Şekeroğlu, Kudüs'te çıkan özel taşlarla bina inşa ediyor!
Konyalı işadamı Ahmet Şekeroğlu, Kudüs’te çıkan özel taşlarla, ecdadın miras bıraktığı binaların havasını yaşatacak yapılar inşa ediyor. Tamamı taştan binalar, tarihi bir his uyandırıyor
Binaların bir sanat eseri olduğunu ve bin yıl ayakta kalabilecek sağlamlıkta olduğunun altını çizen Şekeroğlu, “Biz 5-10 sene değil bin yıl ayakta kalacak bir bina inşa ediyoruz. Sonuçta bir sanat eseri inşa ediyoruz. Hatta Osman hocanın tabiri ile dünyada bundan daha ucuz bir ev yok. Dünyada şu anda betonarme, çelik ile veya bir benzeri ürün ile yapılan binalar olsa olsa 50 sene yaşar. 50 seneye yıllık maliyet çıkardığında bin seneden daha pahalıya geliyor. Yani böyle bir yapı tekniği. Bunun da patent süreci de bir taraftan devam etmektedir” diye konuştu.
9,5 ŞİDDETİNDEKİ DEPMERE DAYANIKLI BİNALAR OLACAK
Projedeki hedeflerinden bahseden Şekeroğlu, “Ana hedefimiz; şu an da 3 model ev planlıyor arkadaşlarımız. Bir tanesi bitmek üzere. Diğer iki tanesi de planlama aşamasında. Bunu ülkemizin her yerinde yani Erzurum’a da satabiliriz, Bodrum’a da satabiliriz. Taşlar bu manada hem soğuk kış şartlarına hem de yazın kuraklığına dayanıklıdırlar. Biz sadece taşları satmıyoruz. Evin inşasını da yapıyoruz. Biz anahtar teslim yapıyoruz. Sadece biz arazi ile uğraşmıyoruz. Bir gayrimenkul projesi değil bu. Senin bir arazin var. Bizim de projemizi beğendin. Diyorsun ki ben bu projeyi arazime istiyorum. Biz de arazinin bizim projemize uygun olup olmadığına bakıyoruz. Arkasından zemin etütleri yapılıyor. Çünkü biz 9.5 şiddetine dayanabilecek bir yapı meydana getiriyoruz.
MODERN BİNADA TARİHİ BİR HAVA HİSSEDİYORSUNUZ
İşlemler bittiğinde ise binanın dışından ya da içinden baktığınızda bu teknolojik sistemleri görmüyorsunuz. Sanki atalarımızdan kalan taş bir yapıya giriyor izlenimi alıyorsunuz. Binada günümüz teknolojilerinin en son sistemi kullanılıyor. Binada güvenlik, ısıtma, soğutma, havalandırma, sıcak ve soğuk suyu, elektrik ve televizyon ne kullanırsanız onun en üst düzey teknolojisi bulunuyor. Fakat binaya dışarıdan baktığınızda cihazların hiçbirini görmüyorsunuz. İçeriye girdiğinizde de elektronik ekranlar falan görmüyorsunuz. Yani tarihi bir binaya girdiğinizde ne görüyorsanız bu binada da onu görüyorsunuz. En dikkat çekici özelliklerinden bir tanesi de budur. İçeriye gerdiğinizde konforun en üst seviyede görüldüğü bir sistem var” diye konuştu.
Konyalı işadamı Ahmet Şekeroğlu, Kudüs’te çıkan özel taşlarla, ecdadın miras bıraktığı binaların havasını yaşatacak yapılar inşa ediyor. Tamamı taştan binalar, tarihi bir his uyandırıyor
Şekeroğlu Plastik Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Şekeroğlu, çok özel bir projeyle inşaat alanında ses getirmeye hazırlanıyor. Kudüs’te çıkan özel bir taşı işleyerek yapı malzemesi haline getiren projenin önderi olan Şekeroğlu, tarihi yapılardaki mimari ve malzemeyi günümüzde de yapmaya başladı. Taş Kudüs’te çıkarılıyor ve CNC’de işlenerek yapıya uygun hale getiriliyor. Şekeroğlu Plastik’in alt şirketi olan Şekeroğlu Gayrimenkul, taşın getirilmesinde ve taştan özel evlerin inşasında faaliyet gösteriyor. Biz de Yenigün Gazetesi olarak Şekeroğlu Plastik Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Şekeroğlu’ndan tarihi yeniden canlandıracak projesini dinledik.
TAŞLAR KUDÜS’TEN İNŞASI ŞEKEROĞLU’NDAN
Şekeroğlu, “Bizim ana şirketimize bağlı bir de gayrimenkul şirketimiz bulunmakta. Buna bağlı olarak Kudüs’teki taşlarla inşa edeceğimiz projelerin 4 yıldır çalışmasını yürütüyorduk. Projeyi kısaca açıklama gerekirse, biz sürekli ecdadımızın yaptığı eserleri ziyaret ediyoruz ve oralara gitmekten keyif alıyoruz. Nerede olursa olsun. Aslında bunlar tamamen taştan üretilmiş yapılar. Benim de eskiden beri mimariye yatkınlığım bulunuyor. Konya’da MÜSİAD konutlarının yapımında da aktif rol üstlenmiştim. Alışıla gelmişin dışına çıkmayı da çok severim. Böyle olunca günümüz dünyasında ecdadımız gibi yapılar neden yapmayalım diye düşündüm. Mimar Sinan’ın yaptığı Selimiye Camii’ni yapmayı hayalinden geçirmek bile cesaret ister tabiiki ama birçok projede alışılagelmişin dışına çıkabiliriz. Dolayısıyla biz de farklı bir şey yapalım dedik. Şekeroğlu Gayrimenkul A.Ş. isminde bir gayrimenkul geliştirme şirketimiz var. İnşaat yapıyor ama ana işi gayrimenkul geliştirmek. Daha önce TEKFEN ile Konya’da büyük projeye imza attık. Onları geliştirip Konya ekonomisine kazandırdık. Sonrasında böyle bir işe kalkışma kararı aldık. Bunun üzerinde çalışırken, vazifem gereği sıkça Filistin’e gidip-geldim. Biz Müslümanların ikinci mescidi olan Mescid-i Aksa’yı sıkça ziyaret ettim. Orada Kudüs Taşı olarak bilinen dünyaca meşhur olan bir taş var. Sürekli bu taştan yapılan binalar gördüm. Kudüs Belediye Meclisi’nin aldığı bir karar var. Karara göre orada yaptığınız binaların dışını Kudüs Taşı’ndan yapmak zorundasınız. Dış cephede başka bir malzeme kullanamazsınız. O taş da bizim çok hoşumuza gitti. Biz bu projenin üzerinde çalışırken o taşı gördük. Selçuk Üniversitesi Mimarlık Bölümü’ndün Doç. Dr Osman Nuri Dülgerler önderliğinde hiç beton kullanılmadan bina inşa etme yoluna çıktık. Ve gördük ki dünyada bu zaten yapılıyor. Fakat bunun bu gün yapılamamasının sebebi maliyetinin çok yüksek olması. Çok ciddi işçilik ve sanat gerekiyor. Şu an zaten genellikle tarihi eser tamirleri bu şekilde yapılıyor. Biz öncelikle bunu endüstriyel hale getirelim dedik. Bunun daha ulaşılır ve daha az maliyetli olması için kendi içimizde bir teknoloji ürettik. Projeyi de yaptık. İlk planda 3 tane proje yapıyoruz. Biz standart hale getiriyoruz. Yani fabrikasyon üretim yapılabilecek hale getiriyoruz. Taş dağdan sökülüp geliyor. Fabrikada bizim projede tek tek numaralandığımızı taşların halini alıyor. Taşın en önemlisi projelendirilmesi. Yani detayın tek tek sanki tornada fireze de bir metal parçası işlenmiş gibi taşı projelendirdik. Bu çok uzun zamanımızı aldı. Her bir taşı karekod ile kodlandırdık. Yaptığımız bu projeyi Filistin’deki fabrikaya gönderdik onlar tekrar üzerinde çalıştılar. Taşların üzerine yapılacak desenleri de el işçiliği ile değil de fabrikalarda CNC mahareti ile daha seri ve ucuz bir şekilde ürettik. Bunların dışında tabi monte edilme işlemi var. Bunun için de yine Şekeroğlu Firması’nın bünyesinde yeni bir otomatik vinç sistemi geliştirildi. Öncelikle inşaatı yapacağımız araziye bu vinç sistemi kuruluyor. Sonrasında paletler üzerinde bizim istediğimiz standartlarla ambalajlanmış taşlar sahaya geliyor. Üzerindeki kodları otomatik vinç okuyor ve o taşı alıp yerine götürüyor. Orada ustanın yaptığı sadece milimetrik olarak vinçten lazer işaretleyici ile düzgün bir şekilde taşları yerleştirmek. Kullanılan harcı da taşı keserken çıkan tozu hocanın yaptığı bir formülü birleştirerek elde ettik” dedi.
10 YIL DEĞİL BİN YIL AYAKTA KALACAK BİNALAR
Binaların bir sanat eseri olduğunu ve bin yıl ayakta kalabilecek sağlamlıkta olduğunun altını çizen Şekeroğlu, “Biz 5-10 sene değil bin yıl ayakta kalacak bir bina inşa ediyoruz. Sonuçta bir sanat eseri inşa ediyoruz. Hatta Osman hocanın tabiri ile dünyada bundan daha ucuz bir ev yok. Dünyada şu anda betonarme, çelik ile veya bir benzeri ürün ile yapılan binalar olsa olsa 50 sene yaşar. 50 seneye yıllık maliyet çıkardığında bin seneden daha pahallıya geliyor. Yani böyle bir yapı tekniği. Bunun da patent süreci de bir taraftan devam etmektedir” diye konuştu.
İLK UYGULAMA BODRUM’DA YAPILIYOR
Türkiye’de ilk inşaatı Bodrum’da yapacaklarını dile getiren Şekeroğlu, “Taşlardan inşa edilmiş numune yaptık fabrikamızın bahçesinde. İlk uygulamayı da Bodrum’da bir ev imal ederek yapacağız. Onun çalışmaları da devam ediyor. Taşları Türkiye’ye geldi. Bu yaptığımız iş Türkiye’de ilk. Hatta, endüstriyel manada bakılırsa dünyada ilk. Bu yöntem ile yapılan dünyada ilk yapı. Taş, konut, inşaat olarak değil. Yöntem olarak ilk. Zaten dünyada en meşhur evler ve konutlar taştan yapılır. Ancak bunlar el mahareti ile usta ve işçilik ile arazide yapılır. Yani taşlar gelir ustalar yontma sureti ile o binaları ortaya koyarlar. Fakat ilk defa biz bunu fabrikasyon hale getirdik ve fiyat anlamında da kolaylık sağladık. Tabi ki normal betonarme bir evle kıyaslandığında hala çok pahalı. Fakat bu bir başlangıç süreç böyle devam ederse daha makul bir fiyata iner” ifadelerini kullandı.
SIVA VE BOYA YOK
Binaların inşasında suni bir malzeme kullanılmadığını aktaran Şekeroğlu, “Ne içinde ne de dışında sıva veya sıvaya benzer suni bir malzeme yok. Bir diğer özelliği ise iki tane duvardan oluşması. Bir tanesi 30 santimlik dış cepheyi oluşturan taş bloklar. Bu duvardan sonra 15 santimlik bir boşluk var. O boşluktan sonra da 15 santimlik bir duvar var. Bu aradaki 15 santimlik boşlukta ise izolasyon yapılıyor. İzolasyon da taş yününden doğal malzemelerden yapılıyor. Bu taş binalar için oldukça önemli bir konudur. Ecdadımız taş yünü koymamış ama yine türüf taşından ve özel harçla daha geniş boşluklar ile o izolasyonu sağlamış. Hepimizin bildiği Konya Selimiye Camii’ne gidersek yazın serin kışın da sıcak olur. Bunun dışında da çok özel sıhhi tesisatlar kullanıyoruz. Çünkü bu binada tesisat bozuldu tekrar değiştirelim gibi bir imkân söz konusu değil. Binalarımıza Türkiye’de normal inşaatlarda kullanılmayan bir sıhhi tesisat döşeniyor. Binanın 15 santimlik boşluğuna döşeniyor. İçeride bulunan 15 santimlik duvar örülmeden önce yapılıyor bu işlemler. Yine içine ısıtma, soğutma, havalandırma, elektrik ve elektronik sistemlerin tamamı o 15 santimlik boşluk içerisine yapılıyor. Tüm bu işlemler bittiğinde ise binanın dışından ya da içinden baktığınızda bu teknolojik sistemleri görmüyorsunuz. Sanki atalarımızdan kalan taş bir yapıya giriyor izlenimi alıyorsunuz. Binada günümüz teknolojilerinin en son sistemi kullanılıyor. Binada güvenlik, ısıtma, soğutma, havalandırma, sıcak ve soğuk suyu, elektrik ve televizyon ne kullanırsanız onun en üst düzey teknolojisi bulunuyor. Fakat binaya dışarıdan baktığınızda cihazların hiçbirini görmüyorsunuz. İçeriye girdiğinizde de elektronik ekranlar falan görmüyorsunuz. Yani tarihi bir binaya girdiğinizde ne görüyorsanız bu binada da onu görüyorsunuz. En dikkat çekici özelliklerinden bir tanesi de budur. İçeriye gerdiğinizde konforun en üst seviyede görüldüğü bir sistem var” diye konuştu.
BİNADA ÖZEL AHŞAP İŞÇİLİĞİ
Taşın yanında binanı içerisinde ahşap işçiliği olacağını kaydeden Şekeroğlu, “Yine eski usul kündekari kapılar kullanılıyor. Özel, iyi kurutulmuş ahşaplar kullanıyoruz. Tavanın komple ahşap olması da bir sanat eseri. Bunların dışında bir de dövme sıcak demir kullanılıyor. Çünkü binanın statik bir takım ihtiyaçlarını gidermek için binanın içinde belli yerlerde çelik kullanmak zorundayız. Orada da eski usul dövme sıcak demirler kullanıyoruz” diye konuştu.
3 MODEL EV PLANLIYORUZ
Projedeki hedeflerinden bahseden Şekeroğlu, “Ana hedefimiz; şu an da 3 model ev planlıyor arkadaşlarımız. Bir tanesi bitmek üzere. Diğer iki tanesi de planlama aşamasında. Bunu ülkemizin her yerinde yani Erzurum’a da satabiliriz, Bodrum’a da satabiliriz. Taşlar bu manada hem soğuk kış şartlarına hem de yazın kuraklığına dayanıklıdırlar. Biz sadece taşları satmıyoruz. Evin inşasını da yapıyoruz. Biz anahtar teslim yapıyoruz. Sadece biz arazi ile uğraşmıyoruz. Bir gayrimenkul projesi değil bu. Senin bir arazin var. Bizim de projemizi beğendin. Diyorsun ki ben bu projeyi arazime istiyorum. Biz de arazinin bizim projemize uygun olup olmadığına bakıyoruz. Arkasından zemin etütleri yapılıyor. Çünkü biz 9.5 şiddetine dayanabilecek bir yapı meydana getiriyoruz. İncelemelerimiz sonunda arazi bira için uygun ise çalışmalara başlıyoruz. Ruhsatının alınıp başlanmasından sonra 6 ay gibi kısa bir sürede bina tamamlanıyor. Bunu dünyanın neresi olursa olsun Amerika Birleşik Devletleri’nin en ücra köşesi de olsa yapabiliriz. Bu konuda hinterlandımız bütün dünya. Şimdi bir test çalışması yaptık buraya, ikinci bitmek üzere dediğimiz proje Bodrum’da yapılacak bunların arkasından da isteyen her kese yapabilecek durumda olacağız” ifadelerini kullandı.
Şekeroğlu, 255 metrekare oturumu olan, 300 metrekare kullanım alanı olan binaların maliyetinin 1,5 milyon EURO olduğunu sözlerine ekledi.
Konya Yenigün