Sektörel

Türkiye'deki faiz oranlarını düşürmeliyiz!

Başbakan Yardımcısı Nurettin Canikli, TBB Yönetim Kurulu ile Ziraat Bankası Genel Müdürlük Binası'nda bir araya geldi. Canikli, Türkiye'de faiz oranlarının son derece yüksek olduğunu belirti.

Başbakan Yardımcısı Nurettin Canikli, Türkiye'de faiz oranlarının son derece yüksek olduğunu belirterek, "Faiz oranlarını mutlaka düşürmemiz gerekiyor ve hep birlikte düşüreceğiz. Bunu piyasa koşulları çerçevesinde gerçekleştireceğiz." dedi.


Bakan Canikli, Türkiye Bankalar Birliği (TBB) Yönetim Kurulu ile Ziraat Bankası Genel Müdürlük Binası'nda bir araya geldi.


Canikli, 15 Temmuz gecesi ATM'lerden bir miktar nakit çekildiğini ancak sonrasında bunların tekrar sisteme döndüğünü belirterek, vatandaşların 11 milyar dolarlık dövizden TL'ye geçtiğini, bunun da milletin meydanlarda darbecilere verdiği mücadelenin finans ayağı olduğuna işaret etti. Nurettin Canikli, 15 Temmuz'dan sonra FETÖ ile bağlantısı nedeniyle haklarında işlem yapılan şirketler üzerinde bankacılık sektörünün ciddi sayılabilecek bir riski bulunduğuna dikkati çekti. Canikli, "Böyle bir kaygının ortaya çıkması haklı gerekçelere dayanıyor." diye konuştu.


FETÖ ile bağlantılı firmalara kayyum atanması sonrasındaki sürecin, bankacılık sektörünü yakından ilgilendirdiğini vurgulayan Canikli, kayyumların farklı illerde bulunan bu şirketleri standart bir yönetim şekliyle yönetmesinin mümkün olmamasının da arasında bulunduğu tüm risklerin ortadan kaldırılması için kayyumluk mekanizmasına olağanüstü hal (OHAL) süresince Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonuna (TMSF) devrinin kararlaştırıldığını anlattı.


Canikli, bankacılık sektörünün kredi ilişkileri açısından muhatabının, profesyonel yönetim sistemini hayata geçirecek TMSF olduğunu ve risklerin minimum seviyeye indiğini kaydetti. Kayyum atanmasının ardından kredi akışının sürdürülmesinden sonra bankacılık sektörünün hassasiyet gösterdiğini vurgulayan Canikli, bunun son derece doğal bir süreç olduğunu dile getirdi. 


Başbakan Yardımcısı Canikli, şöyle konuştu:


"TMSF'ye son derece kritik bir yetki daha verildi. TMSF'nin kayyum atandığı bu şirketlerden karlı, rasyonel şekilde faaliyetlerini sürdürmeleri mümkün görülmeyenler, TMSF'nin tespiti çerçevesinde satılması, tasfiyesi mümkün hale gelecektir. Bu ayıklamalardan sonra TMSF'nin yönetilmesinde fayda gördüğü ve karlı bir şekilde faaliyetlerini sürdürmesi mümkün olan şirketler geriye kalacak ve TMSF bunların yönetimlerini profesyonel şekilde sağlayacaktır. Bu, geçici bir yetkidir. Mahkemeler tarafından yürütülen ceza soruşturması tamamlanana kadar TMSF bu yetkiyi kullanacak. Ceza yargılaması sonucunda iki karar verebilecek. Birisi eğer gerçekten o şirketler kullanılarak kara para aklandığı ve FETÖ'ye kaynak sağlandığı şeklinde bir tespit ortaya çıkarsa bütün bu şirketler mal varlığı ile devlete aktarılacak, müsadere edilecek ya da suçsuz bulunacak, o zaman sahiplerine iade edilecektir. Her iki durumda da bu firmaların ayakta kalması gerekir."


- "Dışarıdan müdahale ile aşağı yönlü bir hareketin başlatılması söz konusu olamaz"


Canikli, 15 Temmuz'dan sonra bankacılık sektörünün karşı karşıya kaldığı en büyük risklerden birinin bu firmalar nedeniyle oluştuğuna işaret ederek, bunun kısa sürede ortadan kaldırılacağını bildirdi.


Kanun Hükmünde Kararname ile kayyumluk müessesesinin yapılandırıldığını anlatan Canikli, şirketler dışındaki varlıklara da kayyum atanabildiğini, bunun da TMSF tarafından yerine getirildiğini anımsattı.


Canikli, bankacılık sektöründe kredi ilişkisinin tesis edildiği tarihte FETÖ ile bağlantısı tespit edilememiş şirketler nedeniyle bankacılık sisteminin bundan sorumlu tutulamayacağını kaydetti. Canikli, şöyle devam etti:


"Çünkü kredi verildiğinde o firmayla ilgili FETÖ mensubu olduğu noktasında herhangi bir bilgi devletin kayıtlarında veya yargıya intikal etmiş bir bilgi mevcut değilse ve kredi açanların da bunu bilmemesi durumunda, bu çok önemli bir nokta, eğer bunu biliyorsa sorumlu olacaklar, onun dışında sorumsuzluk kuralını getireceğiz. Muhtemelen önümüzdeki ilk kararnamede olgunlaştırmış olarak bunu hayata geçireceğiz. Bununla bağlantılı olarak genel zimmet konusunu da tartışıyoruz şu anda. Onu da sistemdeki sıkı duruşu bozmadan, bankacılık sistemini, ileride sistemi sıkıntıya sokabilecek başka gelişmelerin önünü açabilecek uygun bir formülasyonla, sizleri de sıkıntıya sokan bu sorunu gidermek amacıyla bir model çalışması yapıyoruz. Onu da önümüzdeki günlerde hayata geçirmiş olacağız." 


- "Düşüş trendi kalıcı olacak"


Bankacılık sektörünün reel sektöre kaynak sağlarken faiz oranlarını göz önüne alması gerektiğini vurgulayan Canikli, şu değerlendirmelerde bulundu:


"Türkiye'de faiz oranları son derece yüksektir, reel olarak da yüksektir. Uluslararası piyasalarla, Türk firmalarının rakibi pozisyonundaki diğer ülkelerdeki faiz oranlarıyla karşılaştırıldığında, gerçekten Türkiye'deki firmalar bu anlamda dezavantajlı konumdadır. Son aylarda faiz indirimlerinde aşağı yönlü bir indirim başlamıştır. Faiz oranlarını mutlaka düşürmemiz gerekiyor ve hep birlikte düşüreceğiz. Bunu piyasa koşulları çerçevesinde gerçekleştireceğiz. Bu da son derece önemli, dengeleri bozmadan, rahatsız etmeden, sistemi sıkıntıya sokmadan gerçekleştireceğiz. Bu düşüş trendi başlamıştır, geçici değildir aynı zamanda kalıcı olacaktır. Bundan da kuşku duymuyoruz."


Konut kredilerindeki faiz oranlarının düşürülmesi nedeniyle bankacılık sektörü temsilcilerine teşekkür eden Canikli, Merkez Bankasının faiz politikasının genel olarak faizlerin aşağı çekilmesi yönündeki hedeflerinde katkı sağladığına işaret etti.


Merkez Bankasının indirimlerinin diğer alanlara yansımadığını belirten Canikli, "Önümüzdeki günlerde mevduat faizi üzerine yoğunlaşmamız gerekiyor. En temel faktör budur. Mevduat faizleri düşürülmeden, kredi faizlerinin aşağı çekilmesi çok zor gözüküyor. Ticari ve kurumsal kredilere uygulanan kredi faizlerinin aşağı çekilebilmesi için mutlak surette mevduat faizlerinin de aşağı çekilmesi gerekiyor. Bunu yapacak olan da sizlersiniz, bankacılık sektörüdür. Dışarıdan müdahale ile burada aşağı yönlü bir hareketin, ivmenin başlatılması söz konusu olamaz. Bu müdahale nereden gelirse gelsin. Bunu sistem kendi içerisinde çözecektir. Bizim teşvik edici, yönlendirici fonksiyonumuz olursa memnuniyetle bunu yapıyoruz, yapacağız." diye konuştu.


Canikli, tekel yapının tehlikeli olduğunu, aynı durumun aşırı rekabet ortamı için de geçerli olduğunu ifade ederek, faizlerin aşağı çekilebilmesi için sektöre yeni kaynakların aktarılması gerektiğini söyledi.


Hükümetin otomatik BES'in başlatılması ve Türkiye Varlık Fonu'nun kurulması ile bankacılık sektörüne kaynak akışına destek verdiğini anlatan Canikli, bu sistemlerle donuk kaynakların kullanılmaya başlanacağını dile getirdi.


Enflasyondaki baskının azaltılması ve cari açığın daraltılması için kredi kartları ve tüketici kredilerine yönelik daha önce yapılan düzenlemeleri hatırlatan Canikli, bu tedbirlerin amacına ulaştığını hatta talebi daraltıcı ve tüketimi azaltıcı yansımaların oluştuğunu anlattı. Canikli, sözlerini şöyle sürdürdü:


"Ağustos ayı TÜFE rakamları da esasında bu trendi, bu tespiti destekleyen bir gelişmedir. Enflasyon rakamları bizi bu konuda daraltıcı düzenlemeleri rahatlatmak noktasında yeni düzenlemeler yapma konusunda cesaretlendirmektedir. TÜFE rakamları bu konuda cesaretimizi biraz daha artırmıştır. Onunla ilgili düzenlemeleri de en kısa süre içerisinde, belki bu hafta, en geç önümüzdeki hafta içerisinde tamamlamayı, hayata geçirmeyi planlıyoruz. Burada kaybedecek vaktin olmadığını düşünüyoruz."



AA