Magazin

Stanley Kubrick'in evi nerede?

Milliyet gazetesi yazarı Mehmet Tez bugünkü yazısında Stanley Kubrick’in evini kaleme aldı. İşte Tez'in o yazısı...


Milliyet gazetesi yazarı Mehmet Tez bugünkü yazısında Stanley Kubrick’in evini kaleme aldı. İşte Tez'in o yazısı...

Meğer Stanley Kubrick’in evi bizim mahalle-deymiş ama haberim yokmuş. Yürüyüş yaparken önünden geçtiğim malikânenin içinde kimin yaşadığını merak etmesem muhtemelen olmayacaktı da.

Korona günlerinde yapacağınız en heyecanı şey, ekmek yapmak ve film izlemek dışında, yürüyüş yapmak. “Yediğimiz ekmekleri yakmamız lazım yoksa mahvolduk” temalı bu yürüyüşler sayesinde yeni bir dünya keşfettik diyebilirim. Çünkü normal şartlarda sabah evden çıkıp akşam dönüyorsunuz ve yaptığınız tek yürüyüş otobüse, metroya, trene kadar oluyor.

“Oturduğun mahalleyi tanıyor musun?”

“Evet, tanıyorum ama işte

bu kadar tanıyorum. İşe giderken yol üstünde görülen şeyler” olarak tanıyorum. Durum buyken virüs büyük oyunu bozdu. Büyük resmi görmemizi sağladı. Artık başka yollara da sapabiliyoruz...

Benim gibi koşmaktan aşırı derecede sıkılan, jimnastik salonlarında daralan biriyseniz sokağa çıkıp yürümek, en azından temalı/konulu bir etkinlik olduğundan hayat kurtarıyor.
Evin etrafındaki patikalarda, tarlalarda, çayırlarda yürüye yürüye bütün tavşanlarla, kızıl çaylaklarla, kargalarla kanka olduk. Oturduğumuz kasabanın çevresi buna müsait olduğundan doğaya, yeşile, yağmura, buluta doyduk. Ama hepsi bu kadar değilmiş. Patikalardan biri bir malikânenin önüne çıkardı bizi geçen cumartesi sabahı.
Neymiş, kimmiş derken, Stanley Kubrick’in sevgili evi Childwickbury Manor olduğunu anladık bu komşu mekânın. Nasıl yani şaka mı diye defalarca baktım, evet doğru. Ben “Lord filancayla kontes bilmem kimin yaşadığı yer” diye beklerken, Kubrick sürpriz oldu.

Evin yaklaşık üç kilometre ötesinde yer alan bu büyük binayı işe gidip gelmekten görememişiz bile. Kubrick 1978’de buraya taşınmış ve ölene kadar ailesiyle birlikte, kendi halinde, mütevazı bir hayat yaşamış. Eşi ressam Christian Kubrick çocuklarından bazılarıyla hâlâ burada yaşıyor. Burada her yıl sanat fuarı Childwickbury Art Fair’i düzenliyor, resim atölyeleri yapıyor ve Kubrick’in mirasına da sahip çıkıyor.

Childwickbury Manor’a 1666’da Lomax ailesi yerleşiyor ve 1854’e kadar burada yaşıyor. 17. yüzyılda inşa edilen binaya 19. yüzyılda ve Victoria dönemlerinde ilaveler yapılmış. Muhtelif ev sahiplerinin ardından Stanley Kubrick’e geçmiş.

Kubrick Dr. Strangelove’ı çekerken Peter Sellers ile çalışmak üzere İngiltere’ye geldiğinde onun da tavsiyeleriyle buraya yerleşmeye karar vermiş. İlk evi Borehamwood’daymış. Bu malikâneye 15 dakika uzaklıkta başka bir kasabamız. 1978’de malikâneyi aldıktan sonra pek çok binadan oluşan bu kocaman mülkü bir tür özel sinema stüdyosu haline getirmiş. Evden çıkmayı pek sevmezmiş ve Spielberg dahil onunla işi olan herkes buraya gelir bu evin mutfağında (en sevdiği yer olduğunu okudum) onu ziyaret edermiş. Kubrick burada anladığım kadarıyla bir tür Robinson Crusoe hayatı yaşamış. Şimdi onun yürüyüş yaptığı yerlerde yürürken açıkçası kendimi çok şanslı hissediyorum.
Bu dehanın kafasının nasıl çalıştığını anlamak mümkün değil ama en azından ona ilham veren mekânı görmek çok hoş bir sürpriz oldu.

Şu an aralıksız Kubrick belgeseli izliyorum. Filmlere de bu hafta geçmeyi planladım. Korona günlerinde en ufak keşif, en küçük bilgi büyük heyecan dalgalarına neden oluyor. Ne de olsa evde hayat mikro düzeyde, heyecanlar da öyle. Hayat eskiden mi daha iyiydi yoksa şu anda mı daha anlamlı karar veremiyorum. Evde oturmak, evde daha fazla zaman geçirmek, evden çalışmak insanlığa neler katacak cidden merak ediyorum. Bu bizim alışmamız gereken bir durum mu yoksa bir süre sonra topluca sıkıntıdan patlayacak mıyız? Bundan sonra hayat evlerde mi? Yoksa birkaç aya bu yazıları, tartışmaları, gündemleri çoktan unutmuş mu olacağız?

Hep birlikte göreceğiz...