Genel

Şemsi Bayraktar: Çayır ve meralar korunmalı!

Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, hayvancılıkta kaba yem ihtiyacının karşılanması ve et-süt maliyetlerinin düşürülmesi bakımından çayır ve meraların öneminin büyük olduğunu vurguladı...

Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, hayvancılıkta kaba yem ihtiyacının karşılanması ve et-süt maliyetlerinin düşürülmesi bakımından çayır ve meraların öneminin büyük olduğuna vurgu yaparak, “mera alanlarımız sürekli azalıyor. 1935 yılında 44 milyon hektar olan çayır mera arazisi, yüzde 66,8 azalmayla 2001 yılında 14,61 milyon hektara geriledi. Türkiye, Arjantin, Brezilya, Uruguay, Yeni Zelanda gibi mera zengini değil. Tespiti yapılan çayır mera varlığımız sadece 10,14 milyon hektar ve bu alanın 5,76 milyon hektarı tahdit edilmiş durumda” dedi.


Bayraktar, yaptığı açıklamada, çayır mera alanlarının başta tarıma açılmak suretiyle geçmişte sürekli olarak azaldığına dikkat çekti. Meralardaki tespit, tahdit ve tahsis işlemlerine hız verilmesi gerektiğini belirten Bayraktar, şu ana kadar tespiti yapılan çayır mera varlığının 10,14 milyon hektarı bulduğunu bildirdi. Bayraktar, bu alanın 5,76 milyon hektarının tahdit çalışmalarının bittiğini, ıslah edilerek, çiftçinin hizmetine sunulan çayır mera alanının ise 4,71 milyon hektara tekabül ettiğini belirtti.

TZOB Genel Başkanı Bayraktar, şunları kaydetti:

“Mera alanlarımız sürekli azalıyor. 1935 yılında 44 milyon hektar olan çayır mera arazisi, yüzde 66,8 azalmayla 2001 yılında 14,61 milyon hektara geriledi. Ülkemiz, Arjantin, Brezilya, Uruguay, Yeni Zelanda gibi mera zengini değil. Tespiti yapılan çayır mera varlığımız sadece 10,14 milyon hektar ve bu alanın 5,76 milyon hektarı tahdit edilmiş durumda. Islah edilerek, çiftçinin hizmetine sunulan çayır mera alanı ise 4,71 milyon hektara tekabül ediyor. Bu da meraları ve tarım topraklarımızı gözümüz gibi korumamız gerektiğini bize gösteriyor. 

Meraların korunmasında, tarım alanlarında olduğu gibi artık büyükşehir belediye başkanlarına ve şehir plancılarına büyük görev düşüyor. Ülkemizde 30 büyükşehir var. Ülke tarımsal üretiminin büyük bölümünü üreten bu illerdeki bütün kırsal alanlar da büyükşehir belediyelerinin sınırları içinde. Tarımın geleceği açısından öncelikle büyükşehir belediyelerinin tarım topraklarını, mera ve çayır alanlarını ve ormanları, su kaynaklarını, doğal hayatı koruması gerekir. Şehir plancılarına da büyük görev düşüyor. Sürekli genişleyen şehirler, tarım arazileri ve meralar üzerine baskı yapıyor. Bu alanlar, şehir içinde kaldığı zaman, bitkisel ya da hayvansal üretimde kullanılması zorlaşıyor ve zamanla üretkenliklerini kaybediyor.”


-“Meralara bakışın değişmesi lazım”-


Dünyanın her yerinde hayvancılık için ucuz ve kaliteli yem girdisi sağlayan kaynağın meralar olduğunu belirten Bayraktar, şöyle devam etti:

“Ülkemizde ne yazık ki bu alanlara farklı bakılıyor. Meralar, özellikle tarım dışı sektörlerde yatırım yapılacak alan olarak görülüyor. Bu bakışın değişmesi lazım. Aksi halde hayvancılıkta sürdürülebilirlikten söz edilemez. 

Gelişmiş bütün ülkelerde, yapılan şehir planlarında, doğal ortamlar ve tarım arazileri korunmakta, çevreye zararları minimize edilerek bu alanların sürdürülebilirlikleri garanti altına alınmaktadır. Ülkemizde ise bilinçsiz bir şehirleşme, dolayısıyla bu şehirleşme içinde kalan hayvancılık işletmelerinin ve tarım alanlarının yok olmasıyla neticelenen bir süreç yaşanmaktadır. Türkiye’de ne yeterince hayvancılık işletmesi kurulabilecek alan ne de bunlara ucuz yem kaynağı sağlayabilecek mera alanı ya da tarım arazisi vardır. Bunun bilincine varılmalı, bunları yok etmek yerine korumak için çaba gösterilmelidir. Et ve süt başta olmak üzere, dünyada gıda fiyatlarının hızla arttığı dikkate alındığında, bu durum ülkemiz açısından daha da büyük önem arz etmektedir.”


-Kaba yem ihtiyacı-


Ülkemizin yıllık kaba yem ihtiyacının 52 milyon ton olduğunun bilgisini veren Bayraktar, “Kaliteli kaba yem açığı yaklaşık 16 milyon ton civarında. Hayvancılığımızın gelişmesi için daha fazla ota ihtiyacımız var. Bunun karşılanabilmesi ve hayvancılıkta maliyetlerin düşürülmesi için meraların amaç dışında kullanılmasının önüne geçilmeli ve meralar ıslah edilmelidir” dedi.

Meraların amacı dışında kullanılmasının önlenmesi kadar önemli olan diğer bir husus ise mevcut meralardan en yüksek düzeyde faydalanmak olduğunu belirten Bayraktar, şunları kaydetti:

“Otlama kapasitesi, kuru ot üretimi gibi meranın ne kadar verimli olduğu gösteren niceliklerini iyileştirmek gerekmektedir. Mera ıslah ve amenajman çalışmalarıyla yem verimi ve kalitesi artacak, erozyonun olumsuz etkileri azaltılacak, zehirli bitkiler kontrollü şekilde yok edileceği hayvan ölümleri azaltılmış olacaktır. Islahı yapılmış bir merada yem bitkisinin verim ve kalitesinin artması, orada otlayan hayvanların et ve süt verimlerinin artmasında da önemli katkılarda bulunacaktır. Yapılan araştırmalar uygun ıslah ve amenajman yöntemleri kullanılarak çayır ve meraların üretim kapasitelerinin 4-5 yılda en az 3 kat artırılabileceğini göstermiştir.


-Çayır meralar sadece hayvancılığa hizmet etmiyor-


Çayır ve mera alanları, aşırı baskı olmadan münavebeli otlatılarak kullanıldığı takdirde zaman içinde bitkilerin kendi kendini yenileyebildiği doğal kaynaklardır. Mera ve çayırların doğal dengeye de önemli bir katısı var.

Toprak yüzeyinde bitkiden bir kapak oluşturan ve geniş kök sistemleriyle büyük toprak kitlelerini muhafaza eden çayır ve mera bitkilerinin özellikle eğimli arazilerde erozyonu önlemede büyük rolü bulunuyor. Yapılan araştırmalarda yüzde 16 eğimli, milli ve tınlı bir arazide 18 santimetre kalınlığındaki toprak, nadasa bırakıldığında 7 yılda, sadece mısır ekildiğinde 11 yılda, mısır-arpa-yonca münavebe sisteminde 40 yılda erozyonla yok olurken, bu süre toprak üzerinde sürekli çayır bitkilerinin bulunmasıyla 33 bin 600 yıla ulaşıyor.

Bununla birlikte sahip olduğu doğal zenginlikler ve koşulları ile temiz hava üreten çayır ve mera alanları, doğal gen kaynağı olarak biyolojik çeşitlilik sağlamaktadır. Ayrıca, su toplama havzası olarak görev yaparak taban suyunu zenginleştirir, akarsuları besler, yağan yağmurun tamamının yüzeysel akışa geçmesini önleyerek sel kontrolünü sağlar, turizm açısından potansiyel alanlar oluşturur. Kırsal kesimde ucuz yem kaynağı olarak hayvancılığı destekleyerek üreticinin gelir düzeyini yükseltir, ekonomik nedenlerle meydana gelen göçü önlemede etkili olur.”