TUSAŞ Uzay Sistemleri Entegrasyon ve Test Merkezi açıldı!
Türkiye ’nin ilk uydu merkezi olacak ' TUSAŞ Uzay Sistemleri Entegrasyon ve Test Merkezi ' Ankara 'da düzenlenen törenle açıldı.
Ankara Akıncılar'daki TUSAŞ Uzay Sistemleri Entegrasyon ve Test Merkezi bugün açıldı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan açılış töreninde yaptığı konuşmada, "Türkiye'nin en büyük savunma sanayi atılımının 2003 yılından itibaren başladığını söyleyebiliriz. Artık biz bize yetmek zorundayız. Biz bize yetemediğimiz durumda bağımsız bir Türkiye'den bahsedemeyiz" dedi.
İşte Erdoğan’ın burada yaptığı konuşmadan satır başları:
TUSAŞ son 12 yılda çok büyük yatırımlar gerçekleştirdi. Bugün havacılık alanında dünyanın en büyük 100 savunma şirketi arasına girmiştir. ATAK helikopterimiz üretildi. ATAK ile ilgili ilk adımları attığım zaman yetkilileriyle İtalya’da görüşmeleri yaptığım zaman doğrusu zaman zaman acaba sorusu aklıma geliyordu. Çünkü yıllar yılı küresel sermaye bizlerle ortak üretimlere girme noktasında hep kaçak dövüşmüştür. Gelmemiştir. Samimi olarak bir ortak üretimi ülkemizde yapmaya yanaşmamıştır.
HÜRKUŞ uçağımız Avrupa’da sertifika alma aşamasına geldi. ANKA insansız hava aracımız hedeflediğimiz düzeye yaklaştı. GÖKTÜRK 2 uydumuzu 2012’de uzaya fırlatmıştık. TUSAŞ sivil havacılık sektörünün dev firmalarıyla iş birliği içinde büyümesini sürdürüyor. TUSAŞ’ın hikayesi Türkiye’nin hikayesinin aslında bir özetidir. Bu kuruluşumuz 2000 yılında 90 milyon dolarlık cirosu ve 2 bin çalışanıyla neredeyse kapanma durumuna gelmişti. Ve o gün iktidara geldiğimizde doğrusu o zamanki savunma bakanım vecdi bey ile birlikte değerlendirmelerimizi yapmış ve bir kararlılıkla işin üzerine üzerine gitmiştik. Bugün ise TUSAŞ 1 milyar doları aşan cirosu ve 5 bin çalışanıyla kendi alanında dünyanın en büyük 80’nci şirketi olarak karşımızda duruyor.
TUSAŞ’ı sadece buradan ibaret görmemek gerekiyor. Biz sadece burada yoğuz. OSTİM’de varız. OSTİM’i hareketlendirdi burası. Sadece OSTİM’e aktarılan iş hacmi 12 yılda 10 kart arttı, çok önemli. TUSAŞ’ın bugün sadece yan sanayiye verdiği iş hacmi 2005 yılındaki toplam cirosundan dahi fazla. İşte böylesine önemli bir başarıyı konuşuyoruz. 2023’te TUSAŞ’ı her bakımdan çok daha ilerde görmek istiyoruz. Milli muharip uçağımızla ilgili karar savunma sanayi icra kurulundan çıkmış bulunuyor. Bu uçağı 2023’te semalarımızda görmeyi arzu ediyoruz. Ben aslında tezcanlıyım öne çekmenin gayreti içinde olmamız lazım.
Milli haberleşme uydularımızı, yeni nesil ANKA’ları sabırsızlıkla bekliyoruz. Durmak yok yola devam, çok çalışacağız.
Bugün açılışını yapmak üzere bir araya geldiğimiz uzay sistemleri entegrasyon ve gözlem merkezi, bu stratejik bir altyapıdır. Bu tür tesisler uzay çalışmaları alanında söz sahibi az sayıda ülkede bulunuyor. Türkiye’nin uzay çalışmaları konusunda iddia sahibi ülkeler arasında girdiğini artık ifade edebiliriz. Bu merkez TUSAŞ tarafından işletilecek. Uyduların fırlatma esnasında ve uzayda maruz kalacağı tüm etkilerle ilgili testler yapılabilecek. GÖKTÜRK 1 uydumuz da Fransa’dan buraya getirildi. Hemen ardından da GÖKTÜRK 3 uydusuyla ilgili çalışmalar başlayacak. Burada diğer ülkelerin projeleri için de hizmet verilebilecek.
Bu tesis bizim için gerçek anlamda uzaya ilk adım önemini taşıyor. Türkiye ilklerinden birini de uzay çalışmaları alanında gerçekleştirmiş oluyor. Tarihte savunma sanayi konusunda aslında çok büyük bir müktesebatı olan bir milletiz. Yani bizi şu anda bulunduğumuz noktada görmeyin. Aslında biz bunları başarmışız. Ama nedense patinajla biz geriye gitmişiz. Kadırgalarla denizde toplarımızla karada destanlar yazdık. İstanbul’un fethi başta olmak üzere pek çok savaşta kendi ürettiğimiz silahlarımızla çok büyük başarılar kazandık. Birinci dünya savaşında bu üstünlüklerimizi yitirmiştik buna rağmen kurtuluş savaşını yenilediğimiz silahlarla cephaneyle kazandık.
Gazi Mustafa Kemal’in talimatıyla başlatılan savunma sanayii hamlesi maalesef 1940’lı yıllardan itibaren akamete uğradı. Kurduğumuz uçak fabrikalarını, motor fabrikalarını birer birer kapattık. 1926 yılında kurduğumuz tayyare ve motor türk şirketi 1939 yılına kadar tam 112 uçak üretti. O dönemin şartlarında bu gerçekten muazzam bir başarıdır. Ama maalesef kapısına 1939 yılında kilit vuruldu. Nuri Demirağ’ın 1936’da başlattığı girişim 1943’te aynı akamete uğradı. Şayet bu hamle devam etmiş olsaydı Türkiye dünyanın en önemli uçak üreticilerinden biri olurdu.
Arkadaşlarımla hep bunu konuştuk. Dedim ki artık biz bize yetmek zorundayız. Biz bize yetmediğimiz durumda bağımsız bir Türkiye’den bahsedemeyiz. Bunun adımlarını atmak durumundayız. Dünyanın bir ucundaki de insan biz de insanız. O yapıyorsa biz de yapabiliriz. Yapmamak için hiçbir sebep yok. Ama birileri önümüze bariyeri koyuyor sonra da bunun üzerinden atla diyor. Biz bunları da atlayacağız, gerekirse bu bariyerleri de kaldıracağız. İşte bu başladı.
Şimdi eskiden beyin göçünden endişe ediyorduk artık bu göç kendi özüne dönüşe başladı. Ülkemiz 2002 yılında savunma sanayii ihtiyaçlarında yüzde 80 dışa bağımlıydı. Bugün bu oran 45’e düştü. Hedefimiz 2023’te dışa bağımlılığını neredeyse yüzde 100’e kaldırarak taşımaktır. Elbette uluslararası şirketlerle ortak projelerimiz olacaktır. Artık dünya bu noktada küçülmüştür. Biz bugün dünyada marka birçok uçakların yedek parçalarını Türkiye’de üretiyoruz ve gönderiyoruz, başta Boeing olmak üzere. Savunma sanayiine verdiğimiz desteği artırarak devam ettirmeliyiz.
savunma sanayiinde ileri düzeye ulaşmış bu alan ticari olmanın yanında siyasi ve stratejik güç kaynağıdır. Paranız da olsa istediğiniz silahları alma imkanına sahip değilsiniz. Niye? Çünkü bunları üreten ülkeler öyle takdir ediyor. Sen bana bağımlı olacaksın diyor. Yeri gelir öyle bir anda yedek parçasını vermez, bütün o ürettiklerin elinde kalır. Bunları biz şuanda yaşadık, yaşıyoruz. Bir çok yerde siparişler almışızdır, ama motoru bize verme taahhüdünde bulunduğu halde, vermekten vazgeçtiği için biz o ürünümüzü o ülkeye satamamışızdır. Bu tür tehditler içerisinde yaşıyorsunuz. Ben nereye istersem oraya vereceksiniz diyor. Böyle vicdansızlık olur mu? Ama dünya vicdansızlarla dolu. Bunu da bilmemiz lazım. Tamamen siyasi stratejik ve ekonomik çıkar ilişkilerine dayalı kriterler söz konusu. Elbette bizim de kriterlerimiz var ve olacka. Ama bizimkilerle onlarınki arasında çok büyük farklar bulunuyor.
Biz tüm dost ve kardeş ülkeleri sahip olduğumuz imkanları birlikte kullanma konusunda farklı görmüyoruz. Balkanlara baktıkça biz insan görüyoruz. Diğerleri ise bu coğrafyalarda petrol görüyor, doğalgaz görüyor farkımız bu. Maden görüyor, ürün satılacak pazar görüyor.
İşte geçenlerde İstanbul’da yaptığımız savunma sanayii fuarında hareketliliği canlılığı gördük. TUSAŞ’ın ve diğer sanayi kuruluşlarımızın çalışmalarını bu anlayışla yürüttüklerine inanıyorum.
Dünya