The House Cafe yurtdışına açılmayı hedefliyor!
The House ekibi, yabancı ortakla şehir butik otelleri ile yoluna devam ediyor. Canan Özdemir sırada yurtdışında The House Cafe ve lüks restoran açma planlarının olduğunu söylüyor
İstanbulda ev sıcaklığında, bir masa etrafında insanların buluştuğu kafe konseptinin The Houselarla başladığını söylemek yanlış olmaz. The House Cafeler farklı sektörlerden gelip de hayallerindeki işi kurmaya çalışan üç arkadaşın girişimiyle kurulur. Tasarımcı Ramazan Üren, çiçekçilik yapan Yelda Bayraktar ve reklâmcı Elif Yalın bir araya gelerek Nişantaşı Atiye Sokaktaki çiçekçi dükkânının ön tarafına bir kahve makinesi, birkaç masa ve sandalye koyarak, kek, pasta ve salatalardan oluşan basit bir mönüyle sıcak bir mekân yaratırlar. Ama üçlü çeşitli nedenlerle bir süre sonra yollarını ayırır. Bu sırada devreye bir denetim şirketinden çalışan ama hayallerini pasta yapmak süsleyen Cana Özdemir girer ve kahveye ortak olur.
House Cafeler bir dükkânla kalmayıp büyümeye başlayınca yeni bir ortak olarak devreye Özdemirin o zamanki eşi tekstilci Ferit Baltacıoğlu girer. Daha sonra evlilik biter ama ortaklık devam eder. Özdemir, The House Cafelerin tüm işletmesini üstlenir, hesap kitap işleri tümden ona bağlanır. İkinci yerlerini Tünelde açarlar. 10 yıla yakın sürede İstanbulda House Cafelerin sayısı 10a çıkar. Ankara ve Antalyada ise franchising verirler.
The Houselar ev otele dönüşüyor
The House Cafeler yeteri kadar büyüyünce ekip kazandıkları paralarla yeni yatırımlar yapmaya karar verir. Dört yıl kadar önce Tünelde birkaç bina alırlar, 2007de bu eski binaları restore edip küçük daireler yaratırlar, onları bir ev gibi döşerler. Ve bu 35 daireyi apart otel olarak kiraya vermeye başlarlar. Ağızdan ağza yayılan bu apart otel konsepti de tutar ve kısa sürede İstanbulda yaygınlaşır.
Grup daha sonra Galatasarayda aldığı büyük bir binayı otel yapar. Bu sırada büyük bir fon şirketinin dikkatini çekerler. Masaya otururlar ve 2009da kurdukları otel yatırımları yapan Ev adlı şirketlerinin yarısını İrlandalı fona satarak birlikte büyümeye karar verirler.
Ortaklığın ilk işbirliği olarak bir tasarım oteli olan Nişantaşı The Houseu Abdi İpekçide Pradanın üst katlarında açarlar. Özdemirin anlattığına göre otel şimdiden Prada, Hermes ve Chanelin üst düzey yöneticilerinin tercih ettiği, hem kaldıklarını hem de toplantılarını burada yaptıkları bir yer haline gelir.
Şimdi de sırada yakında açılacak olan Ortaköy The House Hotel var. Balyan ailesinin kendisi için yaptığı bina döneminin ruhuna uygun dizayn ediliyor. Binaların mimarisine ve bulunduğu bölgeye göre farklılıklar gösteren tüm otellerin dekorasyonunu Seyhan Özdemir ve Sefer Çağların ünlü tasarım firması Autoban üstleniyor. Butik ruhunu kaybetmek istemedikleri otelcilikte çok önemli bir bölge ve bina olmadığı sürece yavaş ilerlemeyi düşünüyorlar.
Şefin masası uygulaması
Canan Özdemir Nişantaşı The Houseun restoranına da önem veriyor. Tüm restoranların başında olan, Jamie Oliver ve Gordon Ramseyin yanında çalışan Coşkun Uysalla birlikte yakında şefin masası uygulamasını başlatacaklar. Cafe konseptinde hayallerini gerçekleştiren Özdemir şimdi bir gurmelere yönelik fine dining bir restoran açma planları yapıyor. Ama kendisine de söylediğim gibi House Cafelerin yemekleri son yıllarda eski performansını kaybetti. Belki en önce ele almaları gereken konu bu.
The House Cafelerde bir diğer yenilik de yurt dışına açılma projeleri. Ortaklarıyla uyum içinde çalışan Canan Özdemirin enerjisi, girişimciliği hiç bitmeyecek gibi görünüyor.
Canan Özdemir kimdir
İstanbul Üniversitesi İngilizce İktisat mezunu. Çalışma hayatına Ernst&Youngda başladı. Beş yıl sonra yeme-içme sektörüne adım attı. Nişantaşı Atiye Sokaktaki ilk The House Cafeye iki kişinin ayrılmasından sonra ortak oldu.
Radikal/MÜGE AKGÜN