Kentsel Dönüşüm

Şükrü Genç: Sarıyer'de yerinde dönüşümden yanayız!

Sarıyer Belediye Başkanı Şükrü Genç, “Bizim kentsel dönüşüm projemizin formülü yerinde dönüşüm. Binalar yenilenecek ama kimse şehir dışına gitmek zorunda kalmayacak. Mahalle hayatı aynen korunacak” dedi...


Sarıyer ilçesindeki 400 bin nüfusun 200 bininin ‘gecekondu’da yaşadığını belirten Sarıyer Belediye Başkanı Şükrü Genç, “Biz ‘yerinde dönüşüm’den yanayız. İnsanların yaşadıkları yerden şehir dışına gönderilmesine karşıyız. Yerinde dönüşüm yapılırsa, herkes yine kendi mahallesinde yapılacak yeni evlere geçer” dedi.
Gecekondularda yaşayanların kente katılması gerektiğini kaydeden Genç, şunları söyledi:
“Buralarda dönüşüm yapılması lazım. Ama dönüşüm yapıldıktan sonra insanların yine orada yaşamaya devam etmesi lazım. İnsanlar dönüşüm çalışmalarında şehrin dışına itileceği kaygısı taşıyor. Ben de bir yurttaş olarak aynı kaygıyı taşıyorum. Buradaki dairelerin değeri 1.5 milyon dolardır, burada sadece bu parayı verebilecek olanları yaşatayım derseniz olmaz. Bu daireleri temizleyecek insanlar nereden gelecek? Kayabaşı’ndan mı gelecek.”

Yeni dönüşüm tarifi
Yeni bir ‘dönüşüm’ tarifi yapmak gerektiğini, ‘yerinde dönüşüm’ü savunduklarını belirten Genç, şöyle konuştu:
“Yerinde dönüşüm kavramının patenti bize ait. Burada bir mülkiyet problemi var. Çok değişik kurumların mülkiyeti sözkonusu. Gecekondu mahallelerinde mülkiyetin yüzde 60’ı Büyükşehir Belediyesi, yüzde 20’si Hazine’ye ait. Vakıflar ve Milli Emlak’ın arazileri ile hisseli araziler de var. Bu durumda dönüşüm başlangıçta çok zor gibi görünüyor. Çünkü devletin arazisinin işgali sözkonusu.”
İstanbul’da sanayileşmenin başlamasıyla birlikte, çalışacak insana ihtiyaç olduğunu kaydeden Genç, şunları söyledi:
“İstinye’de kibrit fabrikası vardı, Kavel Kablo vardı, Beldesan vardı. Gecekondular hep o çevrede gelişti. Bu insanlar ihtiyaç olan işgücünü karşılamak için Anadolu’dan geldi. Bunlardan biri de benim babam. Hisarüstü’nde gecekondular kurulurken İstanbul Valisi Vefa Poyraz buna destek veriyordu.”
Gecekonduların daha sonra problem olmaya başladığını kaydeden Genç, şöyle konuştu:
“İnsanlar buraları devletten almış olsaydı, bu arsalar planlarıyla verilmiş olsaydı, gecekondu problemi olmayacaktı. Anadolu’da nasıl toprak ağası varsa burada da arsa spekülatörü vardı. Burada ortaokulu bitirene kadar elektriksiz ve susuz evlerde büyüdük. Şimdi Boğaziçi Üniversitesi olan kısım, kuş uçmaz, kervan geçmez bir yerdi. Hisarüstü, İstanbul’un en eski gecekondu mahallelerinden biridir. O zamanlar kentin dışındaydı, dikkat çekmiyordu.”

‘Gecekondu rantı arttı’
Gecekondular şehrin merkezinde kalınca rantın yükseldiğini ifade eden Genç, şu bilgileri verdi:
“Gecekondular seçim dönemlerinde siyaset malzemesi oldu. ‘Size tapu vereceğiz, mülk sahibi olacaksınız’ denildi. Buralardaki rant büyüdü. Günümüzde yeni bir göçü kaldıramayacak bu insanların da ranttan payını alması lazım. Bu insanların beklentisi hiçbir şekilde parasal değil, beklentileri yaşamlarının burada devam ettirilmesi. Buralar dönüştürülsün ama kendine yine buradan bir ev verilsin, diye beklentileri var. Burada yeni mahalleler, komşuluklar oluştu. Bu insanların yaşam dengesini bozmaya, insanları dağıtmaya kimsenin hakkı yok. Halk kendi mahallesinde yerleşebilecekken, denilecek ki, ‘Kayabaşına git!’ Sistem sadece para ve kâr üzerine kurulmuş. Birine rant kazandırmak en kolay şeydir. Elindeki gücü kullanarak birini bir yere göndermek en kolay şeydir. Sen yönetici olarak bunu çözmek zorundasın.”

‘Devlet babalık yapacak’
Kentsel dönüşüm projelerinin “uzlaşmacı, paylaşımcı ve yerinde dönüşüm şeklinde” olması gerektiğini belirten Genç, şöyle konuştu:
“Devlet vatandaşa babalık yapacak. Yerinde dönüşüm anlayışıyla yapılacak bir dönüşümün maliyetini karşılamak da kolay. Örnek olarak 100 liraya bir daire yaparsanız, bunu Esenler’de 200 liraya, burada 800 liraya satarsınız. Böyle olunca, bu ranttan orada yaşayana da, devlete de, müteahhite de pay çıkar. Geriye bir tek şey kalıyor, hakça bölüşmek. Her şey dönüp dolaşıyor, terazinin kefesine geliyor. ‘Halkın sorununu çözeceğim’ diyorsanız bizim dediğimiz olmalı. Başka doğru yok.”


Fehim Genç/Milliyet