Tabanlıoğlu Mimarlık, Londra Tasarım Haftası'nda!
Tabanlıoğlu Mimarlık, Londra Tasarım Haftası'nda. Türkiye’deki mimarlık şirketleri, Avrupa’da, ABD’deki projelere bir yerel ortak olmadan imza atamıyorlar ama var olmanın, görünmenin yolunu başka şekillerde bulmak mümkün.
Türk şirketlerini yurtdışında büyük işlerde görmek bir yana, işin içinde sanat, tasarım olunca görmenin duygusu başka. Dünyanın önemli tasarım merkezlerinden Londra’daki Tasarım Haftası’nda, Somerset House West Wing’deki 10 Tasarımcı Sergisi’ni gezerken hepimiz aynı şeyi düşünüyoruz. Türkiye’deki mimarlık şirketleri, Avrupa’da, ABD’deki projelere bir yerel ortak olmadan imza atamıyorlar ama var olmanın, görünmenin yolunu başka şekillerde bulmak mümkün.
Tabanlıoğlu Mimarlık&Arik Levy işbirliğiyle gerçekleştirilen ikili enstalasyon “Geçiş, Sıcak/Islak”ta Faye Togood, Barber&Osgerby, Nendo, Luca Nichetto ve Hem, PATTERNITY ve Paperless Post ve Alex Rasmussen ve Neal Feay ve Jasper Moririson gibi tasarım dünyasının tanıdığı isimlerle birlikte “Somerset House West Wing’de 10 Tasarımcı” sergisinde sergilendi. Projeyi, Eczacıbaşı Yapı Ürünleri Grubu destekledi.
Serginin arkasında bir yılı aşkın bir emek ve uzun süren atölye çalışmaları var. Enstalasyonda, deniz dalgaları gibi sürekli hareket eden, ince metal iki levha ve üzerinde tutunmaya çalışan damlalardan oluşan kinetik obje, hayatın özünden mimarlığa, duygudan malzemeye, kurgudan rastlantıya birçok duruma dokunuyor. Tabanlıoğlu, Arik Levy ile birlikte ikili enstalasyonda yaşamın özü olan iki ana maddeyi kullanmış, su ve ışık. Tabanlıoğlu’nun ortağı Melkan Gürsel, “Ortak kavramsal çalışmanın bizim mimar olarak üzerinde durduğumuz diğer bir yönü ise aşk-nefret ilişkisi yaşadığımız su ve yine en problematik malzemelerden biri olan metalle ve bu iki maddenin birbirleriyle kurduğu merak uyandıran hal. Mimar olarak, her zamanki gibi aslında, buna aracılık ettik” diyor. Bir çağdaş sanat eserini, “Burada şu anlatılmış, buna gönderme yapılmış” diye kelimeler aracılığıyla anlatmak çoğu kez yersiz. Ya da bu sanat eleştirmenlerinin işi.
Burada bizim esas konumuz aslında şu olabilir. Türkiye, dünyanın dört bir yanına yaptığı ihracatla, dünyanın dört bir yanında yaptığı inşaatlarla nicelik olarak önemli bir ekonomik güç olabilir. Ama belki de bundan sonra ihtiyacımız olan, sanatta ve tasarımda da görünür olmayı başarmak. Bunun önündeki engelleri, iş zekâsıyla aşmak. Bence Tabanlıoğlu’nun yaptığı da bu.
GÜÇBİRLİĞİ GEREK
Sergiyi gezerken, enstalasyonun üzerine konuşurken, bir süre sonra şirketin diğer kurucu ortağı Murat Tabanlıoğlu da katılıyor bize. Onun sıkıntısı başka. Diyor ki, “İngiliz Mimarlar Odası, ABD Mimarlar Odası bizim projemize ödül veriyor. Ama ödül aldığımız bu ülkelerde mimari yarışmalara katılıp iş yapamıyoruz, lisans sorunu var. Bu işin ticari kısmı bir şekilde çözülür, orada bir şirketle ortaklık yaparsın halledilir. Bu engelleri aşmaya çalışıyoruz. Ama o entelektüel hakkın bize sağlanması lazım. Dünyanın birçok ülkesinde devlet dizaynın arkasında güç birliği yapıyor. Artık Türkiye’de de Mimarlar Odası ile devlet bir araya gelip böyle bir güç birliğine gitmeli.”
Murat Tabanlıoğlu ve Melkan Gürsel’in ortaklığında 170 çalışana ulaşan Tabanlıoğlu Mimarlık’ın İstanbul’dan sonra sırasıyla önce Ankara, ardından Doha ve Dubai’de açtığı ofislere bu yıl Londra da katılmış. Melkan Gürsel de tam ofis açtıkları yıl, önemli bir sanatsal platformda ilgi görmelerinin önemini anlatıyor. Gürsel, mimariyle sanatın iç içe olması nedeniyle Türkiye’de de bir sanat galerisini desteklediklerini anlatıyor.
Habertürk