyamıza işlemiştir.
Ancak bu kriz başka bir kriz. Ve bizim bildiğimiz krizlerden değil. Dolayısıyla vücut kimyamıza çok uygun değil. ABD ve Avrupa ülkelerindeki hükümetler bakıyorsunuz ki sektörleri tek tek ele alıyorlar ve çare olacak çözümler üretmeye çalışıyorlar.
Sayın Başbakanım bizim sektör olarak hiçbir kurumun ve kuruluşun ve hükümetin himmetine ihtiyacımız yok. Ancak milyonlara istihdam sağlayan inşaat sektörünün Türkiye için ne kadar önemli olduğunu en azından sizin bildiğinizi biliyorum. Bizim sektörümüzü de önemsediğinizi biliyorum.
Güvene dayalı işleyişi ile sinerji yaratıp, Türkiye ekonomisinin lokomotifi olan sektör temsilcileri olan bizlerin finans piyasalarına söz geçirme ve yaptırım gücümüz yok. Ancak hükümet olarak lütfen devlet bankalarını devreye sokmak suretiyle finans sorununu acilen çözme noktasında çalışmaları başlatmanız gerekmektedir. Aksi takdirde işten çıkarmalar başlarsa önüne geçmek çok mümkün olmaz. Firmalardan bir veya birkaçının sarsıntı geçirmesi halinde bu olumsuzluk tetikleme yaparak sektöre zarar verir, ülke çok daha büyük zarar görür. Ayrıca bu faiz oranları ile nereye kadar gidilir? TL %30, döviz %15'lerde... Bizim rekabet etme gücümüz yok, çünkü finansçı değiliz.
Tekrar finans piyasalarını buradan ikaz ediyorum. Gün sizin gününüz... İstediğiniz oranı isteyin. Bize birşey olmaz. Ancak bunun yarını da var. Bunu aklınıza sokun. Biz sektörde bulunan temsilcilerimizin sözcüsüyüz. Bugünlerde fırsatçılık yapanları İNDER sitesinde deşifre etmek görevimizi de gerektiğinde yerine getireceğimizi de lütfen unutmasınlar.
KISSADAN HİSSE
Karadenizli yaşlı amca İstanbuldaki çocuklarını defalarca arayarak "hastayım beni doktora getirin, ölüyorum" demiş. Ancak çocukları her zaman böyle diyor diye inanmamış. Derken amca gerçekten ölmüş. Ama ölmeden mezartaşını kendi yazdırmış. Çocuklarına?
Hastayum dedum inanmadunuz,
Hastayum dedum inanmadunuz,
NE OLDİ ŞİMDİ?