Sektörel

Spor kulüpleri borçlarını kapatmak için gayrimenkullerini satacak!

Deloitte Danışmanlık Hizmetleri Ortağı ve Futbol Sektör Uzmanı Cem Sezgin, kulüplerin borçlarını kapatmak için ellerinde bulunan gayrimenkullerini satacağını, gayrimenkul sektörünün ise canlanacağını söyledi.

Türk futbolunda "Dört büyükler" olarak adlandırılan Beşiktaş, Fenerbahçe, Galatasaray ve Trabzonspor'un toplam borcu, son 6 yılda yüzde 360 (3.6 kat) artış gösterdi. Maddi sorunlarla boğuşan spor kulüpleri için tek çıkış yolu gayrimenkul satışı olarak görülüyor. 

Habertürk Gazetesi'nden Çağatay Akman'ın haberine göre, Deloitte Danışmanlık Hizmetleri Ortağı ve Futbol Sektör Uzmanı Cem Sezgin, kulüplerin ellerinde bulunan gayrimenkulleri satacağını borcunu kapatacağını, gayrimenkul sektörünün ise canlanacağını söyledi.

Beşiktaş ile Galatasaray'ın borcu bu 6 yılda, Fenerbahçe ve Trabzonspor'a kıyasla daha az artış gösterdi. Sizce Beşiktaş ile Galatasaray, Fenerbahçe ile Trabzonspor'dan farklı ne yaptı? Tek sebep Avrupa gelirleri mi?

Beşiktaş ve Galatasaray son yıllarda Fenerbahçe ve Trabzonspor’a göre sportif anlamda daha başarılı oldular. Son dört sezonda bu iki kulüp ikişer kez şampiyon oldular. Şampiyonlar ligine doğrudan katılabildiler. Beşiktaş Avrupa’da önemli başarılar elde etti. Bu durum gelirlere yansıdı. Özellikle Fenerbahçe ve Trabzonspor ise rekabette geri kalmamak adına çok büyük transfer harcamaları yaptılar. Aslında 2018 yılına kadar bahsedilen dönemde en borçlu kulüp hep Galatasaray idi. Ancak Fenerbahçe’nin borcu 2018 yılında; Trabzonspor’unki ise 2017 yılında çok ciddi oranda arttı. Burada kulüplerin transfer harcamalarında bir nebze olsun kendilerine çeki düzen vermelerine vesile olan tek kriter Financial Fair Play. Oradaki cezalar ve yaptırımlar olmasa şu anda çok daha vahim bir tablodan bahsediyor olacaktık. Tabi kulüplerin transfer politikalarına (örneğin bonservisi almak yerine oyuncu kiralamaya gitmeleri gibi), kaç oyuncunun gelip gittiğine (trafik), transfer gelir / giderleri arasındaki dengeye ve tüm bunların harcamalarına olan etkilerine eğilmemiz gerekiyor. Buralarda ipin ucu kaçınca, borç artış hızı da ona göre oluyor.

Kulüplerin en önemli gelir kaynağı olarak Şampiyonlar Ligi'nden sonra Süper Lig yayın gelirleri gösteriliyor ancak Dört Büyükler'in borcu, sadece Süper Lig'den kapatılmaya çalışılırsa bu en az 33 sezon şampiyonluk ve borç miktarının artmaması gerekiyor. Sizce kulüpler, bu tabloyu durdurmak için neler yapabilir?

Burada çok can acıtan bir gerçekle karşı karşıyayız. Öncelikle tüm kulüplerimizin borçlarını aynı anda kapatabilmesi mümkün gözükmüyor. Belki sadece bir tanesi çok uzun vadede kapatabilir. Nasıl derseniz; aynı anda birçok olumlu gelişmenin yıllara sari bir şekilde gerçekleşmesi gerekiyor. Tek bir kulüp seneler boyunca üst üste şampiyon olacak; sonra Türkiye’nin UEFA ülkeler sıralaması Şampiyonlar Ligi’ne lig şampiyonunun doğrudan katılımına izin verecek durumda olmaya devam edecek. Söz konusu kulüp Şampiyonlar liginde şampiyonluk(lar) ve sürekli başarılı sonuçlar elde edecek. Hep dopdolu tribünlere oynayacak ve mağazalarında lisanslı ürünleri yok satacak. Hatta yurtdışında çok ciddi taraftar kazanacaklar ve onlar da online alışveriş yaparak kulübe katkı sağlayacaklar. Bu başarı grafiği sponsorların dikkatini çekecek ve dünya çapında sponsorluk anlaşmaları imzalayacaklar. Türkiye’de gayrimenkul sektörü yeniden canlanacak. Ellerindeki varlıkları inanılmaz değerlerle satacaklar. Döviz kurları tepetaklak olacak. En doğru hedging manevralarını yapmış olacaklar. Amatör branşlar zarar etmeyecek; kendi kendilerini çeviri hale gelecekler. Bankalarla çok başarılı yeniden yapılandırma anlaşmaları yapacaklar. Gider düşürme projeleri yapıp, genel idari, satış, pazarlama vb. giderlerini dibe çekecekler. Önde gelen taraftar-işadamları, UEFA kriterlerine ters düşmeden kulübe para akıtacaklar. Altyapı ve scout ekipleri tarih yazacaklar. Mücevher değerindeki oyuncuları kulübe yok pahasına kazandıracaklar; kulüp bunları astronomik bedellerle başka kulüplere satacak. Yanlış transfer yapılmayacak, kadro ve teknik heyet istikrarı korunacak; çok yetenekli futbolcular başka kulüplerde kazanacaklarının daha azına bile razı olup bu kulüpte oynamayı tercih edecekler. Tüm bunlar olur mu? Açıkçası insana rüya gibi geliyor…

Kulüpler son yıllarda finansal kaynak yaratma adına sermaye artırımı, hisse satımı, kredi kullanımı, ileriye dönük gelirleri kırdırma gibi yöntemlere başvurdular ancak borcun giderek arttığını görüyoruz. İç tüzükler, dernek kanunları, kanunlar ya da UEFA'nın kriterleri gibi regülasyona tabi olan kulüplerin eli kolu bağlı diyebilir miyiz?

Bu saydıklarınıza gayrimenkul satışını da ekleyebiliriz. Benim gördüğüm açıkçası iç tüzükler, dernek kanunları, vergi başta olmak üzere diğer kanunlar, halka açık olmanın getirdiği regülasyonlar kulüplerimiz için yeterince caydırıcı olamamış. Sadece Financial Fair Play (o da tam değil) dikkate alınıyor. Oysa bunca kulübün bizimkiler gibi borçlu olduğu Avrupa’da kimsenin gözünün yaşına bakılmıyor. Yakın tarihten iki tanıdık örnek, yaşadıkları finansal darboğazdan çıkamamaları üzerine ülkelerinde alt liglere düşürülen köklü kulüpler Rangers (İskoçya) ve A.E.K. (Yunanistan).