Serdar İnan ve İnanlar İnşaat neden battı?
Türkiye'nin 1 numaralı emlak ve konut editörü Tebernüş Kireçci, Serdar İnan'ın ve İnanlar İnşaat'ın neden battığını kaleme aldı..
Gayrimenkul sektörü son 1 haftadır İnanlar İnşaat ile yatıp İnanlar İnşaat ile kalkıyor. Sonuçta Serdar İnan Twitter üzerinden bir açıklama yapıp olayı kendince "tatlıya" bağladı. Açıklamasını https://emlakkulisi.com.tr/inanlar-insaat-iflasini-istedi/568427 adresinden okuyabilirsiniz.
Serdar İnan Robert Kolej mezunu üzerine mimarlık eğitimi almış sektördeki eğitimli patronlardandı. Entellektüel düzeyi ortalamanın üzerindeydi. Şairdi. 3 noktada hakkını teslim etmek gerekir.
1) Müşteri memnuniyetini önemserdi. Sektörde "utanmasını bilen" ender patronlardandı. Kolay kolay kimseyle mahkemelik olmazdı. Her sorunu tatlıya bağlardı.
2) Her dönem ve her yerde kaliteden taviz vermedi. Malzeme ve işçilik kalitesine hep özen gösterdi. Sattığı evlerin fiyatı "pahalı"ydı. Ama kaliteden ödün vermezdi.
3) 2011'de yaşanılan Esenyurt krizinde tüm zorlukları göğüsleyip projesini teslim etti.
Müteahhitliği kitabını yazacak kadar iyi bilirdi. 10 yıl kadar önce yaptığımız bir röportajda bana şunları söylemişti: Müteahhit varlığının yüzde 10'u oranında nakitte kalmalı.Geriye kalan varlığının üçte biri kira getiren gayrimenkullerde, üçte biri arsada ve son üçte biri ise arazide olmalı.
İstanbul'da emlak fiyatlarının Londra ya da New York'a göre ucuz olduğunu ilk söyleyen de Serdar İnan'dı... Hep söyledi. Bu işi öyle kolay olmayacağını, İstanbul'un Londra ya da New York'u yakalamasının çok uzun yıllar alacağını anlattım. Hep konuşurduk...
Sonrasında ne yaptığını siz de biliyorsunuz.
Peki Serdar İnan nerede hata yaptı?
1) Koşullar ne olursa olsun tasfiyeyi kendi eliyle yapmalıydı. Bu işi mahkemelere bırakmamalıydı. Kendisine, eğitimine ve söylediklerine inanan, İnanlar İnşaat'tan ev alan yüzlerce insanı - koşullar ne olursa olsun - mağdur etmemeliydi.
2) Yanında birlikte çalıştığı arkadaşlarının tazminatlarını ve varsa birikmiş alacaklarını son kuruşuna kadar ödemeliydi.
3) Yıllardır kendisine iş yapan taşeronları mağdur etmemesi gerekirdi.
Bunları yaptıktan sonra Kanada'ya mı, Avustralya'ya mı, Yeni Zellanda'ya mı, Fizan'a mı, nereye isterse gidebilirdi.
Şair insanlar daha fazla vicdan ve insaf sahibi olur. Bu yaptıkları ömrünün sonuna kadar vicdanını rahat bırakmaz.
Kaldı ki -bildiğim kadarıyla 4- kız çocuğu babası. Kız çocuğu babası olmak ayrıca sorumluluk gerektirir. Empati yapmayı daha fazla gerektirir. Bu sorumluluğu ve olgunluğu gösteremedi.
Umarım en kısa sürede hatasını anlar. Sorunları çözer. Başta kendisine ve şirketine güvenip ev ve dükkan alanlar ile çalışanları, taşeronları olmak üzere tüm sorunları çözer.
Yazının sonuna geldik. Ama biraz uzatacağız. Biz noktadan sonra -erinmeyip- kitap yazmış adamız.
Serdar İnan'ın en büyük sorunu neydi biliyor musunuz? Dijital çağı anlayamadı. Kötü kurmaylarla çalışıyordu. Onlar da anlamadı. Anlayamadı.
Her ne kadar iyi bir Twitter kullanıcısı gibi görünse de dijital çağı anlasaydı Kanada'ya değil kutuplara veya ekvatora gitse bile adına ve markasına yapışan lekenin onu yakalayacağını bilirdi. Küresel bir köyde yaptığınız tüm iyilikler ve kötülükler size yapışır. Sizinle beraber ya da sizin izinizde sizi bulur.
Yıllardır bu sektördeki patronlara ve profesyonellere "dijital çağı" anlatıyorum. Patronlar ve profesyoneller, dijital çağı satışa çıkaracakları ya da satışta olan projeler için ucuza form toplamak olarak algılıyorlar. Oysa dijital çağ yaptığınız işi düzgün yapmaktır. Müşteriyi üzmemektir. Geride sağlam referanslar bırakmaktır. Müşteriyi çok iyi anlamaktır.
Serdar İnan, dijital çağı anlasaydı batmazdı. Batsa bile kaçmazdı.
Dijital çağı anlayan oluyor mu?
Bir gün mutlaka herkes anlayacak. Ama anlamaları vakit alacak.