Tapu savaşında kriminal dosyalar!
Gazeteci Fatih Çekirge, Akdeniz’den güney Ege’ye doğru 10 güzel koyda 71 yıldır tapu savaşının devam ettiğini söylüyor...
Hürriyet Gazetesi'nden Fatih Çekirge'nin bugün köşesinde " ‘Tapu savaşı’nda kriminal dosyalar" başlıklı yazısına yer verdi. İşe yazının detayları;
2 gündür “yeryüzü cennetindeki tapu savaşı” diye yazıyorum.
Hisarönü ve Gökova körfezlerinin bir bölümünü kapsayan paha biçilmez bir coğrafya...
Bir tarafta Mihrişah Sultan Vakfı’nın kiracıları... Ellerinde tapuları...
Diğer tarafta arazide şu an oturan kişiler ve köylüler... Onların da ellerinde tapuları...
71 yıldır süren bir dava...
Körfezlerdeki on binlerce dönüm araziyi, koyları, dereleri, birkaç küçük limanı kapsayan bir dava...
Önceki gün Marmaris Tapu Kadastro Mahkemesi köylüler aleyhine karar verince gerilim giderek yükseliyor.
O yazımda köylülerin şikâyetlerini aktardıktan sonra “Elbette diğer tarafın da görüşleri önemlidir” demiştim.
Ve önceki gün Onay ailesi adına Engin Bey’den, Şereflioğlu ailesi adına da Aslı Hanım’dan çok nazik birer cevap geldi...
Cevapları özetleyeceğim.
Ama önce şu ağır iddiayı aktarmalıyım.
Engin Onay diyor ki:
“Bu davalarda karşı taraflar, köylüden çok zilyetlik belgesi ile ucuza araziyi satın alan işadamları, üst düzey kişilerdir.”
Devam ediyor:
“(Ucuza kapatılan arazilerde) Yargıtay üyelerinin eşleri, arazilerde orman kadastrosu sırasında görev alan orman şeflerinin eşleri, hatta orman mühendislerinin bizzat kendileri bulunmaktadır.”
Ve suç duyurusu...
Engin Onay suç duyurusu anlamına gelecek şu ifadeyi de kullanıyor:
“Dosyaların bir kısmı duruşmalarda da ifade ettiğimiz gibi kriminal olarak incelenmesi gereken dosyalardır.”
Evet arkadaşlar...
Şimdi yazının başlığını neden “cennette tapu savaşı” diye attığım daha net anlaşılıyor.
Çünkü Onay, aleyhlerine karar verenlerin araziden ucuza yer aldığını iddia ediyor.
Onay’ın bu “kriminal dosyalar” ifadesini acaba savcılar nasıl değerlendirecektir?
BİZ KİRALADIK
Şimdi Onay’ın cevaplarını özetliyorum:
- “Ailem Mihrişah Valide Sultan’ın varisi değildir. Sadece kendisine ait malları vakfı üzerinden kiralamış kişilerdir. Babam Hacı Fevzi Bey’dir.
- Medeni Kanun’a dayanılarak Vakıflar Genel Müdürlüğü’ne bedeli ödenmiş, tapuları alınmıştır. Avukat Caner Sayar tapumuzun dağları-denizleri kapsadığını iddia etmektedir. Evet, sınır noktaları dikkate alındığında çok geniş alan tarif etmiştir. Ancak 400 milyon metrekare değildir.
DARP EDİLEN VALİ KİMDİ?
- 1970 yılında Hisarönü köyünde murislerimizin başvuru sonrası başlayan kadastro çalışmaları maalesef köyde meydana gelen olumsuz olaylar nedeniyle tamamlanamamış ve dönemin valisi dahi darp edilmiştir. 2009’da gelen kadastro heyeti de ailemize ait tapu kayıtlarını uygulamaktan imtina etmiş ve konu yargıya intikal etmiştir. Açılmış olan davalarımızda maalesef hakkımız ihlal edilmiş ve aleyhimize seri halde hatta bizleri suçlar nitelikte kararlar verilmiştir. Köylü böylece zilyetlik iddiası ile, hukukta anlaşılması çok zor olan kararlar ile tapu maliki olmuştur.
Ancak şimdi Yargıtay bu kararları bozdu. Ve yerel mahkeme bunu uyguladı.
Köyde örgütlenmeyi organize edenlerin kim olduğunu da umarım yargıya yaptığımız başvurular sonucu ortaya çıkarabileceğiz.
Aile bireylerimiz mühendis, doktor, profesör, avukat, öğretmen, vs meslekleri icra eden kişiler olup karşı tarafın gösterdiği rantçı-mafya senaryosuna inanılması da aileyi derinden üzmektedir.”
Evet, Engin Onay’ın cevapları böyle.
Ve şimdi ortada aynı mülk için iki ayrı tapu gibi bir hukuk problemi var...
BENİ İLGİLENDİREN İKİ ŞEY
Güney Ege’nin cennet kıyılarında 71 yıldır süren ve astronomik paraları içeren bu davanın haber niteliğinin ötesinde beni iki şey çok ilgilendiriyor:
1) Elbette aile haklıysa, yargı önünde hukuku korunmalıdır. Ancak bütün geçimlerini, hayatlarını, geleceklerini o topraklara bağlamış olan ve 3-4 nesildir orada yaşayan köylülerin durumları ne olacaktır? Onlara verilen tapuları da devlet vermiştir.
2) Dava sonunda, Akdeniz’in ve Güney Ege’nin en güzel koylarını, dağlarını, sahillerini içeren bu coğrafyanın parsellenip imara açılıp açılmayacağı da bir soru. Betondan otellerin, tatil köylerinin, Bodrum’dakilerin benzeri ucubelerin oraları işgal edip etmeyeceği sorusunun cevabı nedir?
Umarım adalet en doğru kararı verir.