Sevil Sertin evindeki bütün sanat eserleri satılık!
Fotoğraf sanatçısı Sevil Sertin Çubuklu Vadi Villalarındaki evinde karşınıza çıkan bütün sanat eserleri satılık. Mobilyalar ise beğenip hemen sipariş verebileceğiniz parçalar...
Yaklaşık 20 yıldır Cihangirde yaşayan fotoğraf sanatçısı Sevil Sert, yazlık olarak satın aldığı Çubuklu Vadi Villalarındaki müstakil evinde kendine sıra dışı bir yaşam alanı yarattı. Sahibi olduğu Artane adlı galerinin bir şubesini yeni evinin içinde açan Sert, yaz aylarında hem burada yaşıyor hem de düzenlediği toplantı ve partilerde evin dört bir yanında sergilediği sanat eserlerini satışa sunuyor. Mekanın ilginçliği bu kadarla sınırlı değil. Burası aynı zamanda bir mobilya showroomu. Salon, balkon ve odaları süsleyen bütün mobilyalar beğenildiği takdirde anında sipariş edilebiliyor.
Sevil Sert, Sanat, Türkiye için hâlâ çok yeni bir alan diyor. Müze ve koleksiyonerler dışında sanat eseri alan yok. Çünkü insanlar tablo ya da heykelleri yaşam alanlarında nasıl sergileyeceklerini bilemiyor. Ben de onlara sanatı ev ortamında göstererek yeni kapılar açabilirim diye düşündüm ve bir popup galeri olarak bu mekanı yarattım. Yıllardır Cihangirdeki Artanede yabancı sanatçıların, özellikle de 10 yıl yaşadığı Küba ve Latin Amerikalı isimlerin eserlerini sergileyen Sert, burada daha geniş bir yelpazede eserler sunacağı için mekana Artane Free Zone adını verdiğini söylüyor.
Çubuklu Vadisinde mimari projesini Emre Arolatın, inşasını Yüksel İnşaat ve FİBA Gayrimenkulün gerçekleştirdiği 105 evden biri olan bu üç katlı villa, doğal taş ve ahşap malzeme kullanımı sayesinde hem doğayla uyumlu bir çizgiye, hem de güzel eskiyen bir cepheye sahip. Vadinin eğimli topoğrafyası nedeniyle her yönden görülen çatı, düz yapısı ve cam konstrüksiyonuyla farklı bir görüntü sergiliyor. Eğimli arazi dikkate alınarak bahçe yerine inşa edilen güverte teraslar ise mekana şehir içinde yazlık ev havası veriyor ve yaz akşamlarında kalabalık davetlerin verilmesine olanak tanıyor. Evimi dostlarımla paylaşmayı çok seviyorum diyen Sert, bu yaz başı taşındığı yeni yuvasında şimdiden birkaç büyük parti düzenlemiş bile.
Her odada sanat var
Sevil Sert, daha çok sanatla süslediği evinin iç dekorasyonunda da dıştaki doğallığı yakalamaya özen göstermiş. Doğal bir malzeme olduğu için çok sevdiği mermeri, ahşap ve çelikle bir araya getirmiş. Başrolü sanata verdiğinden, sade bir dekorasyonu tercih etmiş. Yerlerde siyah tahta, duvarlarda beyaz saten boya kullanmış. Renklerde de aynı sadeliğe öncelik tanımış. Siyah, vizon, gri ve krem tonlarını, rengarenk sanat eserlerini ön plana çıkarsın diye seçmiş. Bu konudaki en büyük yardımcıları, addresistanbuldaki Platt & K mağazasının sahibi Pelin Meral ve Çukurcumada dükkanı bulunan Nahide Büyükkaymakçı olmuş. Evin tüm mobilya ve aydınlatma üniteleri bu iki dostunun elinden çıkmış.
Ben sadece konsepti belirledim, gerisini onlara bıraktım diyor. 500 metrekare genişliğindeki villasının dekorasyonunu anlatırken. En alt katı tamamen sergi salonu olarak değerlendirdik. Buradaki odaları sanat eserleri için arşiv odası olarak kullandık. Bir üst katı ana yaşam alanı olarak hazırladık. Salon, yemek odası, mutfak ve misafir banyosunu bu kata konuşlandırdık. Aynı zamanda giriş kat olan en üst katı ise yatak odalarına ayırdık. Mobilyada aşırıya kaçmadık, az ve öz parçalar seçerek ilerledik. Ve geri dönüşüme önem verdik. Zaten burada satışa sunduğum sanat eserleri de çoğunlukla dönüşüm projeleri.
Evdeki bütün mobilyalar Pelin Meral tarafından mekana özel olarak tasarlanmış. Meral, çok sayıda misafir ağırlayan mekanın bu özelliğini göz önüne alarak seçimler yapmış. Örneğin modern çizgilerdeki koltuk takımını, kolay temizlenebilen mikro süet kumaştan tasarlamış. İç ve dış mekanlarda kullanılan bütün masaları mermerden kesip patine etmiş. Fazla güneş alan salon ve yemek odasında, ışığın verebileceği rahatsızlığın önüne siyah tül perdeler kullanarak geçmiş. Çoğu geridönüşümlü malzemeden yapılan aydınlatma üniteleri Nahide Büyükkaymakçının imzasını taşıyor. Evin duvarlarını ise Bahadır Yıldız, Gülay Semercioğlu, Guerra de la Paz, Elvan Alpay, David Lynch, Mike Berg, Murat Morova, Canan Bozbağ, Sevinç Altan, Yiğit Yazıcı, Tayfun Erdoğmuş, Alev Ebuzziya, Serkan Özkaya, Canan Çelik gibi sanatçıların tablo ve heykelleri süslüyor.
Özgür kız
Sevil Sert, bugün kardeşi Yurdal Sert tarafından yönetilen Yüksel İnşaatın birinci derece mirasçılarından. Ama o bu durumu yıllarca herkeslerden saklamış. Liseyi bitirir bitirmez ailesinin karşısına geçip Ben sizinle çalışmayacağım diyerek İngilterenin yolunu tutmuş. Sosyoloji eğitimi almaya başlamış ama daha ilk sömestr istediğinin bu olmadığını anlayınca yeni arayışlara girmiş. Benim derdim az çalışıp çok para kazanabileceğim ve kazandıklarımla dünyayı dolaşabileceğim rahatlıkta bir meslek edinmekti diye anlatıyor o günleri. Birilerinden reklam fotoğrafçılığı diye bir şey duydum. Birkaç gün çalışıp üç beş bin dolar para kazanıldığından bahsediyorlardı. Tamam dedim kendi kendime. Ben bu işi yapacağım. Bournemouth and Poole College of Artta reklam fotoğrafçılığı ve moda eğitimi aldım. Amacım fotoğraf sanatçısı olmak filan değildi. Rahat para kazanmak ve özgürce yaşamaktı.
Eğitiminin ardından uzun yıllar, dünyanın en iyi yemek fotoğrafçılarından Philippe Pache ile çalışmış. Birlikte sayısız başarılı reklam kampanyasına imza atmışlar. Bu iş ona dünyayı dolaşma fırsatı da sunmuş. Tam istediği gibi, hem para kazanmış hem özgürlüğün tadını çıkarmış. 1986 yılında yine bir fotoğraf çekimi için bağlantı kurduğu Türkiyeden iş teklifleri almaya başlayınca ülkesine geri dönmeye karar vermiş. Onu Türkiyenin en saygın moda fotoğrafçılarından biri yapan süreç böylece başlamış. Beymen, Vakko, İpekyol, Mudo ve daha pek çok ünlü markanın kampanyalarının yanı sıra önemli dergilerin moda çekimlerini yapmış. Gece gündüz çalışıyordum diyor o günleri anımsarken. Harika işlere imza attık ama yaşamak istediğim hayat bu değildi ki... Fotoğraf hayatımı ele geçirmişti. Canlı kamera gibi dolaşıyordum. Her şeye bir fotoğraf karesi gibi bakmaya başlamıştım. Dur Sevil dedim, sen ne yapıyorsun
Küba etkisi
Bir anda fotoğrafçılığı bırakıp yurtdışına yerleşmeye karar vermiş. Bu kez destinasyon Küba olmuş. Kübada insanlar beş parasız ama mutlu; 80 yaşındaki insanlar bile dans ediyor, eğleniyor, sevişiyor. Müzik benim için her zaman büyük tutku oldu. Özellikle de Küba müzikleri. Sosyalizme de ilgim vardı. Kısacası, aradığım her şey Kübada vardı. Bu yüzden yollara düştüm.
Az değil, tam 10 yıl yaşamış Kübada. Müzik festivalleri düzenlemiş, dijital yayıncılık yapmış, plak kapakları çekmiş. Çağdaş sanatla bu yıllarda yakın bir ilişki kurmuş. 2006da Türkiyeye dönüp Artaneyi kurmasında, Kübalı sanatçı dostlarının etkisi büyük. Yokluklar içinde sanat yapıyorlar ve dünyaya açılmak istiyorlardı. Onları desteklemeye karar verdim. İstanbula döndüm, galeri açtım ve sergiler düzenledim. Böylece Avrupaya açıldılar diyor. Beş yıl önce sanat aşkıyla döndüğü ülkesinde şimdi yeni bir açılımın peşinde. Aynı zamanda galeri gibi hizmet veren Çubukludaki evinde gerçekleştireceği yeni projelerin hayalini kuruyor. Siyam kedileri Yoko ve Ono, Jako papağanları Zorro ve Miro ile paylaştığı yeni yuvası, bugüne kadar hiçbir şeye teslim etmediği ve özenle koruduğu özgür ruhunu şimdilik besliyor. Ta ki bir sonraki maceranın vakti gelene kadar...
Vogue/Şebnem Denktaş