Kent Haberleri

Sevgi Molva: Tarihi yapıları korumak yerine gökdeleni seçtik!

İzmir Serbest Mimarlar Derneği (İSMD) 12-13 yıl önce faaliyete geçti. Derneğimizin Ankara'daki kuruluşu çok eski, derneğimiz Ankara’dan sonra İstanbul’da kurulmuştur.

İstanbul'dan bir sene sonra da İzmir Serbest Mimarlar Derneği üçüncü kuruluş kenti oldu. Ben de kurucu üyelerdenim. Serbest Mimarlar Derneği'nin amacı nitelikli, etik kaliteli mimarlık yapmak. Evrensel ölçüleri tutturmak ve dünya standartlarına ulaşamaya çalışmak. Bu derneğe üye olan insanlar iyi mimarlık yapmaya çalışan gerçekten mimarlık yapmaya çalışan insanlar.


İNSANLARI BOĞAN BİR YAPILAŞAMA


Kentlerde o küçücük bazen parsel bazında, bazen büyükte olsa kentin genel gelişimini engelleyen projelerhiçbirimizin hoşuna gitmiyor. Biz yapıların özgün olmasını, hem doğa ile uyumlu olmasını, hem organik olmasını, hem de planlara uygun olmasını istiyoruz” diyen İzmir Serbest Mimarlar Derneği Başkanı Sevgi Molva, Ege Haber Gazetesi’ne İzmir’in değişen mimari yapısıyla birlikte ortaya çıkan sorunları, yükselen yapılarla değişen görüntüsünü anlattı.


“PLANSIZ, PROJESİZ BİR KENT”


İzmir’in plansız projesiz yapılarla dolduğunun altını çizen Sevgi Molva, plansız yapılan kentleşme ile beraber artan göç çarpık olan şehirleşmeye bir de gece kondu yığını bıraktı dedi. Molva, müteahhitlik sisteminin de yanlış yapıldığını belirterek, “Kentler uygarlıkların beşiği, yani aslında kültürü kentler üretti. Kentler bir kültürün ürünüdür. Burada hep beraber birlikte yaşıyoruz her şeyi birlikte paylaşıyoruz. Ama biz eski tarihi yapıları bile koruyamadık. Birçoğunu heder ettik. Bizde koruma bilinci sonraları yavaş yavaş gelişti. O da yöneticilerin duyarlıkları olursa bir işe yarayacaktır. Doğayı çok bozduk bütün kıyılarımıza baktığımız zaman içler acısı bir görüntü olduğunu görüyoruz. Kıyılarımızı; kıydıklarımız diye her yerde yazmaya çalışıyorum. Bütün o dağları, doğayı yılda bir ay bile kullanmadığımız evlerle doldurduk. Bütün bunların sebebi plansızlık ve olmayan projeler. Biz plansız şehirleşiyoruz. Zaten plansız olan şehirleşmemiz, bir de yoğun şekilde gerçekleşen göçlerle çevreye olumsuz gecekondu yığınları yarattı. Bunlara yer açılamadı, bunlar güzel planlı yapılamadı. Üstelik biz de müteahhitlik sistemi yanlış işledi. Yani müteahhit olmayan pek çok insan müteahhitliğe soyundu ve belki de mimarsız pek çok yapı yapıldı. Herkesin belki ufak tefek hataları vardı ama esasen eğer mimarlık politikadan bağımsız veya şehirlerin gelişimi politikadan bağımsız olamıyorsa maalesef bozulmaya açık bir sektör. Politik amaçlar, bir takım rantsal hedeflerle yanlış şeyler oluyor. İzmir'imiz pek çok konuda güzel bir kent olmasına rağmen yani hala bu konuda direnmesine rağmen, örneğin güzel bir denizimiz, bize kucak açan körfezimiz, çevrede yeşilimiz var. İçimizde pek fazla olmasa da yeşilimiz de var. Kordon'da set oluşturdu bununla rüzgârı kestiler bunlar yanlış şeyler. Ama beyaz yapılar Akdeniz mimarisi gene uzaktan bakılınca hani çok da kötü bir görüntü yok gibiydi” dedi.


“PARİS ÖRNEĞİ”


İzmir’de yeşil alanlarının yok edildiğini ve bunun kendilerini olduğu kadar bütün insanları da üzdüğünü söyleyen Molva, “Yeşil alanlarımızın yok edilmesine çok üzülüyorum. İnciraltı taraflarının kesinlikle korunması gerekiyor. Orada yüksek yapılara kesinlikle izin verilmemesi gerekiyor. Planlama ile ufak tefek kültürel, sergisel, sanatsal hoş birliktelikler insanların buluşma noktaları yaratılabilir. Mesela Paris'in mimari yapısı hayran bıraktırıyor. Eski kent Paris'te tamamen korunuyor, o eski kentte bir tanecik çöpü bile değiştirmiyorlar. Yeni bir şeyler yapılmak için birçok yerden izinlerin alınması gerekiyor. Eğer bunlar uygun görülürse, eski yapılara zarar verilmeyecek şekilde kullanılıyor. Ve eski Paris bu şekilde çok güzel bir şekilde korunuyor. Yüksek yapıyı da engellememişler. Bir bölge seçmişler ve bu bölgede yüksek yapıların hepsi bir arada tutuluyor. Buralar iş merkezleri olarak kullanılıyor ve oradan uzak Paris'i seyrediyorlar. Paris’i bozmuyorlar yani sakin sakin giden bir yapılaşma düzeni oluyor. Aradan çürük diş gibi fırlayan bir yapı görmüyorsunuz. Yüksek, camlı, akıllı binalar yükseliyor ve o şekilde Paris saygın, güzel, estetik konumunu ve turistik yapısını koruyor. İzmir'e bakınca evet bir ara üçüncü İzmir adı kondu. Bayraklı'da bir yükselme verildi ama suyunu çıkardılar. Orada yüksek yapı grubu oluşacaktı. Başka yerlere sıçramasın diğer yerlerde daha dikkatli şeyler yapılsın diye yüksek yapı verilmiş bir bölge. Bu bölge yükselsin ama bu sefer de emsaller verilerek o emsalleri işlerine geldiği gibi kullandılar. Kısacası bir yolunu bularak ve bunu çok güzel kullanarak insan ölçeğinin çok dışına çıkan korkunç bir yükselti yapıldı. Üstelik bunların çevresinde hala çok yakın yerlerde gece kondular var” diye konuştu.


“BELEDİYELERE BÜYÜK SORUMLULUK DÜŞÜYOR”


İzmir’in en büyük sorunu alt yapı sorunu olduğunu dile getiren Molva, “Büyük sorunumuz alt yapı, yani bir yerde alt yapı boruları şakır şakır su taşarken, siz oraya akıllı bina dikmişsiniz bunun ne anlamı olacak. Bunu hiçbir şekilde anlamak mümkün değil. Burada Çevre ve Şehircilik Bakanlığı'nın tavrını yanlış buluyorum ama tabi belediyelerin de hataları var. Onların da özellikle çarpık kentleşmeye izin vermemeleri gerekiyor.


“İNSANLAR HAVASIZ KALDI”


Böyle giderse plansız, programsız gökdelenlerin sayısının artacağını da vurgulayan Molva, “Daha önce bir İzmir planı yapıldığında orasının yükselmesi belli araştırmalar sonucunda kararlar alınırdı. Belli bir bölge yükselecekse orada araştırmalarla yapılar yükselsin dediler. Evet, yükselsin ona bir şey diyemeyiz. Tabi ki gökdelenlerin, yüksek yapıların sayıları çoğalacak, çünkü onlaraböyle bir izin verildi. Ama ne olursa olsun boyutlar çok şaştı diye düşünüyorum. Bu kadar da yüksek yapıların yapılması için böyle bir şeye izin verildiğini sanmıyorum. Yani orada belli bir yükseklikte yapı yapılsın abartılmadan yapılsın dendi. Ama onun da dozu kaçtı. Mesela, Karşıyaka'da yüksel yapıların yapılmasına izin verildi ama izin verilmemeliydi. Ancak bu yapılar yapıldı ve insanlar dar bloklar arasında sıkışıp kaldı. Bir de bu yapılar dolgu alanlarında yapılıyor yani deprem bölgesi olmalarına rağmen hala yapılar yapılmaya devem ediliyor. Buna direk Çevre ve Şehircilik Bakanlığı yol açıyor. Kolay bir şekilde izin alanlar hemen plansız bir yapıyı hayata geçiriyor. Bunların önüne nasıl geçilebilir? Ne kadarına engel olabilirler? Genel politikalardan bunlar nasıl ayrılabilir? Bir takım konular nasıl rantsaldan çıkarılıp insanca yapılabilir? Bunları düşünmemiz lazım. İzmir'de siluetin hiç güzel olmadığını en azından yüksek yapılarda çok ciddi bir inceleme ile alt yapısı ile çevresi ile sorunları aşıldıktan sonra onun da belli bir doz verilmesi gerektiğine inanıyorum. Araya mutlaka yeşil bantların girmesi gerekiyor. Biz de yeşilde bir sorun var. İyi ki bu kıyı bandında yeşil dolgu yapıldı. O da olmasa insanlar hiç nefes almayacak” dedi.


“BELEDİYE BAŞKANLARI İYİ NİYETLİ”


Burada İzmir'in şansı sosyal belediyecilik anlayışı daha yüksek olan belediye başkanlarıyla çalışması olabilir. Belediye başkanlarının gerek kendileri, gerek danışmanları gerekse orada çalışan mimar grubunun daha aydınlık olduğunu düşünüyorum. Pek çok konuda ellerinden geleni yaptıklarını, yapmaya çalıştıklarını düşünüyorum. Ama dilerim şehrin bu daha önce yapılmış olan planlarına uyulması, yapılmamış bölgelerde de alanların düzgün planlandırarak bu sefer onlara uyulması. Yani plansız programsız danışılmadan, düşünmeden, bilirkişilerle konuşulmadan, teknik insanlarla mimarlarla, şehir plancılarıyla konuşmadan, birlikte çalışmadan bu işlerin olması çok zor. Belediye başkanlarının mutlaka bir mimar veya şehir planlayıcısıyla yollarına devam etmeleri lazım. Belediye başkanlarının siyasi danışman yerine, teknik ve estetiğe önem veren insanlarla çalışmaları gerektiğini düşünüyorum” dedi.


Rezidans denilen şey günümüzde insanların dediği gibi, yüksek yapılmış düzgün teknolojik binalar değildir. Öyle bir şey yok. Rezidans şöyle bir şey; insanlar evlerinde yaşarken günlük hizmetlerini belli bir yerden sağlayacaklar. Diyelim ki o binanın alt katında temizleyicisi, yemek pişiren bir alanı olan, o binada oturan insanlara hizmet sektörünün kendi içinde olması demektir. Rezidans siz yukarıda otururken yemeğinizi gidip aşağıdan almanız. Kısacası o tür yapılarda her türlü işinizi haletmeniz ve yapabilmeniz. Rezidans bu şekilde ortaya çıktı. Ama günümüzde insanlar yüksek yapılan binalara rezidans diyor. Böyle bir şey söz konusu değil.


Yeni Gün