Genel

Tek şart siz de evinizi onlara vereceksiniz!

Hürriyet Gazete Yazarı Ayşe Arman, HomeExchange.com sitesinin kurucusu Ed Kushins ile ev değiş-tokuşu hakkında konuştu. İşte o yazı!

Ben kendimden geçtim.

İşi gücü acilen bırakmak istedim.

Zaten önümüz yaz...

Çok da çalıştım, yetmez mi, tatili hak etmedim mi?

Kafamda, gitmeyi hayal ettiğim ülkelerin listesini yaptım. 

Kendimi, bütün ailemle uçakta gördüm, hissettim.

Yaşasın gidiyoruuuuz...

En acayip ülkelere...

Bahamalar, Tahiti, Fiji, Meksika, Venezüela, Porto Riko...

Üstelik evde kalıyoruz.

Kendi plajı, havuzu olan şahane evlerde.

Beş para da ödemiyoruz.

Çünkü o evler de yaşayan insanlar da aynı anda Nişantaşı’ndaki evimizde kalıyor.

Bir tek uçak bileti alıyoruz.

Alışveriş yapmazsak da yırtarız.

Oley, tamamdır, kim tutar artık beni!

Bu bir sistem.

Adı Home Exchange, yani ev değiş tokuşu.

Günden güne yükselen, yaygınlaşan bir tatil anlayışı. 

‘Holiday’ filmindeki gibi.

Tesadüf bu ya, Ed Kushins İstanbul’daydı. 

O kim diyeceksiniz? 

HomeExchange.com sitesinin kurucusu. 

O, bu sistemi internet üzerinden ilk uygulayan adam. 

43 bin üyesi var ve günden güne büyüyor, yaygınlaşıyor.

Şu ana kadar 500 bin kişi bu şekilde tatil yapmış durumda. 

Ed Kushins’in sağ ayak baş parmağında mavi sedefli oje var.Ve açıp göstermekten büyük mutluluk duyuyor.

Çünkü ona her baktığımda, sevgili eşi Terry’e aşkını hatırlıyor.

Fiji’de evleniyorlar, işte o tören sırasında (bir Fiji geleneği olsa gerek) Ed’in ayak başparmağına mavi sedefli bir oje sürüyorlar. 

10 yıldan beri her iki haftada bir Ed Kushins bu ojeyi yeniliyor.

Hem Fiji’nin mavi denizini hatırlıyor hem de böyle bir aşk yaşayabildiği için şükrediyor. 

İlginç bir adam, karısı da öyle.Onlarla beni tanıştıransa Mirey Messayeh.

Evdegistokusu.com’un Türkiye temsilcisi. O da son derece renkli. 50 yaşında iş hayatına “Buraya kadar!” deyip kendini seyahatlere vermiş biri.

Ve kıskançlıktan ölüyorum. 

Mirey de 15 kere ev değiş tokuşu yaptı. 

Yakında da Tanzanya’ya gidiyor...

Darısı hepimizin başımıza!


Tek şart sizde evinizi onlara vereceksiniz



Evleri değiştirerek tatil yapma fikri aklınıza nereden geldi?


‘Home Exchange’ kavramını ben bulmadım. Ama hep duyardım. 1990’ların sonuydu, çocuklarım da küçüktü, Kaliforniya’da oturuyorduk, onları Washington’a götürmek istiyordum. Sürekli sokaklarda olacaktık ve sonunda sıkıcı, ruhsuz bir otel odasına kapanmak istemiyorduk. Ev değiş tokuşu iyi bir fikir olabilir dedim. Ama o yıllarda bu hizmeti veren insanları bulmak zordu. Epey bir araştırma yaptıktan sonra buldum ve süper bir tatil yaptık. Havuzlu, bahçeli bir evde kaldık. O insanlar da bizim evimize geldi, onlar da çok memnun kaldı. Dönünce bize bu imkanı sağlayan şirketi aradım dedi ki “Şahane bir fikir bu. Ama sizi bulmam üç ayımı aldı. Benim pazarlama geçmişim var. Size yardım edeyim. Daha bilinir, görünür kılalım sitenizi.” Onlarla ortak filan olmak istemiyordum, sadece onlara yardım etmek istiyordum.


Ne dediler?


“Hayır teşekkürler, bizim 5 bin üyemiz var, halimizden memnunuz” dediler. Tanıtımlarını bir kitapçıkla yapıyorlardı. “Fikir iyi ama çok yaygın hale getirebilirsiniz” dedim. “Yok ilgilenmiyoruz” dediler.  


Siz ne yaptınız?


Kendi küçük kulübümü kurdum. Yavaş yavaş. Tamamen bir hobi olarak… 


Peki bu bir tür fikir hırsızlığı değil mi?


Yok hayır. Çünkü dünyada bu işi yapan başka firmalar da var. Şu anda en fazla üyeye ulaşmış olan bizimki. Ama ilk başladığımda üye sayım sadece 100 kişiydi. Benim de derdim iş kurmak değildi, istiyordum ki başkaları da ev değiş tokuşu yapsın ve benim kadar zevk alsın. Sayı yavaş yavaş arttı. Sonra bir gün internet keşfedildi ve aman Allah’ım… 


N’oldu?


Sanki biri düğmeye bastı. Üye sayımız deli gibi artmaya başladı. İnternet her şeyi değiştirdi. İnsanları üye olma şeklini, verileri toplama halimi, fotoğrafları gösterme şeklimi. Ben de tarihe, ev değiş tokuşunu internete ilk koyan adam olarak geçtim. Bugün bu işi broşürle yapan o şirketin hâlâ 5 bin üyesi var, bizim 43 bin. Ve dünyanın neredeyse her ülkesinden üyelerimiz var. Şu ana kadar 500 bin kişiye bu şekilde tatil yaptırdık.



En çok üye hangi ülkeden?


Yüzde 25’imiz Amerika’dan, yüz 35 Avrupa, geri kalanı Kanada ve dünyanın diğer ülkeleri. Tahiti, Fiji, Bali, Sri Lanka aklınıza neresi gelirse gelsin üyemiz var. Bu, dünyada hızla yükselen bir tatil alışkanlığı. Bazı insanların tek evi var, bazıların yazlığı da var. Bütün yıl orada kalamıyor ki, kalamadığı zaman o başka bir ülkeye gidiyor, o kişi de onun evine geliyor. 


Üyeleriniz nasıl insanlar?


Genetik olarak yeni fikirlere açık insanlar. Aynı zamanda, cesur ve maceracı. Bu fikir onlara yeni ve orijinal geliyor ve “Neden olmasın?” diyebiliyorlar. Bazıları ise şüpheci yaklaşıyor, onlar zaten üye olmuyor. 


Üyeler genellikle emekliler mi?


Bu işe başladığımızda öyleydi. Tasarruflu tatil yapmak isteyen emekli öğretmenler filan. Şimdi değişti, genç evli çiftlerden ailelere kadar çok geniş bir yelpazemiz var. Altı çocuklu bir aile de var, yeni bebek sahibi olmuşlar da, bekarlar da, single’lar da…




Hiç hırsızlık olmadı mı?



Şu ana kadar böyle bir şey olmadı. Bunca yıldır ne bir hırsızlık vakası ne de kötü bir olay yaşadık. Pek çok bilgi giriyorsunuz, bir sürü kontrol etme imkanınız var. 43 bin kişinin, 35 bini zaten eski üyeler, defalarca ev değiş tokuşu yapmışlar. Sorun soruşturun, eski kaldıkları yerlerden referans isteyin. Gerçi bu işi yapmayana anlatmak zor ama başlayınca ne kadar müthiş bir şey olduğunu görüyorsunuz. Ev değiş tokuşunda bulunduğunuz insanlar, sizi rahat ettirmek için ellerinden geleni yapıyorlar, hatta “Şuralara gidebiliriniz, şu kulüplere, şu lokantalara” diye tavsiyelerde bulunuyorlar. Hobilerinizi soruyorlar, onlara göre sizi yönlendiriyorlar. Ben mesela cumaları golf oynuyorum, bir kulübe üyeyim, evimde biri kalıyorsa ve de golf oynuyorsa, benim yerine o gidiyor.  


Ama sonuçta bir yabancı, yatağınızda uyuyor, bu sizi rahatsız etmiyor mu? 

Bazı odaları kapatıyor musunuz, dolapları kilitliyor musunuz?


Hayır. Her şeyi yerinde bırakıyorum. Çünkü biliyorum ki o artık bir yabancı değil, belki görmediğim ama uzun zamandır yazıştığım biri, benim misafirim. 


Siz kaç kere ev değiş tokuşu yaptınız?


35 kere. Üç hafta önce sadece üç geceliğine Key West’e gittik, yine geçenlerde Meksika’da müthiş bir evde kaldık. Bizim evden çok daha konforluydu. Eşim Terry’in kardeşi San Francisco yakınında yaşıyor, ne zaman onu ziyaret etmeye gidecek olsak ev değiş tokuşu yapıyoruz. Aynı insanlarla yedi kere ev değiştirdik. Biz o eve gidiyoruz, onlar bizim eve geliyor. Herkes durumdan memnun. Ama ilk altı kere hiç karşılaşmadan değiştirdik, yedincide tanıştık.


Telefonda konuşuyor musunuz?


Bazen ama genellikle yazışıyoruz. 


Aşk hikâyesi yaşanıyor mu?


‘Holiday’ filmindeki gibi mi? Bazen oluyor. Üç ay önce Florida’dan bir kadın Avustralya’dan bir beyefendiyle yazışıyor, ev değiş tokuşu yapacaklar, havaalanında tanışıyorlar çok hoşlanıyorlar birbirlerinden ve evleniyorlar.




Şu anda çok varlıklı bir adam mı oldunuz? Çok para kazandınız mı bu işten?


Şirket çok iyi gidiyor. Ama daha önce de bir şirketim vardı onu sattım, Home Exchange’den gelen paraya ihtiyacım yok. Hâlâ bir hobi, çok inanıyorum bu konsepte, gelişsin de isterim. Yılda bir kere bütün ülke temsilcileriyle bir araya geliyoruz. Şu an 70 ülkede temsilcimiz var.  


Şirketinizde kaç kişi çalışıyor?


45. Onların hepsi eski üyelerim. Gerçekten bu sisteme gönül verenlerle çalışıyorum. Herkes evinden çalışıyor.  


Türkiye mi İstanbul mu daha revaçta?


Türkiye revaçta. Antalya, Bodrum ve başka şehirler de. Sadece İstanbul değil yani. Ama İstanbul’un da büyüleyici bir tarafı var.




Senin hikâyen ne?


Bağdat’ta doğdum. Babam Iraklı, annem Türk. Ama Bağdat’ta hiç yaşamadım. Çünkü babam ben 1.5 yaşımdayken ölüyor, İstanbul’a geliyoruz. 10 yaşında Paris’e taşınıyoruz. İlkokul 5’ten lise sona kadar Paris’te okudum. O arada iki buçuk sene Beyrut’a gittim, Arapça da öğreneyim diye. Sonra tekrar Fransa ve Türkiye. Evlendim Ankara’ya gittim, altı sene kaldım. Ama hep İstanbul’a geri dönmeyi düşünüyordum, Ankara’ya pek ısınamadım. 30 yaşımda geri döndüm. Tesadüfen Can Aksın’la tanıştım ve Ekonomik Bülten’de çalışmaya başladım. Tercümeyle başladım sonra kendi sayfam oldu. Beş sene basında çalıştım, sonra halkla ilişkilere kaydım. İki buçuk sene Betul Mardin’le çalıştıktan sonra, Melek’le şirket kurdum. 15 yıl devam ettim. 50’me geldiğimde “Yeter!” dedim. Şimdi kuşlar kadar özgürüm!




Mirey nasıl haberdar oldun bu ‘ev değiş tokuşu’ndan?


Her şey 50 yaş doğum günümde, emekli olmaya karar vermemle başladı. Bir arkadaşım ‘home exchange’den söz etti yani ‘ev değiş tokuşu’, o siteye girdim ve hayatım değişti… 


Seninle emeklilik pek bağdaşan bir şey değil..


Çünkü sen emekliliği olumsuz bir şey gibi algılıyorsun. Benim için öyle değil. İş hayatı yüzünden yapamadığın şeyleri gerçekleştirme yılları benim için emeklilik. 


İyi de insan 50 yaşında neden emekli olmak ister?


Çalış çalış nereye kadar! Canıma tak etti. Hayat bir kere ve kısa. Başkaları için koşturmak istemedim. Sonra çoluğum çocuğum yok, bu yaştan sonra doğuracak halim yok. İstanbul’da evim var, bir de Bodrum’da minik bir yazlık, bir kenarda biraz param, “Tamamdır buraya kadar” dedim… 


Korkmadın mı?


Hayır! Ve nasıl iyi geldi anlatamam. Bazı insanlar çalışmayı bırakırlarsa, çıldırırlar zannediyorlar. Boşluğa düşerler, hımbıllaşırlar, kafaları çalışmaz… Alâkası yok! Kendine yeten bir insansan, yapacak bir sürü şey buluyorsun. Benim en büyük zevkim dünyayı gezmek, ev değiş tokuş sistemiyle inanılmaz küçük paralara dünyanın her tarafına gidiyorum. Bir uçak bileti, tamamdır. Şimdi sırada Zanzibar var, denizin dibinde olağanüstü güzel bir evde kalacağım. Gelecek sene hedefim Kosta Rika… 


Bir dakika yavaş yavaş anlat…


O arkadaşım HomeExchange.com’dan söz etti, bundan beş yıl önceydi. Girdim siteye, inceledim, üç dakika sonra üye olmuştum. İlk ev değişimi için Floransa’ya gitmeye karar verdim. 


Tedirgin miydin?


İlkinde evet. Seyahatten korkmam da, evim konusunda titizim, bütün koltuklarım beyaz, “Acaba zarar verirler mi?” dedim. “Ben bunları bekleyeyim, evimi nasıl insanlara teslim edeceğimi göreyim, Floransa’ya bir gün geç gideyim…” dedim. Geldiler. Şahane bir İtalyan karı koca, benden biraz daha büyük, 55 yaşlarında. Bende de evde Fransız komedi filmleri var, bir ara, “En iyisi bir liste yapayım, eksilir meksilir ne me lazım” demiştim, sonra üşendim. Onların evine Floransa’ya gidince, bir de ne göreyim, onlar da Fransız komedi filmlerini seviyormuş, üstelik bir oda dolusu var; nasıl utandım anlatamam. Bu ilk tanışmamdı, bir daha kimseyle tanışmadım çünkü yürekten inanıyorum bu sisteme. Mükemmel işliyor.




İyi de ya günün birinde işlemezse?


Yok yok, herkes kendi gibi açık insanları buluyor. Zaten defalarca yazışıyorsun, tüm sormak istediklerini soruyorsun ve sonunda karşındaki artık yabancı olmuyor. Onlar senin evine geliyor tamam ama sen de onların evine gidiyorsun. Dolayısıyla sen de onların evine zarar verebilirsin. Sonuçta karşılıklı... Kimse birbirine zarar vermiyor. Sen o insanları misafir etmiş oluyorsun, onlar da seni. Sen bana, “Evimde kal Mirey” desen, senin evine gelsem, zarar verir miyim? Vermem. Bir şey kırar mıyım? Kırmam. İşte o hesap. 


Çoluk çocuk?


İstanbul’daki eve almıyorum, çok minik çünkü, bir odam var ama Bodrum’dakine alıyorum, orası iki oda. Peki Floransa’dan sonra nereye gittin?


Barselona’ya, bir perşembe-pazar yaptım. Şahaneydi. Sonra işi iyice ilerlettim, Buenos Aires yaptım, 10 gün kaldım, bayıldım. Ama zaten ikinci de, “Tamam” demiştim, “Bu yeni hayatım, bundan sonra seyahatlerde otelde kalmak yok…”  


Bu beş sene içinde kaç kere ev değiş tokuşu yaptın?


15 kere. 


Vayyyy!


Bazen arkadaşlarım da geliyor… 


Nasıl yani? 


Senin olmayan eve, arkadaşlarını da mı davet ediyorsun?


Tabii. Ama her şeyi soruyorsun, “Böyle böyle yapmak istiyorum, sizin için sakıncası var mı?” diyorsun. Sidney’e gittim üç arkadaşım da eşlik etti bana. Avignon’a havuzlu bir eve gittim. Bak o da güzel hikâye, onlar Bodrum’a geldi. Arabalar havaalanında, anahtarları postayla birbirimize yollamıştık, park ettiğimiz yerleri de tarif ettik. Yani sadece evleri değil, arabalarımızı da değiştirmiş olduk. Ben o arabayla bütün Provence’ı gezdim. Her şey açıklık üzerine kurulu ya, “Yeğenimle oğlu da gelecek, uygun mu?” dedim, “Tabii” dediler, “İzin verirseniz köpeğimi de getireceğim” ona da “Tabii” dediler. Paris’ten sonra Provence’ta okumuştum, bütün okul arkadaşlarımla bir araya geldim, müthişti…


Türkiye’de bu sistemi en çok kullanan kim?


Benim. İşte o yüzden beni arayıp buldular, “Sizinle tanışmak istiyoruz. Türkiye temsilcimiz olur musunuz?” dediler, “Yok valla kendi şirketimin hisselerini sattım” dedim. Ama dediler ki, “Evinizden haftada üç-dört saat çalışacaksınız o kadar...” Sonunda beni ikna ettiler. İş gibi değil zaten, gerçekten keyif alıyorum. Senede bir gün de bütün üyeler dünyanın bir köşesinde toplanıyoruz, işin içinde yine seyahat var anlayacağın. 


Senin işin daha fazla üye kazandırmak mı?


Hem öyle hem de bu sistemi anlatmak. İnan herkes bundan faydalansın istiyorum. Sitenin kurucusu Ed yılda bir kere bizi topluyor ya, “Bütün ailenizi davet ediyorum” diyor, hayatımda bu kadar cömert bir insan görmedim. Eğer bu sistem olmasaydı, üç hafta Bali’de tatile gitmem mümkün olmazdı. İnanamayacağın kadar güzel havuzlu bir evde kaldım. Evde bir yardımcı da var, onu da bırakmışlar. Bu sistem olmasaydı nereden gideceğim Tanzanya’ya? Aklıma bile gelmeyecek yerleri görüyorum. 



Bir şey kırılır, bir şey bozulur?


Bodrum’daki evde bir rakı bardağı kırdılar bir keresinde, “Özür dileriz” deyip 10 Euro bırakmışlar. Ben de bir kere havaalanından aldığım arabaya yanlış benzin koymuşum. Bizde benzinci koyar ya, orada kendin yapıyorsun, yanlış yapmışım, araba yolda kaldı. Korku içinde aradım, “Kusura bakmayın, bir yanlış ettim” diye, “Hiç önemli değil, bizim hatamız, söylemedik” dediler. Özel bir sigortaları varmış, aradım, adamlar geldi beni taksiyle eve yolladılar, arabayı aldılar, tamir edip üç gün sonra bana teslim ettiler. Aynı şekilde benim Bodrum’daki araba su kaynatmış, eski bir şey zaten, “Siz yaptırın, kaç paraysa bana söyleyin, burada evinize bırakırım” dedim. Her şey bu kadar güven üzerine kurulu. 


Bu haberi okuyup heyecanlanan biri ne yapacak?


http://www.evdegistokusu.com’a "www.evdegistokusu.com’a girecek. İnceleyecek. İsterse üye olacak. Yıllık 191 lira, üç aylık 79 lira. Sonra evinin fotoğraflarını çekecek, siteye koyacak. Bu senin sayfan, evini ne kadar iyi anlatırsan, ne kadar iyi bilgi verirsen, karşı tarafa o kadar cazip geliyor. Sonra istemediğin şeyleri sıralıyorsun, “Sigara içilmesini istemiyorum” diyorsun mesela. Kimi gitmek istediği evle ilgili, “Kedi alerjim var, kedili ev istemem” diyor. Tüm bu referanslar aramanı kolaylaştırıyor. Sonra nereye gitmek istediğini sıralıyorsun. Ben mesela, her sene mutlaka ve mutlaka Paris’e gitmek istiyorum, ikinci tercihim deniz aşırı bir ülke, kışın sıcakta bir yere gitmek istiyorum. Sonra bahara bir Roma koyuyorum. Her zaman bir Korsika adası opsiyonu durur. İstanbul’a gelmek isteyenler de benim sayfama giriyor. Evim Nişantaşı’nda olduğu için lokasyon olarak cazip geliyor, bir de temiz, pırıl pırıl bir ev. Minicik ama herkes bayılıyor. Bana çok teklif geliyor. Ben artık teklif yollamıyorum, gelenleri değerlendiriyorum. Gelip kalanlar da çok iyi geri bildirim yazıyorlar. Artık kriterlerim çok yüksek, mutlaka havuzlu ev istiyorum. Yoksa gitmiyorum. Güzel bir ev olacak, yoksa sırf Kosta Rika diye kötü bir evde kalamam. 


İyi de bir sürü evin fotoğrafı internette şahane duruyor, kendisi öyle çıkmıyor…


Yok, ben 15 eve gittim. Hepsi aynen fotoğraftaki gibiydi. Hiç hayal kırıklığı olmadı. 

Peki evin gerçekten şahane mi ki beklentin bu kadar yüksek?


Hayır ama İstanbul’da çok az ev var. Ve çok popüler bir destinasyon. Adamın altı odalı evi var; İstanbul’a gelince öyle bir yer istemiyor ki... Şehrin göbeğinde minik, sevimli bir yer istiyor. Bir de yeter ki toplu taşıma araçlarına yakın olsun. Benim evden Akaretler’e iniyorsun, Beşiktaş’tasın, tramvay var, otobüs var, yabancılar bizim gibi taksici değil. Küçük, 90 metrekare yer onlara çok cazip geliyor. Dediğim gibi ben artık Venezuela’yla ilgiliyim ya da Bahamalar’la. Gitmediğim yerlerle yani…  


Emeklilik gerçekten iyi gelmiş sana…


Deli misin, stres yok, bir şey yok. Geziyorum, keşfediyorum. Bugün buradayım, yarın orada. Şu aralar Zanzibar için safarimi ayarladım, daha ne olsun?


                    

Ayşe Arman/Hürriyet