Genel

Türkiye'deki en yüksek bina 261 metre!

En son insan, Burc Halife ile 818 metre yüksekliğe ulaşarak, teknolojiyle neler yapabileceğini gösterdi. Bu, aslında insanın doğayla mücadelesinde dünya gezegeni üzerinde ulaştığı son aşamalardan biriydi

En son insan, Burc Halife ile 818 metre yüksekliğe ulaşarak, teknolojiyle neler yapabileceğini gösterdi. Bu, aslında insanın doğayla mücadelesinde dünya gezegeni üzerinde ulaştığı son aşamalardan biriydi. Türkiye'deki en yüksek bina şimdilik 261 metre. Bu boyun daha da uzayacağı kuşku götürmez. Ama, onlar uzarken, şehirin rüzgarları nasıl esiyor, hiç düşündünüz mü
Onların silüetleri, şehre giderek daha çok hakim olmaya başladı. Başlarda sadece Levent-Maslak hattıyla sınırlı olan gökdelenlerin güzergahı artık, neredeyse homojen olarak tüm kente yayılmış durumda. Bu, İstanbul'da arsa üretilememesinin bir sonucu olduğu kadar, tıpkı New York'ta olduğu gibi şehirleşmenin de bir gereği olarak görünüyor. Ama, tüm bu zorunlu sürecin dışında belirtmek gerekiyor ki, bazıları da yüksek sever. çünkü, yükseklerde bir kartal kadar bağımsız ve özgür hissedebilirsiniz kendinizi.
Bu arada onların, teknolojileriyle sınırları zorladıkları kuşku götürmez. Hatta, insanın doğayla mücadelesindeki anıtsal yapılar olarak da nitelendirilebilirler. Tıpkı, binlerce yıl önce Mısır'da insanın tekniği ve bilgiyi harmanlayarak çağ için mucize gibi görünen piramitleri ortaya çıkarması gibi... Günümüzde de aslında bu binalarda yapılan tekniğin ve bilginin her bir gökdelende daha da sınırların zorlanarak kullanılması. Yani, insanın doğayı kendi eliyle biçimlendirmesinde gelinen son aşamalardan biri. İnsanın doğayla yarışının devam edeceği kuşku götürmez.  

Peki, bu binalar, insanın doğayla mücadelesinin bir sonucu olsa da başka sonuçlar da yaratıyor olabilir mi Uzmanlar, bizler pek fark edemesek de bu devasa binaların, bölge ikliminde değişim yarattığı düşüncesindeler. çünkü, doğada aslında olmayan bir yükselti oluşturulduğunda doğal esintilerin yönü de gücü de bu durumdan   ekileniyor. Rüzgarlar koca binaların gövdesine çarptığında aşağı ve yukarıya ayrılan hava, yerdekileri yerinden ederken yukarılarda da bina yüksekliğinin 50 katına kadar uzayabilen mesafede rüzgarsız alan oluşturarak bölgenin ikliminde söz sahibi oluyorlar.

KENTİN REJİMİ BİLE DEÄžİşžEBİLİYOR
Peki, bu, ne anlama geliyor Gökdelenler, rüzgar için bir kapan görevi görüyor. Her ne kadar gözle görülemese de bu devasa binalar, yere yakın rüzgarlara göre çok daha kuvvetli olan üst seviye rüzgarlarının önünü keserek aşağıya doğru yönlendiriyor. Ve böylece, bina yüzeyi yakınında pek de arzu edilmeyen farklı bir sirkülasyona neden olur. İddialara göre, eğer söz konusu olan, bir gökdelen mahallesi ise, öylesine büyük bir etki yaratıyor ki, tüm kentin rüzgar rejimi bile etkilenebiliyor.
Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi"nden Prof. Dr. İhsan çiçek de bu konuyu araştıran isimlerden biri. Prof. çiçek de binaların rüzgar hızı ve yönü üzerinde önemli bir etkisi olduğunu söylüyor ve ekliyor:   'şžehirleşme sonucunda genelde kentlerde rüzgarın hızı azalır. Binaların yarattığı çıkıntı ve engeller, rüzgar hızının binanın bazı bölümlerinde düşmesine bazı bölümlerinde artmasına neden olur. Aynı zamanda engel nedeniyle rüzgar yönünde 180 dereceye varan yer değiştirmeler ve artışlar görülür. Bu ise, rüzgarın 2.5 kat artması anlamına geliyor.

NORMALLİK 40 KATI SONRA
Prof. çiçek'in altını çizdiği bir diğer değişim ise yaratılan set nedeniyle binaların 'rüzgar ardı' diye tanımlanan tarafında sakin, basıncın düşük olduğu bir alanın oluşması. Bu da şu anlama geliyor: Rüzgarın akış çizgisinin bozulması doğrultusunda basıncı düşük alana doğru rüzgarın burgaç yaparak akması. Sonuçta, binanın rüzgar ardı tarafında yanlardan esen rüzgarlar, at nalına benzeyen iki burgaç dolaşımı oluşturuyor. Ve bu durum, yine rüzgarın bazı kesimlerde180 derece yön değiştirmesine ve hızının yaklaşık yarı yarıya azalmasına neden oluyor. Rüzgar ardı diye tanımlanan alanda, rüzgarın normal hızına kavuşabilmesi, ancak bina yüksekliğinin yaklaşık 40 katı kadar bir mesafe sonrasında söz konusu olabiliyor..
 
şžEHİRDEKİ KANYONLAR
Sağlıklı bir yüksek yapılaşma için yapılması gerekenlerden biri, caddelerin genişletilmesi. Bir diğer deyişle eski alçak binaların yıkılıp yüksek binaların yapılması genellikle yanlış bir yöntem olarak nitelendiriliyor. çünkü, bu, bölgede, 'şehir kanyonu' adı verilen dar ve derin caddelerin oluşumuna neden oluyor. Bu yöntemin tercih edildiği noktalarda, iddia edilenlere göre, önceden alçak binalar üzerinden esen rüzgar, cadde seviyesinde kirliliğin taşınmasını ve temizlenmesini sağlarken,   binaların yükselmesiyle rüzgarın 'şehir kanyonları'nın üzerinden adeta kaymasına neden oluyor. Yani, şehir kanyonun içerisinde genel rüzgar sisteminden ayrı bir dolaşım hücresi oluşuyor. Ki, bu da caddede kirliliğin artması anlamına geliyor.

Ancak, bu noktada kurtarıcı çözümler olduğunu belirtmek gerekiyor. Ki, İstanbul'da yapılan pek çok gökdelen de bu yöntem tercih edilmeye başladı. İşin uzmanlarına göre, bu noktadaki kurtarıcı olduğu kadar en basit çözüm, tüm binanın cephe kaplamalarıyla kaplanmayıp bazı katların boş bırakılması. Böylece rüzgar akışında binanın oluşturduğu engel azaltılarak rüzgarın binanın arka tarafına deforme olmadan ulaşması sağlanabiliyor ve arka taraftaki rüzgar dolaşımı doğal haline yaklaşabiliyor.