TOKİ Türkiye'ye ucuz konut kazandırmalı!
2 Eylül Gazetesi köşe yazarı olan Hakkı Kutlu bugünkü yazısında TOKİ projelerini değerlendirdi. Kutlu, ''TOKİ’nin işi, Türkiye’ye ucuz konut kazandırmak'' dedi.
Peşinen söyleyeyim, Toplu Konut İdaresi burada bir ‘zihniyet’ olarak ele alınacaktır, o da, ‘Şehirlerde kalan her boşluğa bina yapma’ zihniyetidir…
Aslında TOKİ’nin işi, Türkiye’ye ucuz konut kazandırmak. Ancak, kâr elde edip, oradan elde ettiği gelirle dar gelirli daha çok vatandaşa konut yapma işi icat olunduğundan beridir, TOKİ daha başka birçok işi de yapmaya başladı, hastane gibi, kamu binası gibi, lüks konut gibi…
TOKİ genel olarak üç konuda eleştiriliyor:
Şehirlerde hiç boş alan bırakmaması…
Tek tip mimariyle yaptığı konutlarla şehirlerimizi birbirinin aynısı haline getirmesi…
Bir de müteahhitlerin işine de el atması…
Bu eleştirilerin ilki aslında TOKİ’nin zihniyeti değil, siyasilerindir…
O yüzden, ben, oldum bittim TOKİ’yi, ‘şehirlerde bir tane boş yer bırakmıyor’ diye eleştirmedim, bu işi hep siyasilere havale ettim…
Yani, bu ülkede nasıl ki, “İstanbul ve Ankara’da bir tek boş alan kalmadı, hepsi bina ile dolduruldu” diye eleştiri getiriliyorsa AK Partili siyasetçilere; işte aynı kişilerin Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkanı Yılmaz Büyükerşen’i de eleştirmesi gerekir…
Neden mi?
Son günlerde yeniden alevlenen, eski Vergi Dairesi’nin yeri ile ilgili tartışmadan ötürü…
ELEŞTİRDİKLERİNDEN DE İLERİDE!
Yılmaz Büyükerşen, normalde, bütün ülkede tanındığı zihniyette bir kişi olsaydı “Arkadaşlar, şehrin ortasında sıkış tepiş olan şu kamu binalarından kurtulmamız lazım. Hem bu alandaki mimari değeri olan binaları ortaya çıkaralım hem de şehre nefes aldıralım” demesi lazımdı…
Böyle diyor mu?
İş, AK Partili siyasetçilerin çözmesi gereken bir sorunsa aynen böyle konuşuyor…
Ancak iş, kendi yönettiği kurumu ilgilendiren bir yere gelip dayanınca, ne kadar eleştirdiği zihniyet varsa onların söylediklerini ve hatta daha da beterini dile getiriyor…
Bakın, mevcut stadyumun yerine “Gelin burayı TOKİ’ye verelim, o da bize yeni stadyum yapsın” demedi mi, Ankara’daki siyasetçiler?
Dediler…
Biz de şehir olarak, “Hayır, yeni stadyumun parasını Türk Dünyası Kültür Başkenti Ajansı karşılasın, burası da meydan olsun” dedik, son tahlilde…
Yıllar süren mücadelemizden kazançlı çıktık ve bir meydana kavuşacağız…
Yani, gelecek kuşaklar bizim için “Atalarımız çok gelişmiş insanlarmış, şehrin en pahalı yerini boş bırakmış, bina doldurmamış” diyebilecek bizim için…
Aynı mantıktan yola çıkarsak, Cumhuriyet Dönemi’nin en önemli mimari eserlerinden, Merkez Bankası binası ile Valilik’in çevresi için de bu mantığı yürütmeliyiz, öyle değil mi?
Hatta bu binalara, eski Osmanlı Bankası, mevcut Garanti Bankası’nın bulunduğu binayı da eklemeliyiz…
Bu bölgedeki binalar yapı ömrünü doldurduğunda, tıpkı Vergi Dairesi’nde olduğu gibi, Büyükşehir, Emniyet, Vali Konağı gibi binalardan kurtulmalı ve asıl mimari özelliği olan binaların çevrelerini boşaltmalıyız…
Bunu yapmak çok zor, ancak tam bir siyasi kararlılık olursa başarılabilir…
Nasıl yapılacak peki bunlar?
Siyasi rekabet ile…
ANCAK ONUN DEĞİLSE YEŞİL OLSUN!
Yılmaz Büyükerşen diyecek ki: “Gelin bizim arkamızdaki boşalan alanı doldurmayalım, hatta kaynak bulalım, şu belediye binasından da kurtulalım. Şehrin merkezi açılsın…”
Bu durumdan Büyükerşen’in siyasi kazanç elde ettiğini gören AK Partili siyasetçiler de bir adım öteye gidecek; Emniyet binası ile Valiliğin arkasındaki binalardan kurtulmayı da teklif edecek…
Amaaaaa…
İş, TOKİ’nin yapacağı stada ve onun yerindeki araziye gelince, toplumsal kalkışmayı destekleyen Yılmaz Büyükerşen, konu, Büyükşehir Belediye binasının arkasındaki boşluğa gelince başlıyor ‘kapalı kapılar ardında’ şehrin her boşluğunu binalaştırma pazarlıklarına…
Kendisine verildiğini söylediği sözler tutulmayınca “Bana vermeyecekseniz, bari yeşil alan olsun” diyor…
Şimdi söyler misiniz bana…
Mevcut stadyumun alanı Büyükşehir Belediyesi’ne ait olsaymış, Yılmaz Büyükerşen sizce buranın ‘meydan’ olmasına onay verir miymiş?
“Belediyenin paraya ihtiyacı var, binamızın arkasındaki alanı bana verin. Aslında şehir dışında olması gereken ucube gibi binamızı, şehrin ortasında daha da büyüteyim” diye pazarlık edebilen bir kişiden; şehrin en pahalı alanlarından birisini meydan, diğerini park yapmasını kim bekleyebilir ki!
Şimdi benim gibi, stadyumun yerinin meydan, Vilayet fidanlığının park olmasını isteyenler ‘engelleyen gerici’ ve fakat Büyükerşen gibi her boşluğa bina yapmak isteyenler “İlerici, çağdaş” oluyor, öyle mi!
Şehrin en değerli boşluklarına, meydan ve park yapan siyasetçileri övmek “AKP’ye hizmet etmek” olurken, Büyükerşen’in zihniyetini övmemek, şehre düşmanlık oluyor, öyle mi!
Haydi ordan, haydiiiiii…
İşine gelince, adamına göre, fikir ve şekil değiştiren uyanıklar sizi…
Hakkı KUTLU/2 Eylül Gazetesi