Arsa ve Arazi

Süleyman Girmen: Verimli araziler imara açılmamalı!

Seyhan Ziraat Odası Başkanı Süleyman Girmen, dünyada en kolay sağlanan gelirin arazi rantı olduğunu ve bu yüzden verimli tarım arazilerinin ranta kurban edildiğini, belediyelere tanınan hakların kısıtlanması gerektiğini söyledi.

Seyhan Ziraat Odası Başkanı Süleyman Girmen, dünyada en kolay sağlanan gelirin arazi rantı olduğunu ve bu yüzden verimli tarım arazilerinin ranta kurban edildiğini, belediyelere tanınan hakların kısıtlanması gerektiğini söyledi. 


Gazetemize özel açıklamalarda bulunan Başkan Süleyman Girmen, Çukurova'nın tarımıyla ön plana çıkmış bir bölge olduğunu belirterek şunları söyledi: "Çukurova zaman zaman bu beklentileri karşılayamadı. Tabii bunda en önemli etken ürünler. Devletin ürünleri yönlendirirken yaptığı destekleme yanlışları. Nedir mesela? Bir zamanlar pamukla anılan bölge olan Adana artık tamamen pamuktan kopmuş, Türkiye'nin en fazla mısır üreten bölgesi haline gelmiş. Yapılan en büyük yanlışlardan biri bu. Neden yanlış? Çünkü bu bölge ortalama arazi büyüklüğü açısından Türkiye'nin Urfa ile en büyük iki bölgesinden biri". 

KATMA DEĞERİ YÜKSEK ÜRÜNLER ÜRETİLMELİDİR 


Türkiye'deki tüm ürünlerin ilk önce çıktığı bölgenin bu bölge olduğunu vurgulayan Girmen şu noktalara değindi: 


"Adana diğer bölgelerden ayrılır. Çok verimli tarım arazilerinin olduğu bir bölgedir. Bu yüzden biz bu bölgede katma değeri yüksek ürünlerin ekilmesi taraftarıyız. En başta pamukla soya çok ciddi anlamda beklentimiz olan ürünler. Tarım Bakanlığı önümüzdeki yıllar itibariyle bu ürünlerin öncelikli olarak destekleme kararı aldı. Bizim taleplerimiz içerisinde olan bir durumdu bu. Teşvikle ve destekle tamamlanmasını bekliyoruz. Pamuğun yeniden bu bölgede ekim alanının fazlalaşması diğer ürünlerin de değerlenmesine sebep olacaktır. Örneğin 1 milyon dekar mısır ekilirken bunun 300 bin dekarının pamuğa kayması mısır ekim alanını azaltacağı gibi üretilen ürünü daha değerli kılacaktır. 

SOYA EKİMİ ÜZERİNE LOBİ FAALİYETİ YÜRÜTÜLÜYOR 

Soya çok önemli bir ürün olduğunu kaydeden Girmen şöyle devam etti: "Maalesef bizim hala anlayamadık, çözemedik; ama soya üzerine lobi hareketleri olduğuna inanıyoruz. Çünkü soya bir türlü ekim açısından desteklenmiyor. Halbuki tohumda birçok üründe dışa bağımlıyken Türkiye soya tohumunun neredeyse tamamını kendi üretiyor ve bu konuda son derece başarılı. Tohum firmaları çok kaliteli soya tohumları üretiyor. Yine aynı şekilde mısırda da öyle ama biz katma değeri daha yüksek ürün olduğu için pamuk ve soyayı öncelikli tutuyoruz". 

RUSYA İLE KRİZ EGE TARIMINI ETKİLEDİ 

"Geçtiğimiz yıl biliyorsunuz bölgesel anlamda coğrafi anlamda ülkenin yaşadığı bazı sıkıntılar vardı. Suriye-lrak krizi, Rusya'yla yaşanan sorunlar, bu ülkelerle yapılan sebze-meyve ticaretine büyük ölçüde sekte vurdu" diye konuşan Girmen 


açıklamasında şu ifadelere yer verdi: "Bunların dışında yine beklentilerimizin kötü olmadığını söyleyebiliriz. Rusya bir süre sonra tekrardan narenciye ticaretine kapılarını açtı. Ancak Ege bölgesinin yoğun bir şekilde yetiştirdiği üzüm ve incir gibi, kayısı gibi ürünlere kapıları açmadı, o bölge çok ciddi sıkıntılara girdi. Aynı şekilde Irak ve Suriye krizi o bölgeye yapılan ticareti tamamen durdurdu. Yani önümüzdeki yıl üreticinin üretim planını yaparken bunları göz önünde bulundurması lazım". 

UCUZ İŞÇİLİK YAPILMIYOR 

Bu sene narenciye ile ilgili hareketlilik olduğunu ifade eden Girmen, "Rusya'ya ve Avrupa'ya sevkiyat devam ediyor. İnşallah Ocak ayında da bu şekilde devam ederse, her ne kadar fiyatlardan memnun olmasak da üretici olarak, bu yılın ürünleri dalında kalmadan toplanmış olur. Suriye'den gerçekleştirilen göçlerin tarım alanına da elbette ki olumsuz etkileri var. Kalifiye eleman aranmaması, çok sayıda Suriyelinin gelip Adana'ya yerleşmesine neden oldu. Ancak son bir yıldır artık ucuz işçilik yapılmıyor. Türk işçisi ne kadar ücrete çalışıyorsa, onlar da aynı ücrete çalışıyorlar. 

Başka bir noktayı belirtmek gerekirse, destekleme projeleri üretime yönelik olmalı. Birleşmiş Milletler Gıda Konseyi'nin geçtiğimiz hafta bir açıklaması vardı. Dünyada üretilen gıdanın üçte birinin çöpe gittiğini belirttiler. Nüfus bu şekilde artmaya devam ederse 2050 yılında var olan nüfusun karnının doyurulabilmesi için, mevcut ekim alanlarının 3 katına çıkması gerekiyormuş" diye konuştu. 

VERİMLİ ARAZİLERİMİZ YASAYLA KORUNMALI 

Tarım alanlarının amaç dışı kullanılmasının önüne geçilmesi gerektiğini savunan Girmen, "Verimli arazilerin imara açılmaması gerekir, ama dinleyen yok. Hala çok yoğun biçimde ranta kurban edilmektedir. Toprağın kanunla korunması gerektiği halde, belediyelere tanınan birtakım haklar sayesinde verimli tarım arazilerini imara açıyorlar. Bu sadece Adana'da böyle değil, Türkiye'nin her tarafında durum bundan ibaret. Çünkü ülkede en kolay sağlanan gelir, en büyük rant, inşaat spekülasyonu. Dolayısıyla arazinin verimli olmasına ya da verimli olmamasına bakılmıyor. Bir diğer nokta da şu ki; Türkiye tükettiği soyanın sadece % 8'ini üretiyor. Halbuki tamamını karşılayacak kapasiteye sahip. Soya istenilen seviyede desteklenmiyor. Oysaki soya çok kıymetli bir bitkidir" şeklinde konuştu. 

KARATAY GEREKSİZ YERE  ÖN PLANA ÇIKARTILIYOR! 

Türkiye'nin en büyük avantajının GDO'lu ürün kullanmaması olduğunu öne süren Girmen açıklamasını şu sözlerle noktaladı: "Türkiye'de GDO'lu üretim yok. İnsan sağlığı açısından en önemli konu bu. Ama maalesef üzülerek izliyoruz ki, doktor diplomalı bazı insanlar şov amaçlı çıkıp medyada ürünleri kötülüyorlar. Bunu yiyin, şunu yemeyin der gibi birtakım yorumlarda bulunuyorlar. Kamuoyu da doktor kartvizitlerine güvendiği için bunların peşinden gidiyor. Türkiye'de GDO'lu üretim yapılmadığını bile bilmiyorlar. Beyaz ekmek yemeyin son derece yanlış bir ifade. Ne yediğinizden ziyade, ne kadar yediğiniz önemli. Neden medya böylesi aykırı ve saçma sözleri ön plana çıkarıyor? Neden tarım ve gıda sektörünün gerçek uzmanlarının bilgi dolu açıklamalarına yer vermiyor? Kastettiğim doktor sıfatlı birkaç tane zatın, kendi konularının uzmanı olabilirler, birçok konuda fikirlerine katılmadığımızı üretici olarak belirtmek isteriz. Medya Canan Karatay gibi bazı isimleri gereksiz yere ön plana çıkartıyor. Süt içmeyin, ekmek yemeyin, ambalajlı ürün almayın, bal yemeyin gibi ifadeler kullanıyor. Şeker hastalığı olmayan biri neden yemesin? Bunun gibi anlamsız şeyler. Medya da burada yanlış yapıyor".