Türkiye'de imar dönemi başlıyor!
Ekometre Gazetesi Köşe yazarı Yavuz Bubik bugünki köşe yazısında Türkiye'nin imarını anlattı. İşte o yazı...
Hem ülkenin konut açığını kapatmak hem de ekonominin lokomotif sektörlerinden biri kabul edilen inşaat dalını harekete geçirmek için faaliyetler yeniden hız aldı. TOKİ programlan, Kentsel Dönüşüm projeleri, enflasyonunun kontrol altına alınması sonucu cazibe kazanan konut kredileri, Morgate sistemini ithal teşebbüsleri ile yeni bir imar dönemi başlıyor. Türkiye'de imar faaliyetleri hızlanıp, duraklayan dönemler geçirmiştir. Cumhuriyetin hemen ardından konut ve şehir plânlamalan dönemi başlar. Öncelikle resmi yapüar ve devlet daireleri Ankara'dan başlayarak illere, ilçelere yayılır. Bu Kişisel yapüaşmayı da tetikler. Dönemin ük şehirleşme ve yapılaşması 1924 taıihli Alman Kari Lörcher'in nazım plânının tarzı üe bahçeli evler sitilindedir. Sonraları her on yılda bir, ikisi yapüan nazım plânlarda mimar ve şehircilik uzmanlarının konut anlayışlan ve inşaatlarda da moda cereyanının etkisi görülür. Ama hiç biri tam uygulanamayan bu plânlardan sonra ortaya özellikle büyük şehirlerde bir inşaat ve tarz karmaşası çıkar ortaya. Hızla göç alan, her on yılda nüfusu ve yayılma alanı katlanan Bursa bu çarpık ve disiplinsiz etkileşimden en fazla pay alan bir il olmuştur, maalesef... 1970'lerde başlayıp 1980'li yıllarda doruğa çıkan yap-satçıhk Bursa'nm tarihi ve kültürel yapısını bu günkü utanç verici duruma getirmiştir. Güzelim evler, konaklar moloz kamyonlarına doldurulup taşındı, beraberinde OsmanlıTürk kültüıü ve hasletlerini de sürükleyerek. Nadiren kalabilen birkaç tanesi SİT sayılarak korumaya, daha doğrusu yıkılmaya mahkûm edildi ve sahipleri nerede ise kata dönüşme furyasında geç kalmakla cezalandırıldılar. Nazım plânların hemen hepsinin korunmasını tavsiye ettiği eski, Osmanlı-Türk mimarisi binalar yıkılıp beton, zevksiz katlara dönüştü. Üstelik aynı arsa alanı üzerine çok katlarla; 19.yy ihtiyaçlarına göre bırakılmış sokak ve caddelere otomobil çağının gereksinimlerini dikkate almadan, eğrilikleri düzeltme gayreti bile göstermeden. Bu gün ihtiyacı karşüamayan ana arterler; örneğin Altıparmak, Fevzi Çakmak, Cumhuriyet, İpekçilik, Maksem Caddeleri hep Cumhuriyet evveli dönemi eserleridir. Yine o dönemin muntazam parselli Hocahasaıı, Çırpan, Rusçuk, İntizam mahallerinin azami iki katlı" yapısını, aynı genişlikteki yollara altı yedi kat dikerek çözümsüz hâle getirenler; yap-satçılar ve onlara göz yuman yerel yönetimler değil midir. İmarsız ve kaçak yapüaşma da cabası... Bu acımasız yıkım dönemi, Türk aile yapısına uymayan "katlaşma" modelini de getirdi ülkemize. Bizim aile yapımızda kalabalık ev düzeni hakimdi. Evde üç, bazen dört kuşak, hattâ dul akrabalar, evlenmemiş kardeşler birlikte yaşardı. Kuşaklar arası iletişim, paylaşım düzeninde büyürdü çocuklar. Evdeki yaşlıya saygıyı öğrenen gençler mahallenin yaşlısına, hiç tanımadığı büyüklere sayı göstermeyi bilirlerdi. Çekirdek aile kavramı üe oluşturulmuş şimdiki katlarda büyük anneye, büyük babaya oda yok. Reçel kavanozlarını, turşu küplerini dizmeye kiler de. "Ne gerek var, market raflaıı ne güne duruyor? Hem de kredi kartı ile!" Bizim kuşağın büyüdüğü evlerde oda başlı başına müstakil bir yaşam ünitesiydi. Oda deyince dört duvar anlaşümazdı. En azından bir duvan boydan boya kaplayan yüklükler, akşam olunca açılır, yataklar serilirdi yerlere. O zaman yatak odası olurdu o mekân, sabah yataklar yeniden toplanana değin. Bitişiğindeki bir köşede hamamcık (gusülhane) olurdu. Zemini blok taş kaplı, duvarlan belirli bir yüksekliğe kadar galvaniz kaplanarak suya karşı tecritlenmiş, pis su gideri olan 1x1 metrelik odacıklar^hamam görevini üstlenirdi. Sıra sıra dolaplar kap kaçaktan, giysiye kişisel eşya dan okul çocuklarının ders gereçlerine kadar her şeyi toparlardı. Dolaplann alt katları odunluktu; ocakta veya kurulan soba için birkaç günlük stoklama olanağı sağlayan. Ocak kışın ısıtma fonksiyonunu karşılar, gereğinde yemek ısıtmak, hattâ pişirmeye yarardı. Dolaplar arasındaki ocağın baca kalınlığı önünü dolap hizasma kadar çiçeklik denilen çok amaçlı raf manzumesi kaplardı. Her türlü ufak objeleri ve süs eşyası burada sergilenirdi. Değişen sosyal yapı ve yaşam tarzı ile tabii hiç birisine gereksinim kalmadı ama gönül isterdi ki bu güzellikler modernize edilip günümüz fonksiyonlarına adapte edilerek yaşatabilseydi...
Ekometre