Sümerbank'ın Karaköy'deki binası butik otel oluyor!
Pera mimarisinin en önemli yapılarından biri de eski Sümerbank binasıdır. Binayı 2010 yılında işadamı Yılmaz Ulusoy 9 milyon dolara satın aldı. Yeni girişimi ‘butik oteller’ konseptinin startını da burada vermeyi planlıyor...
Lifestyle yazarları ve bloggerların çoğu, uzun zamandır Karaköy’ün şehrin en trend lokasyonu olacağına iddia ederler. Pera tarzı binaların ihtişamı, tarihi yarımada manzarası, Haliç ve Boğaz’ın kesiştiği en güzel nokta olması zaten bölgenin cazibe merkezi olmasını kendiliğinden sağlıyor. İşte bu Pera mimarisinin en önemli yapılarından biri de eski Sümerbank binası.
Binayı 2010 yılında işadamı Yılmaz Ulusoy 9 milyon dolara satın aldı. Yeni girişimi ‘butik oteller’ konseptinin startını da burada vermeyi planlayan Ulusoy, otel işletmesi için geçtiğimiz hafta The House Group’la anlaştı. Beyoğlu ve Karaköy civarındaki birçok binayı satın alan Yılmaz Ulusoy bu yapıların hepsini otele dönüştürmeyi düşünüyor. Önümüzdeki 4 yıl içerisinde 3 adet butik otel açmayı hedefleyen duayen işadamının ilk adımı da ‘Sümerbank’ binası oldu.
147 yıllık yapı!
Bankalar Caddesi’nin en değerli binalarından olan Tarihi Sümerbank Binası, İstanbul doğumlu İtalyan Mimar Antoine Tedeschi tarafından 1867 yılında Neo-Rönesans üslupta inşa edilmiştir. Yapı, önce Crédit Général Ottoman’a, ardından Deutsche Bank’a ve son olarak Sümerbank’a hizmet vermiştir. 1. dereceden tarihi eser olarak kabul edilen binanın zorlu restorasyon ve restitüsyon çalışmaları Mimar Han Tümertekin öncülüğünde yapılıyor.
The House Otel Collection Sümerbank, Galatasaray, Ortaköy ve Nişantaşı’ndan sonra dördüncü otel projesi olacak. Bu heyecanlı proje için House Group ortaklarından Ferit Baltacıoğlu gecesini gündüzünü burada geçiriyor. Yapının iç mimari projelerini ise diğer otellerde olduğu gibi ortak Canan Özdemir’in ablası Seyhan Özdemir üstlendi. Otelde 5’i suit, toplam 41 oda bulunacak. Giriş katta da projenin imzası niteliğinde House Cafe açılacak.
Devasa kasalar korunuyor
Projenin en heyecan verici detaylarından biri de giriş ve bodrum katında bulunan devasa tarihi kasalar. Bu kasalar aslına uygun olarak korunup binanın mimari zenginliğine katkıda bulunacak şekilde işlevselleştirilecek. Ayrıca proje kapsamında ‘spa’ ile ilgili özel bir çalışmanın olacağı da konuşuluyor.
Super Bowl’da bir Türk!
Spor organizasyonları arasında marka değeri en yüksek olan olan Amerikan Futbol Ligi NFL’in finali ‘Super Bowl’u bir Türk olarak da heyecanla takip ettik. Sahada sporcumuz yoktu belki ama Super Bowl’un 30 saniyesi 2 milyon dolardan başlayan reklamlarında Hamdi Ulukaya’nın kurduğu Chobani vardı. Markasıyla yeni dünyada büyük başarı sağlayan Chobani’nin reklamlarında gururumuz okşansa da sonda yazan belirgin ‘greek yoghurt’ ifadesini görünce biraz içimiz burkulmadı değil. Firmanın çıkış stratejisi olarak ‘greek’ ifadesini anlayabilsem de, markanın kendini kabul ettirdikten sonrasındaki bu ısrarını da anlayamıyorum. Osmanlı gibi çok uluslu imparatorluklarda kültürlerin birbirine karışması en iyi ‘yemeklerde’ gözlemlenmiştir. Komşumuz Yunanlılarla da uzun yıllardır tatlı bir ‘yoğurt’ kavgamız var. Bir Türk’ün sahibi olduğu firmada bile ısrarla ‘Greek’ yazınca da bu tatlı kültür kavgasını kazanamıyorsunuz.
Karaköy’ün yenisi…
Karaköy’den bahsetmişken son günlerin en çok konuşulan mekânlarından ‘Muazzam’dan konuşmadan olmaz. ‘Mono’ adını verdikleri şirketleriyle hem turizm hem de eğlence dünyasında başarılı işler çıkaran Kerem – Şirvan Polat kardeşler-in Arapoğlan Sokak’ta açtıkları bu mekân şimdiden çok popüler. Müşteri portföyü de bildiğimiz Karaköy berduşluğunda değil. Polat kardeşler mutfakta da atıştırmalık olarak tex-mex tarz bir mönü hazırlamış. Fiyatlar da gayet uygun. 9 liraya makarna, 26 liraya antrikot satılıyor. 22.00’den sonra ise Anjelique’in eski dj’i Tarık Sarul yaptığı müziklerle Muazzam’ın ambiyansını değiştiriyor.
Tebrik ediyorum
Uluslararası sanat organizasyonlarında yerel yönetimlerin işin içinde yer alması fikrinin genelde karşısında olsam da İBB Kültür ve Sosyal İşler Daire Başkanlığı bu görüşümü değiştirdi. Şehrin en iyi akustiğe sahip salonlardan biri olan Cemal Reşit Rey’de ‘Caz Şubatı’ geçtiğimiz hafta başladı. Konserin ilk gününde ise ‘terk edilmiş, aşk acısı yaşayan’ artık herkesin de yakından tanıdığı Buika sahne aldı. 10 Ocak Pazartesi ise ünlü yazar Leo Tolstoy’un torunu olan Viktorio Tolstoy konseri var. Sanatçının, pop ve rock şarkılarına verdiği caz havasını şimdiden merak ediyorum. ‘Caz Şubatı’yla böyle önemli isimleri sanatseverlerle buluşturan İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ni gerçekten tebrik etmek gerek.
Orkun Bulut/Akşam