Süleyman Demirel'in evi müze oldu!
Türkiye'nin 55 yıllık siyasi hayatına damgasını vuran 9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'in hayatını anlatan Isparta'daki "Demokrasi ve Kalkınma Müzesi" kapılarını açtı
Türkiye'nin 55 yıllık siyasi hayatına damgasını vuran 9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'in hayatını anlatan Isparta'daki "Demokrasi ve Kalkınma Müzesi" kapılarını ilk kez Anadolu Ajansı'na açtı. Demirel'in doğduğu yer olan İslamköy'de oluşturulan ve Türkiye'nin siyasi tarihine ışık tutan müze binası üzerindeki kubbeler ile dikkat çekiyor.
Türkiye'nin 55 yıllık siyasi hayatına damgasını vuran 9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'in hayatını anlatan Isparta'daki "Demokrasi ve Kalkınma Müzesi" kapılarını ilk kez Anadolu Ajansı'na açtı. Demirel'in doğduğu yer olan İslamköy'de oluşturulan ve Türkiye'nin siyasi tarihine ışık tutan müze binası üzerindeki kubbeler ile dikkat çekiyor. Kubbelerden büyük olanı Demirel'in Cumhurbaşkanlığı yaptığı dönemi, diğer 7 kubbe ise Başbakanlık dönemlerini simgeliyor. Adalet Partisi ve Doğru Yol Partisi'ne ait izler ile Demirel'in siyasi yaşamına dair belge ve bilgilerin yer aldığı müzede, gezilerde kendisine verilen hediyeler ve kıyafetler de sergileniyor. Demirel figürlerinin yer aldığı bölümde sergilenen heykeller müzenin en fazla ilgi gören köşesi olurken, eğitimi boyunca aldığı takdirnameler ile İstanbul Teknik Üniversitesi'nden aldığı diploma da bu alanda sergileniyor. Müze bünyesinde yer alan Süleyman Demirel'in doğup büyüdüğü ev de restore edilmiş haliyle tarihe mercek tutuyor. Demirel'in annesi Ümmühan ve babası Hacı Yahya Demirel'in yaşamına dair fotoğraf ve çeşitli bilgilerin yer aldığı evde, Süleyman Demirel'in beşiği de yer alıyor.
Köy hayatını yansıtan evin daha önce ahır olarak kullanılan bölümü de restore edilerek, fotoğrafların sergilendiği bir alana dönüştürülmüş. Buradaki yer alan fotoğrafların alt kısımlarında yer alan bilgi notlarını ise Süleyman Demirel, kendi kalemiyle aktarıyor. Müze bünyesinde yer alan kütüphanede de Demirel'in yazdığı kitaplar ile kendisini anlatan 46 bin adet eser ve 32 bin gazete-dergi arşivi bulunuyor. İslamköy'deki müzenin yapımını üstlenen Süleyman Demirel'in kardeşi işadamı Şevket Demirel, sergilenen eserler hakkında bilgiler verdi.
Müzede sadece Demirel'in değil, Türkiye'nin de 55 yıllık geçmişinin yer aldığını kaydeden Şevket Demirel, tarihi iyi anlatmak, doğru bilgi akışını sağlamak için 1989 yılında müzenin yapımına başlanıldığını hatırlatarak, müzenin özelliği ve içeriği ile Türkiye'de tek olduğunu söyledi. Politika, sanayi ve ticaret hayatında aktör olan kimselerin hayattayken "oynadıkları oyunu" sahneye aksettirmeleri gerektiğini belirten Demirel, "Çünkü tarih, tarihçilerin değil tarihi yapan insanların yazdığı bir eser olmalı" dedi.
9. Cumhurbaşkanı Demirel'in Türkiye Cumhuriyeti'nin 55 yıllık dönemine şahitlik yaptığını belirten kardeşi Şevket Demirel, hizmet verdiği dönemdeki tüm belgeler ve eserlerin, bu müze ile bir araya toplandığını aktararak, sözlerine şöyle devam etti: "Süleyman Demirel, yokluk içerisindeki bir Türkiye'yi, eğitimde, tarımda, hayvancılıkta, büyük ana sanayi branşlarında kalkındırmak ve bunu milletin büyük bir sempatisini kazanarak yapmak gibi büyük bir onura sahiptir. Demirel, yalnız iş dünyasında kendi vatanında sulhu yaşatmış değil aynı zamanda bütün dünya devletlerinin liderleriyle çok iyi münasebetler kurarak, memleket menfaatlerine faydalar temin etmiştir. 55 senelik politika hayatında çok çalkantılı dönemler olmuştur. Bu dönemleri parlamentoyu kapatmadan, demokrasiden vazgeçmeden, sulhçülükten bıkmadan yürütmüştür. İşte bunların sırrını bu müzede bulacaksınız."
Müze projesinin kendisine ait olduğunu belirten Şevket Demirel, bu işe tamamen "cahil olarak" girdiğini anlattı.
Türkiye'de bugüne kadar bir Cumhurbaşkanı hayattayken adına müze yapılmadığına işaret eden Demirel, bunun için ABD'ye gittiğini ve müzecilik hakkında "cehaletini" giderdiğini, Türkiye'deki uzman kişilerin de fikirlerine başvurduğunu söyledi.
Bu alanda yeni bilgiler edindikçe müzedeki derinliğin arttığını ifade eden Şevket Demirel, bu nedenle müzenin açılışının da geciktiğini vurguladı. Sadece Ankara'daki 55 senelik evrak, fotoğraf, yazı ve broşürlerin derlenmesi için 10 yıllık bir çalışma yapıldığını vurgulayan Demirel, "Bu eserlerin pek çoğu devlete ait gizli eserlerdir. Bunlar bizim müsaademizle arşivlerden alınıp, okunabilecektir. Bu hususta ilgili bakanlığa bilgi verilmiştir" dedi.
Müzede 46 bin kitap koleksiyonu, 7 bin hediye eşya, 6 bin teyp ve video kaydı, 120 bin fotoğraf, 32 bin gazete ve dergi, 500 giysi koleksiyonu ile 6 milyon belgenin yer aldığını aktaran Demirel, bu kadar eserin bir araya getirilme sebebinin, ağabeyi Süleyman Demirel'in ülkeye verdiği hizmetler ve halen de memleket meselelerine gösterdiği ilgiden kaynaklandığını söyledi.
"Ağa" diye hitap ettiği Süleyman Demirel'in demokrasiden istifade ederek, Türkiye'nin 55 yıllık siyasi hayatına damga vurduğuna işaret eden Şevket Demirel, ağabeyinin zor şartlar altında okuduğunu ve devletin kendisine sağladığı imkanları en iyi şekilde değerlendirdiğini belirtti.Devletin imkanı olmasaydı ağabeyi Süleyman Demirel'in de okuma şansı olmayacağını kaydeden Şevket Demirel, sözlerini şöyle sürdürdü:"Devletin parasız yatılı okullarında okumak suretiyle, yine devletin dairelerinde büyük hizmetlere başladı. Bundan sonra politikaya girerek Başbakanlık ve Cumhurbaşkanlığı yaptı. Eğer devlet imkanları olmasaydı böyle bir eğitim görmesi mümkün değildi. Bu imkandan yani Türkiye'deki demokrasiden istifade ederek, Cumhurbaşkanlığına kadar yükseldi. Bu yükselişinin tek amiri Türkiye'deki demokrasidir."
Müzenin adını da buradan aldığını ifade eden Şevket Demirel, Süleyman Demirel'in demokrasinin sağladığı imkanlarla Türkiye'nin her taşına, ovasına, dağına, ırmağına, santraline ve limanına büyük yatırımlar yapılmasında imzasının yer aldığını vurgulayarak, "İşte bundan dolayı müzenin adı 'Süleyman Demirel Demokrasi ve Kalkınma Müzesi'dir. Kendisi, demokrasi içinde yoğruldu, demokrasiyle büyüdü, demokrasiden istifade ederek ülkede kalkınmayı gerçekleştirdi. Ağabeyim, 'Türkiye'de eğer kalkınmak istiyorsak demokrasi lazımdır ve demokrasiyle kalkınmak lazımdır' diyor" diye konuştu.
1 Kasım'da açılması planlanan müzenin yeni düzenlemeler nedeniyle ertelendiğine işaret eden Şevket Demirel, açılışın Aralık ayında ya da 2011'in Ocak ayında yapılmasının planlandığını belirtti.
"Müze ne zaman en mükemmel hale geldi o zaman açılacak" diyen Demirel, müzenin maliyetinin yaklaşık 10 milyon doları bulduğunu, yapılacak çalışmalar için de bir 10 milyon dolara daha ihtiyaç duyulduğunu aktararak, bunu da vakıf şeklinde kendi kaynaklarıyla sağlayacaklarını bildirdi. Süleyman Demirel, doğduğu, büyüdüğü ve ailesinin yaşad ığı evdeki hayatını müzenin girişinden itibaren fotoğraflar eşliğinde kendi kaleminden anlatıyor. Köyde çobanlık yaptığı günlerden zor şartlarda eğitim gördüğü yıllara kadar hayatını fotoğraflar eşliğinde ziyaretçilerle paylaşan Demirel, o dönemlerin, Türkiye'nin en fakir dönemleri olduğunu belirterek, ilkokulda başarısından dolayı öğretmenlerinin babasına "sen bu çocuğu okut" dediklerini anlatıyor. 9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'in hayatına dair hatıraları şöyle:
"O yıllarda unutamadığım hatıra ortaokula kaydolmamdı. Babam bir merkebe, ben bir merkebe binerek, Isparta'nın yolunu tuttuk. Okula kayıt için 6 vesikalık fotoğraf, 15 kuruşluk damga pulu, iyi hal kağıdı ve nüfus cüzdan ı gerekliydi. Bunların masrafı 55 kuruş tutuyordu. O günlerde 55 kuruş, köylüye servet gibi geliyordu. Babam o sıkıntılı döneme rağmen parayı buldu ve beni ortaokula kaydettirdi..." "Muğla'ya altı saatte ulaştık. Artık, devletin öğrencisiydim. Ortaokul son sınıfa gidecektim. Beni (A) grubuna dahil ettiler. Bir haftada kendimi ispat ettim. Köyüme, başarısız dönemezdim. Ailem, tırnağı ile sağladığını, bana harçlık yapıyordu. Sorumluluk duygum çoktu. 'Koyver gitsin' diyebilen bir adam değildim. Hiç demedim ömrümde. İçimde, dünyayı kucaklayıp kaldırmayı öğrenmiştim..." "Ben, harp sonrasında devletin gönderdiği Amerika'ya giden ilk Türk mühendisiyim. Amerika'dan 1950 yılının Eylül'ünde geldim..." "Babam okula gitmemiştir ama okuma yazma öğrenmiştir. Askerlikte bir üniversite mezunu kadar tecrübe sahibi olmuştur. Kendisi bizi, bilmediği ufukların ötesine atabilecek kadar da cesaret sahibiydi..."
"Anam, Hacı Umman mütevekkil, mütedeyyin, çalışkan, yorulmak bilmeyen bir Anadolu kadını idi. Önüne kattığı işi bitirmeden bırakmazdı. Hi ç tükendiğini görmedim. Güzeldi, eli yüzü temiz ve nurluydu. Hepimizin çamaşırlarını kendisi elle diker, çoraplarımızı örerdi. Ben üniversiteyi bitirinceye kadar anamın diktiği çamaşırları, ördüğü çorabı giydim. Anadolu'nun mücadele gücünü, sağduyusunu temsil eden insanlardı anam ve babam. Anadolu insanının iyi örnekleriydiler. Anadolu, benim anam ve babam gibi yüz binlerce insana sahiptir. Onları anlatırken hepsini birden anlatmış oldum..." "Ailemizde, eli tutan herkes çalışırdı. 80 yaşındaki kadın ise çocuk bakar, yemek yapardı. Anam, babam ve kardeşlerimle tarlada, bağda çalışırdık, hayvan güderdik. Sabahları, tarhana çorbası ve pekmez yerdik. Pekmez yemeden bağ bahçeye çıkmamız mümkün değildi. Evdeki işlerimizin dışında oyun oynamaya pek vakit bulamazdık...
Babam, bana ve kardeşlerime toprağı işlemeyi öğretti. Dağdan yakacak odun bulmayı, çalı kesmeyi, çift sürmeyi, ekin ekmeyi, orak biçmeyi, ağaç, bağ, gül, tütün, sebze dikmeyi, çapalamayı, bellemeyi, harman kaldırmayı, tınaz savurmayı , su sulamayı, hayvan bakmayı öğretti. 'Ne olur, ne olmaz. Dünya halidir. Toprak sizi aç bırakmaz. Namerde muhtaç etmez. Bundan daha sağlam dayanak olmaz, ihtiyaç hasıl olursa, ona dönersiniz' derdi..." "Okuduğumuz okul, kerpiç bir bina idi. Altı boş, üstünde ise üç oda vardı. bunları sınıf olarak kullanırdık. Alttaki boşluğa köylü , hayvan kapatırdı. Yani alttaki hayvanlar bağrışırken, üstte de çocuklar cıvıl cıvıl okumaya çalışırdı." "Yaşamımı dolduran eşimdir. Eşim bana, güç ve kuvvet verir. Beni eleştirir, kendisi ile herşeyi tartışırım. Eve girerim ve 'Nazmiye, ben geldim' diye bağırırım. Bu benim tabi halimdir. Her güne şevkle başlarız, sevinç le bitiririz. Benim hayatımdaki kadın olarak eşimin değerini anlatamam. Bir karşılık ve de ğer biçmem de mümkün değildir..."
Türkiye