Serdar İnan'dan İstanbul'a 3,5 milyon kişinin yaşayacağı Dünya Başkenti İstanbul projesi!
Serdar İnan, hoşgörünün, maneviyatın, birlikte çözümler geliştirerek büyümenin, şeffaflığın ve zirvenin çağı olarak tanımlıyor 'altın çağı'. Kitabı 'Asl'ı Suret'te altın çağın kapısını Türklerin aralayacağını ve yeni dünyanın başkentinin İstanbul olacağın
Mimar Serdar İnan, şefkatin, hoşgörünün, maneviyatın, birlikte çözümler geliştirerek büyümenin, şeffaflığın ve zirvenin çağı olarak tanımlıyor 'altın çağı'. Beşinci kitabı 'Asl'ı Suret'te altın çağın kapısını Türklerin aralayacağını ve yeni dünyanın başkentinin de İstanbul olacağını söylüyor...
Kendini 'İstanbul aşığı' olarak tanımlıyor mimar Serdar İnan; şiirler ve makalelerden oluşan beşinci kitabı 'Asl'ı Suret' geçen hafta yayınlandı. Bir koleksiyon kitabı niteliğindeki eserinden konuşmak üzere bir araya geldiğimiz İnan ile Başbakan Tayyip Erdoğan'a olan sevgisinden ülke sevdasına, şiir tutkusundan yeni projelerine kadar çok şey konuştuk... Kitabında bahsettiği 'altın çağ'ın mimarı olduğunu söyleyen Serdar İnan'ın mimar olması ve adının 'Mimar S. İnan' şeklinde yazılması halinde 'Mimar Sinan'a dönüşmesi ne büyük tesadüf...
Robert Kolej'in ardından İstanbul Teknik Üniversitesi'ni bitiren ve aile şirketi İnanlar İnşaat'ın başına geçen Erzincan doğumlu Serdar İnan, Başbakan'ın İstanbul'da yapılacak çılgın kanal projesine de sahip çıkarak, projeyi üstlenmek istemişti.
- Mimarlık ve müteahhitlik yapan birinin şiir yazması bana tuhaf geldi.
Haklısınız, pek örtüşmüyor değil mi 96'dan beri yazıyorum... Yazmak benim için ne kadar haz veren bir uğraş anlatamam. Bir kitap yazmak ve hayatı, soruları, cevapları, geçmişi ve geleceği içine sığdırmak elbette her yazarın hayalidir. Bu kitapta bambaşka bir açıdan, bambaşka kelimeler göreceksiniz. Şunu da söyleyebilirim; kendinize ayna tutacaksınız, hepimiz tutacağız; belki ilk defa kendinizle tanışacaksınız.
- Kitabınızı anlatır mısınız, bir hayli ilgimizi çekti çok etkileyici...
Önce şeklinden bahsedeyim size. 'Asl-ı Suret'in içinde bulunduğu kutunun siyahlığı 'hiçliği', kutunun içinde yer alan Kalem'i ve Kalb'i ciltlerinin beyazlığı ise 'alemi' temsil ediyor. ålemde tüm renkler vardır ve bunlar aslında beyazı oluşturur. Kitap bir bitişi değil, başlangıcı anlatmakta. Altın çağı yani...
MECBURİ DÜRÜSTLÜK ÇAĞI
- Altın çağı nasıl tarif ediyorsunuz
Yeni başlıyor 'altın çağ'. 2012'ye kadar iletişim çağı yaşadık, Maya takvimi zaten çağın değişeceğini söyler bize. Altın çağ, iletişimden sonra gelecektir. Şu anda iletişimin bütün kolları hayatın içine girmiş durumda. Daha bir söz ağzımızdan çıkarken doğruluğunu kontrol etmemiz mümkün. Bir şeyi doğrulatmadan, bilgiye bağlamadan söylemek mümkün değil, gelenek-göreneklerle, 'zan'larla hareket edemeyiz, kimseyi yönlendiremeyiz de. Karanlıklar bitti artık, ışıklar yandı. Masaların altında bile karanlık köşe kalmadı. Mecburi bir dürüstlük çağı başlamak üzere. Kötü bir şey yapıp da hesabını vermemek olanaksız. Cep telefonunda her şeyi konuşabiliyor musunuz Her şey kayıt altına alınıyor.
- İyi bir şey mi bu; ayrıca bunu iktidar yapmadı mı
Olur mu, bunu teknoloji yaptı. İstediği saniye senin telefon görüşmeni dinleyebilirler. Yani 'Telefonda konuşulmaması gereken şeyleri konuşma' diyorlar. Telefonda konuşmaman gereken şeyleri konuşmadığın zaman ne olacak
- En basit haliyle özgürlükler kısıtlanacak...
Hayır, bakın şöyle anlatayım. Bir tuşa basılınca altı ay öncesine kadar yapılan telefon kayıtlarının dökümü alınabiliyor.
- Dinlenmek iyi bir şey midir, kimse istemez ki bunu
Karşınızda sizi dinleyen biri yok, istenirse alınıyor. Işıklar yandı artık, mecburi olarak herkes dürüst olacak. Altın çağ, bu demek. İnsanlar artık kötü de olsalar art niyetli de olsalar, mecburi olarak iyi olacaklar.
- Bunu kabullenmek kolay değil ama.
Doğrudur, itiraz var şu anda, insanlar kabullenemiyor zaten. Bir geçiş süreci yaşanıyor ve kabullenememekten dolayı bir kavga durumu var. Önce bu hali kabul edeciğiz sonra bu durum kalıcı hale gelecek. Şu an insanlar 'Neden beni dinliyor, neden dinleniyoruz' diyerek tepkilerini ortaya koyuyorlar. Böyle bir teknoloji var, kullanılmaz mı Bir cinayeti, bir soygunu, adli bir olayı aydınlatmada ne kadar önemli hale geldi teknoloji baksanıza. Zeka, teknoloji, mecburi de olsa iyilik, ideal karışımı oluşturacak altın çağa girerken.
- Altın çağın mimariye veya mühendisliğe nasıl bir katkısı olacak
Mimarlıkta sanat ve teknik vardır, ideal karışımını buluyorsun. Mimarlığın bir felsefesi, bir yaşam tarzını yansıtması gerekir. Yaşam tarzı da toplumu yönlendirmelidir, isteklere uygun çözümler üretmelidir. Mimar toplumun birkaç adım önünde olacak, on adım değil. Altın çağın da bir mimarisi oluşacak. Yeni bir İstanbul yapacağız, 3,5 milyonluk, işte o kent altın çağın başkenti olacak.
LİDER ÜLKE OLUYORUZ
- Altın çağın aynı zamanda ülkeye büyük katkısı olacak diyorsunuz...
Türkiye'nin dünyadaki yeri de değişti ve dünya üzerindeki etkisi son derece büyüdü. Maddi ve manevi olarak ihtiyaç duyulan, sözü geçen bir ülke olduk. Ülkemiz de altın çağını yaşıyor, baksanıza Somali'de yapılanlara. Oraya sadece gıda yardımı yapılmıyor, orada yanlış giden bazı şeyleri düzene sokmaya çalışıyoruz. Bölgesel anlamda önemimizi dünya fark ediyor. Çarpanlarımız fazla, lider bir ülke olma yolundayız. Hem siyasette, hem eğitim ve mimari-sanatta öne çıkmalıyız, altın çağ bilincine ulaşmalıyız bir an önce.
- Bu kadar inşaat firması var, bu kadar proje yapılıyor ama İstanbul bana kalırsa hala eskisi gibi güzel değil. Altın çağda nasıl değişim yaşanacak ki, zihniyet değişmeden...
Bence de güzelleşmiyor ama inanın bana dünyada İstanbul'un yeri bambaşka, hayran olmayan, sevmeyen yok. Bazı insanların yıldızı düşüktür, çok şey yaparsın ama görülmez. Bazıları da bir şey yapar 6 ile çarpılır, Türkiye öyle bir dönem yaşıyor şu anda. İdeal karışıma sahip bir ülkeyiz biz, İstanbul da Doğu-Batı sentezi, tıpkı Türkiye gibi. Doğu'ya da yakın, Batı'ya da. Tüm bunlardan faydalanarak sorunlara çözüm üretmek lazım bir de. Çözümler hep elimizin altındaydı çünkü.
PARABOLÜM KADINLAR!
- O halde sorunlar daha önceden çözülemez miydi, bu kadar acı çekmek gerekir miydi
Sorunu yaşamak gerekir önce, sorun yaşanmadan nasıl çözüm yoluna gidilsin Makro bir plan vardır hayatta. Ben severim kriptoları okumayı. Kişisel planlarım vardır, hayatın önüme getirdikleri vardır. Bakın olgunluk çağım kızlarla geçiyor, 4 kızım var. Şirkette ağırlıklı olarak kadınlar çalışıyor. Bu durum benim parabolümdür, bana 'Daha yumuşak ve sakin bir insan ol' mesajı veriliyor bir şekilde. Bu yolda gidersem hayat bana kolaylıklar sağlar, önüme gelenlere uyum sağlamalıyım. Hayatı kasmaya başlarsan, hayat da sana adil davranmaz. Kadını döversen her akşam, o hayat sana iyi davranır mı Kader var yazılır, kader var kendin yazarsın. Kadın da sana geçiriverir baltayı bir gece. Hapishanedeki kadınların çoğu koca katilidir. Hayat ne istiyorsa ona göre cevap vermelisin. 'Secret' diyorlar ya, zaten bunu yapmamız lazım. Herkes her şeyi kabul edecek. Yanlışlardan doğrular bulunur. Bakın Kaddafi'ye ne oldu, Esad'a ne oldu
Yeni romanımın filmini de yapacağım
- Nasıl hissediyorsunuz yazarken, yazmaya nasıl vakit ayırıyorsunuz
Yazdıkça kendimi buluyorum, çok mutlu oluyorum, deşarj oluyorum. Sabah erken kalkar yazarım. Şirkette de yazarım. Bir ay bir şey yazmadığım olur bazen de sayfalarca yazabilirim. Konsantre olmak önemli. Sabah 7'de işe gelirim, 8 buçuğa kadar yazarım. Makaleleri güncel konularla alakalı yazarım. İnsanları düşünceye sevk eden yazılardır.
- Kitabınız hacimli, baskısı da çok özel, dolayısıyla çok pahalı mı satış fiyatı
Maliyetin altında satılıyor, yirmibir lira. İsteyen herkes alabilsin istedik, üstelik bir koleksiyon kitabı bu.
- Yeni bir kitap projeniz var mı
Bir romana başladım. Ana kurguyu yaptım. İnsanların farkındalığını arttırıcı bir kitap olacak, hatta ilerleyen günlerde senaryo haline de getirip filmini yapacağım. Bugünü anlatıyorum. Geçmişin bugüne etkisini, aşk hikayesi çerçevesinde anlatacağım. Dünyayı, Türkiye'yi ve bireysel olayları içeriyor kitap.
- Başbakan'a da şiir yazmışsınız, çok mu seviyorsunuz kendisini
Yazdım, kendisini çok takdir ediyorum. Kızlarıma, karıma, anneme-babama, hatta iş arkadaşlarıma bile yazdığım şiirler var. Kitabı da hediye edeceğim. Ülkemiz bir döneme hazırlanıyor ve bu hazırlıkta Başbakan'ın büyük katkısı var. Siyasi bir insan değilim herkese yakınım, değişik bütün fikirlere saygım var ve olmalı. Ülkemiz makro bir plana hazırlanmakta. Eskiden ülkemize 'tu kaka' diyenler şimdi üzerimize atlıyorlar. Değişim süreci başladı. Komplo teorilerine inanmam, ilahi plana bakmaya, kurgusunu anlamaya çalışırım. Mananın da kuralları var çünkü. Bizi ileri taşıyan bazı omuzlar var, Tayyip Bey de onlardan biri. Dışişleri Bakanı da çok başarılı, öyle olması gerekiyor ilahi plana göre.
- Kimse okudu mu kitabı basılmadan önce, bir edebiyatçının fikrini aldınız mı mesela
Hayır, sadece redakte ettik, edebi bir kitap olmadığı için kimseye göstermedim.
- Çok şiir okur musunuz
Çok şiir okumadım. Ne kadar rastlarsa insan hayatında şiire, ben de o kadar rastladım. Necip Fazıl severim, maneviyatçı şiirleri severim. Ezberim çok iyidir ama kendi şiirlerimi ezbere bilmem.
- Siyasete girmek gibi bir düşünceniz var mı
Siyasete girmeyi hiç düşünmüyorum, sıcak gelmiyor.
- Bir gazetede makale yazmak ister miydiniz
Ulusal basında yer almak, daha fazla okunmak isterim elbette. Yazmaktaki maksadım da bu, yüzde yüz doğru yazıyorum demem ama yazdıklarım bilinsin isterim. Dünyaya kendimizi inşa etmek üzere geldik diye inanırım, dışımıza bakarak içimizi inşa edeceğiz. Tecrübelerle yapacağız bunu, hep eksiğiz bir de. Ben yazarsam sen beni eleştirirsin, ben kendimi değiştirebilirim. Seni etkileyebilirim, sen kendini değiştirebilirsin. Birbirimizi ayrı görüp nefret de geliştirebiliriz, bir arada da olabiliriz. İkiyi bir yapma zamanındayız.
- 'Hiçbir söz benim değil, havada uçuşan sözlerin sahibiyim' diyorsunuz, ne demektir bu
Sözün altında kalmamalısın. Ben samimiyetle sözüm doğru derim ama bir gün gelip de başka bir doğrudan bahsedebilirlim. Bugün göremediğimi başka bir gün görebilirim. Mümkün olmayan, mümkün olabilir bir gün. Mevcut olanların birleştirilmesiyle ortaya keşifler çıkar, her şey vardır zaten dünyada.
İstanbul'a hızlı tren sistemini getireceğiz
- Başbakan'ın çılgın projesine destek oldunuz bir anda...
Olması mümkün işlerden bahsediyoruz bizler, bu proje uzun zaman üzerinde düşünülen, çalışılan, emek sarf edilen ve İstanbul'a büyük değerler katacak bir projedir. 3,5 milyon kişinin yaşadığı bir altın çağ kenti kuracağız ve dünyanın başkenti olacak burası. 'Dünya Başkenti İstanbul' projesidir bunun adı aslında.
- Yeni İstanbul ne sağlayacak
Yeni İstanbul'u yapınca eskisini boşaltabileceğiz, kocaman parklar yapacağız. Rantı oraya kaydırmak lazım, İstanbul hali hazırda bu kadar pahalı bir şehirken arazileri parka ayırmak zor.
- Yeni İstanbul'da da benzer hatalar yapılmayacak mı
Alt yapının bozuk olmaması lazım, haklısınız çok çalışmak gerekiyor. İmar mevzuatı uygun olmalı, istediğin işi yapmanı hep imkansız kılıyor şartlar. Otoparkı, bahçesi olmayan binaların yapılması bu yüzden. Paris'e bakın, o kadar eski bir şehir ama avlularla, parklarla dolu. Sen şimdi Mimar Sinan'ı getirsen ne olur, Leonardo'yu getirsen ne olur Dere yatakları imara açılmış bir kere, Osmanlı'nın köyleri hep Güney'e bakar. Onlar çok daha akıllıymış, şimdi her yer, her yöne bakıyor, Karadeniz rüzgarı alıyor çoğu yapılar.
- Size ait bir çılgın proje var mı
Bize ait altın çağ projelerimiz var. Bunlardan biri Marmara Ring; İHT. İHT projesiyle İstanbul'da, daha doğrusu Marmara Bölgesi'nde her yerde yaşayabileceksiniz. Çanakkale'de oturan biri 45 dakikada İstanbul merkezde olacak. Hiçbir durakta durmayan bir tren sistemi bu. 300 kilometre hızla dönecek sürekli. Durağa yaklaşırken arka vagona geçilecek, o vagon ayrılarak durağa girecek. İstanbul'u özgürleştiren bir proje bu, Çanakkale'de yaşamak son derece mümkün olacak ya da Bursa'da.
Elif Aktuğ / AKŞAM