Türkiye'deki binaların yüzde 65.22'si 2000'den önce yapıldı!
TBMM Depremlere Karşı Alınabilecek Önlemleri Araştırma Komisyonu, akademisyenlerin deprem tavsiyelerini dinledi. Akademisyenler, riskli konut dönüşümü, deprem riski ve kentsel dönüşüm gibi konuları değerlendirdi.
TBMM Depremlere Karşı Alınabilecek Önlemleri Araştırma Komisyonu, akademisyenlerin tavsiyelerini dinledi.
Komisyon, AK Parti Sakarya Milletvekili Recep Uncuoğlu başkanlığında toplandı. Anadolu Ajansı'nda yer alan habere göre; Ankara Üniversitesi Uygulamalı Bilimler Fakültesi Dekanı, Gayrimenkul Geliştirme ve Yönetimi Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Harun Tanrıvermiş, Ankara Üniversitesi Jeoloji Mühendisliği Emekli Öğretim Üyesi Prof. Dr. Recep Kılıç, ODTÜ İnşaat Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ahmet Yakut, ODTÜ İnşaat Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Kemal Önder Çetin ve Ankara Üniversitesi Jeofizik Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mehmet Emin Candansayar komisyon üyelerine sunum yaptı.
Prof. Dr. Tanrıvermiş, kentsel dönüşüm alanlarında taşınmaz ve proje değerlendirme ile finansman ilişkileri ile ilgili açıklamalar yaptı.
Türkiye'de toplam konut varlığının 25 milyon civarında olduğunu vurgulayan Tanrıvermiş, "Bunun yüzde 65,22'si 2000 yılı öncesinde inşa edilmiş durumda. Son 10 yıl ortalama yenilenen konut sayısı 670 bin ve bu yüzde 3,2'lik bir orana denk geliyor. Her yıl 400 bin ile 670 bin konutun yenilenmesi durumunda 11 ile 18 yıl arasında riskli konutların dönüştürülmesi tamamlanacak" şeklinde konuştu.
İstanbul'da yaşanabilecek depremin Türkiye'nin milli güvenliği açısından çok önemli olduğununun altını çizen Tanrıvermiş, bu sebeple yeni yerleşim alanlarının planlanmasına yönelik adımların atılması gerektiğine dikkat çekti.
Prof. Dr. Recep Kılıç, Türkiye'nin deprem kuşağında bulunan bir ülke olduğunu, bu sebeple yapı ve zeminin birlikte değerlendirilmesi gerektiğini kaydetti. Deprem ve diğer doğal afetlerden korunmanın en etkili yolunun bina ve diğer gayrimenkuller için uygun zemin seçimi olduğuna vurgu yapan Kılıç, "Yerleşim alanları verimli arazilerdeki zayıf zeminler üzerinde değil, kaya ortamlarında kurulmalı ve planlama sürecine de jeoloji mühendislerinin katılması gerekir" diye konuştu.
- "Güçlendirme cazip hale getirilmeli"
Prof. Dr. Ahmet Yakut da Türkiye'deki bina sayısının tam olarak bilinmediğini, TÜİK'in açıkladığı bina sayısının ise sadece ruhsatlı binaları kapsadığını belirtti. Yakut, güvensiz yapı stokunun tespit edilmesi, bölge içerisinde yoğunlaşmış ve yetersiz bina grubu için karar alınması, daha az riskli grup için ayrıntılı değerlendirme yapılması gerekli olduğunu aktardı. Riskli binaların hızlı bir şekilde belirlenmesi ve önceliklendirilmesi gerektiğini anlatan Yakut, tespit edilen bu binaların pratik yöntemlerle güçlendirilmesi gerektiğini vurguladı. Güçlendirmenin cazip hale getirilmesi gerektiğine de dikkat çeken Yakut, şunları kaydetti:
"Türkiye'de teknik bilgi birikimi, altyapı ve yöntemler açısında sorun yok. Temel sorunun finansman olduğu görülmektedir. Uygun ve cazip finansal mekanizmaların geliştirilmesi ve uygulamaya konulması en etkin çözüm olacaktır."
Prof. Dr. Kemal Önder Çetin ise deprem büyüklüğünün doğru, hassas ve hızlı bir şekilde belirlenmesi gerektiğini dile getirdi. Türkiye'de 1992'de 150 olan diri fay sayısının 2012'de 362'ye yükseldiğine dikkat çeken Çetin, yerel zemin sınıfı haritasına ihtiyaç olduğunu, bu alanda çalışmaların yapılması gerektiğini söyledi. Çetin, deprem büyüklüğünün doğru, hassas ve hızlı bir şekilde belirlenmesi konusunda Türkiye'nin bilgi birikiminin yeterli olduğuna fakat kuvvetli yer hareketi ağının geliştirilmesinde eksiklikler yaşandığına vurgu yaptı.
Depremin zaman ve yerinin tespit edilmesi bilgisinin yönetilebilir bir bilgi olmadığını kaydeden Çetin, Japonya'nın uzun tartışmalar sonrasında depremin yer ve zamanını tespit etmeye yönelik çalışmalara devlet desteği vermeme kararı aldığını söyledi.
Prof. Dr. Mehmet Emin Candansayar, kentsel dönüşüm kapsamında yeni yapıların deprem-zemin-yapı ilişkisi ile yapının projeye uygunluğunun kontrol edilmesinde mutlaka inşaat, jeofizik ve jeoloji mühendislerinin birlikte çalışması tavsiyesinde bulundu.
Kamu kurumlarında jeofizik mühendislerinin istihdamının arttırılmasını isteyen Candansayar, "Ayrıca belediyeler, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı il müdürlükleri ve AFAD il müdürlüklerinde jeofizik ve jeoloji mühendislerinin çalıştırılmasının zorunlu olması gerekir. Benzer şekilde her inşaatın yapım öncesi görevlendirilen yapı denetim firmalarında mutlaka jeofizik mühendislerinin olması istenmelidir" açıklamasında bulundu.