Türkiye'deki faiz indiriminin sonuçları ne olacak? En çok kim kaybediyor?
Koç Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Selva Demiralp, dünyada faiz artışına gidilirken, Türkiye'de neden faiz indirildiği konusunu değerlendirdi. İşte o sorunun yanıtı... Dr
Türkiye’nin dünyanın geri kalanından farklı faiz tercihinin sonucu ne olacak? Koç Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Selva Demiralp, konuyla ilgili BBC Türkçe'de değerlendirmelerde bulundu. Selva Demiralp, 2000-2005 seneleri arasında Merkez Bankası'nda iktisatçı olarak görevde bulundu. Demiralp, Federal Rezerv, Avrupa Merkez Bankası ve Türkiye Merkez Bankası gibi merkez bankalarıyla etkileşimlere geçti ve Avrupa Merkez Bankası'nda danışman olarak görev üstlendi. Para politikası üzerine araştırmaları olan Demiralp'in Türkiye ekonomisine ilişkin görüşleri The Wall Street Journal , The New York Times , The Financial Times , Reuters ve The Associated Press'te yer aldı.
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) Ekim toplantısında politika faizini 150 baz puan daha indirdi. Politika faizi yüzde 12'den yüzde 10,5’e düşürülürken, yıllık enflasyon yüzde 84’e dayandı.
Küresel enflasyon problemine karşı dünyanın geri kalanı faiz artırımına giderken, Türkiye'de faiz indirimi sürüyor. Bu şekilde en negatif reel faiz veren ülke olarak Türkiye'nin listedeki yeri sağlamlaşıyor.
Hükümet kanadından faizlerin düşmesine ilişkin tercihin uzun süredir net olarak belirtildiğini aktaran Koç Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Selva Demiralp, "O nedenle Ekim toplantısında gelen karar şaşırtıcı olmadı.
Hatta para politikası tarihinde bu kadar net iletişimin ender görüldüğünü not etmekte fayda var" açıklamasında bulundu.
"Merkez bankalarının çoğunluğu veri bağımlısı olarak hareket ettikleri için önlerini göremeden kesin bir bilgi veremiyorlar" diyen Selva Demiralp, Türkiye'de ise ekonomik veri hangi yönde gelirse gelsin faizlerin yönünün aşağı yönlü olduğu konusunda yapılan iletişimin oldukça şeffaf olduğunu belirtti.
Demiralp, karar alıcıların nezdinde hala faiz indirimleri ile enflasyonun da düşeceğine dair bir inanç varsa, TCMB’nin neden faizleri daha hızlı indirmediğinin netleştirilmesi gerektiğine dikkat çekti.
Peki Türkiye’nin dünyanın geri kalanından farklı faiz tercihinin sonucu ne olacak? Koç Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Selva Demiralp, konuyla ilgili BBC Türkçe'de değerlendirmelerde bulundu. İşte ayrıntılar...
Türkiye'nin faiz indirimi ile ilgili değerlendirmesine "Faiz indirimleri ile hedef borçlanma faizini düşürmek ve bu şekilde harcamaları ve büyümeyi artırmak. Buraya kadar her şey güzel" ifadelerini kullanarak başlayan Koç Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Selva Demiralp, dünyanın geri kalanının faiz artırımına gitmesinin ardındaki nedeni "Çünkü enflasyonu düşürmeden politika faizini düşürseniz de piyasa faizi düşmüyor" diyerek açıkladı.
"Neden? Çünkü piyasa faizleri enflasyon beklentisi ve risklere göre fiyatlanıyor. O nedenle diğer ülkeler önce faiz artırıp enflasyonu düşürmek, sonrasında ise düşen enflasyon sayesinde piyasa faizlerini düşürüp büyümeyi sürdürülebilir olarak desteklemeyi amaçlıyor" diye konuşan Demiralp, Türkiye'nin dünyanın geri kalanından farklı bir yol seçtiğine dikkat çekti.
Koç Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Selva Demiralp, faiz artırımlarının Türkiye'yi nereye götürdüğüne, piyasa faizinin ne şekilde düşürüldüğüne ve maliyetine ilişkin açıklamalar yaptı.
TCMB'nin uzunca bir süredir parasal aktarım mekanizmasının tıkandığından şikâyetçi olduğunu aktaran Selva Demiralp, bunda haksız olunmadığını, politika faizi düştüğü zaman piyasa faizini etkilemediğini vurguladı.
ABD Merkez Bankası (Fed) ya da Avrupa Merkez Bankası (ECB) gibi büyük merkez bankalarına bakıldığında, bırakın faiz artırmayı, faiz artıracaklarını söyledikleri zaman bile piyasa faizlerinin arttığını dile getiren Demiralp, "Zamanı gelip politika faizini düşürdükleri zaman da o güven sayesinde piyasa faizlerini düşürebilmeleri bizden kolay olacaktır.
Çünkü merkez bankasının enflasyonu düşürebildiğine şahit olan piyasalar faizi indirdiği zaman da enflasyonist risklerin artmayacağına ikna olacaktır." açıklamasında bulundu.
Demiralp, "Enflasyon bütün ağırlığı ile devam ederken TCMB faiz indirdiğinde piyasa faizi düşmüyor" ifadelerini kullandı ve politika faizinin 4 puan düşmesinin ardından, senenin ilk yarısında ticari kredi faizleri 8 puan yükseldiğini dile getirdi.
"Bu tıkanıklığı gidermek isteyen karar alıcılar ise altta yaratan enflasyon problemini çözmek yerine faiz indirimlerine devam edip para politikası ile düşmeyen faizleri regülasyonlarla düşürme yolunu seçtiler" diyen Demiralp, bu regülasyonların getirdiği önemli maliyetler ile risklerin olduğunu vurguladı.
Düzenlemelerin amacı ne?
Demiralp, "Politika faizindeki indirimler piyasa faizlerini düşürmeyince getirilen düzenlemeler ile piyasa faizleri politika faizine bağlandı" şeklinde konuştu ve mevduat faizi ile kredi faizi için bir tavan belirlendiğini, bu tavanın da politika faizine endekslendiğini aktardı. Ekim kararı sonrası düşen bu tavan nedeniyle mevduat ve kredi faizlerinin de aşağı geleceğini belirtti.
Mevduat faizinin baskılanmasının sonucu ne olur?
Konuyla ilgili olarak, "Bankaların fonlamasının en önemli kısmı mevduattan geliyor. O yüzden düşük kredi faizinin ön şartı mevduat faizinin de düşük olması.
Kur Korumalı Mevduat (KKM) hesapları için politika faizinin 3 puan üzerinde bir tavan faiz var." değerlendirmesinde bulunan Selva Demiralp, KKM faizinin düşmesi ile eli rahatlayan bankaların TL mevduat faizlerini de düşürebileceklerini söyledi.
Olayı hane açısından değerlendiren Demiralp, "Enflasyon karşısında eriyen alım gücü zaten nüfusun büyük bölümünün tasarruf edebilme lüksünü elinden alıyor" diye konuştu ve tasarruf eden vatandaşların enflasyonun yaklaşık 70 puan altında bir reel TL faizi görünce alternatif aradığını, kurdaki yükselişin enflasyonun altında olmasının KKM’nin cazibesini düşürdüğünü dile getirdi.
Selva Demiralp, "Yılın ilk yarısında dayanıklı tüketim mallarına olan talebin artması (ki bu öne çekilmiş bir talep olup devamı gelmesi beklenmez), borsa, emlak piyasası gibi varlık fiyatlarındaki ciddi artışlar tasarruf sahiplerinin kendilerini enflasyondan koruyacak bir getiri arayışının sonucu" ifadelerini kullandı ve alınan tüm tedbirlere karşın, döviz talebi ve TL’nin döviz karşısındaki değer kaybının sürdüğüne dikkat çekti.
Demiralp, "Yıl başından bu yana dolara karşı en çok değer kaybeden para birimlerinden birinin TL olması tesadüf değil" açıklamasında bulundu.
Kredi faizinin baskılanmasının sonucu ne olur?
Selva Demiralp, "Bir taraftan mevduat faizleri baskılanmaya çalışılırken diğer taraftan kredi faizlerine benzer tavanlar getirildi" dedi ve kredilere getirilen tavan faizinin, bankanın maliyetinden ve ileriye yönelik risklerinden düşük olması sebebiyle kredi vermekte zorluk olduğunu aktardı.
Demiralp, konuyla ilgili olara, "Bankaların kredi muslukları kısılınca likidite ihtiyacı azami seviyelere ulaşan reel sektör daha yüksek faizle özel sektör tahvili (ÖST) çıkarmaya başladı" değerlendirmesinde bulundu ve bankaların da daha makul buldukları faizlerle ÖST satın alarak finansal piyasalara dahil olduklarını vurguladı.
Hazine tahvilinin baskılanmasının sonucu ne olur?
"Uzun vadede bankalar açısından sermaye kaybı yaratabilecek riskli bir durum" diye konuşan Demiralp, er ya da geç bir normalleşme olup politika faizi yükseldiğinde ya da tahvil talebini artıran düzenlemeler devreden çıktığında tahvil fiyatlarında bir düşüş olacağını belirtti ve bankaların sermayelerini düşüreceğine vurgu yaptı.
Demiralp, "Düşük faizli tahvili vadeye kadar tutmayı tercih eden banka ise enflasyonun ciddi olarak altında negatif reel bir getiri ile karşı karşıya kalacaktır" ifadelerini kullandı.
En çok kim kayıp yaşıyor?
Düşük faiz ortamında en çok kaybedenlerin tasarruf sahipleri olduğuna dikkat çeken Demiralp, tasarruf sahiplerinin kendilerini enflasyona karşı koruyabilmelerinin oldukça zor olduğunun altını çizdi.
"Alternatif yatırım araçları düşük birikimler için uygun değil ya da kullanımı yaygın değil" diye konuşan Demiralp, bu yatırımları yapabilenlerin yarattığı yığılma ile oluşan ani fiyatlamaların riskli olduğunu dile getirdi.
"Özel sektör negatif reel faiz ortamında borç bulabildiği ölçüde şanslı.
Ancak kredi musluklarının kapanmış olmasına karşılık enflasyonist ortamda iyice artan likidite ihtiyacı onları da çaresiz bırakıyor." değerlendirmesinde bulunan Demrialp, bankacılık sisteminin ise giderek dolaylı finansmanda esas fonksiyonu olan kredilerden uzaklaşıp devlet tahvillerine kaydığını, bu tıkanmanın da toplum genelinde bir refah kaybı ile sonuçlandığını belirtti.
|