Sergei Tchoban: Mimari lüks değil günlük olmalı!
Bir şehrin sadece müzelerinde mimariden izler görmeyi sevmediğini söyleyen ünlü mimar Sergei Tchoban, 'Mimari lüks bir iş değil. Kaliteli bir mimariye şehrin arka sokaklarında da rastlayabilirsiniz' diyor
Dünyaca ünlü mimar Sergei Tchoban, Duravit'in Esplanade ürününe imza attıktan sonra deneyimlerini Türk mimarlar ve yapı sektörüyle paylaşmak için geçen hafta İstanbul'daydı. Yapı Endüstri Merkezi (YEM) tarafından hazırlanan 'Mimarlıktan Detaya' isimli konferansta dünyanın dört bir yanından özellikle de Almanya ve Rusya'dan mimari örnekleri paylaşan Tchoban, mimarinin lüks bir şey değil günlük hayata dokunan özellikte olmasına vurgu yapıyor. Bu nedenle de mimari zevkin oluşturulması için çocukların eğitim gördüğü okulların iyi bir mimari anlayışla yapılması gerektiğini söylüyor. Tchoban, "Mimari sadece çok özel bir proje olmamalı. Her günün ürünü olmalı. İnsanlar mimari değerlerden anlamalılar. O seviyeyi yakalayarak büyümeliler. Mimari basit mekânlarda daha fazla değer kazanıyor. Mimari zevk erken yaşta başlamazsa bunu sonradan yakalamak daha zor oluyor" diyor. Tchoban'a göre insanlara günlük hayatta dokunmayan mimari ise geçerli bir mimari değil. Bu kavramda yola çıkan Tchoban, mimari ve tasarımın lüks değil rahatlık, konfor ve ekonomik olmasına dikkat çekiyor. 'Kaliteli bir tasarıma bir otobüsün koltuğunda da rastlayabilirsiniz, kitabınızı koyduğunuz bir rafta ya da bir sandalyede..." diyor. St. Petersburg ilham veriyor Tasarım sürecinin önce hayal kurmakla başladığını söyleyen Tchoban, çok fazla çizim yaptığını söyleyerek bunların çok azının gerçek tasarıma dönüştüğünü, birçok çizimin fonksiyonel yanlarını birleştirdiğini söylüyor. Doğduğu şehir olan Rusya'nın St. Petersburg şehrinin de kendisine ilham verdiğini söyleyen Tchoban, bir çok tasarımını bu şehirden esinlendiğini anlatıyor. Eski zamanların mimarisi olarak adlandırdığı St. Petersburg'un mimaride gerçek kaliteye sahip olduğunu anlatan Tchoban, "Rusya'da insanlar Sovvetler Birliği döneminde kalite kavramını yitirmişti. Tasarım denen şey yoktu. Her şey çok basitti, detay yoktu. İnsanlar da mimariye olan inançlarını ve o zevki kaybetmişti. Ancak daha sonra tasarıma olan ihtiyaç arttı ve mimaiye çok önem vermeye başladılar" diye anlatıyor. No name tasarım ruhu " Bir şehre gittiğinizde sadece mükemmel müzeler değil de küçük bir ayrıntıdan zevk alabiliyorsanız önemli olan budur" diyen Tchoban, "Ben buna Bilbao efekti diyorum. O şehirde en ufak bir detaydan bile sevk alıyorsunuz" diyor. Önemli olanınünlü mimarların yaptığı bir şehir değil de 'No Name' (Markasız) bir şehir yaratmak olduğuna da dikkat çeken Tchoban, "Bir ofisin girişindeki küçük bir detay bile sizi mutlu edebilir. Ya da bir evin duvarındaki küçük bir mimari detay.... Önemli olan bunu kimin yaptığı değil. O tasarımın sizin göz sevkinize hitap etmesi" diye anlatıyor. Türkiye'ye geldiğinde Tarihi Yarımada gibi şehrin eski bölümünde arabayla geçtiği bir sokakta bile küçük mimari detaylardan etkilendiğini söyleyen Tchoban, "Eski mimariyi seviyorum. Şehrin eski bölümlerinde dolaşıyorum. Dış yüzeyler birbirine bağlanıyor. Taş yapılar ve kiremit birbirini çok iyi tamamlıyor. Tasarımlara ilham verecek güzel detaylara rastlayabiliyorum" diyor. Dilek Taş / SABAH