Köşe yazıları

Konutlardaki katma değer vergisi sert bir şekilde düşürüldü!

Aydınlık Gazetesi'nin yazarlarından Uğur Civelek, bugünkü yazısında konutlardaki katma değer vergisinin yüzde 18'den yüzde 8'e düşmesini değerlendirdi. İşte Civelek'in o yazı...


Geride bıraktığımız haftanın ikinci yarısında alınan bazı kararlar ve açıklanan ekonomik veriler, gelecek konusunda olumlu düşünmeyi zorlaştırıyor. Para ve maliye politikalarını olabildiğince gevşetmek, durgunlaşma yönündeki eğilimin ve kırılganlık algılarının güçlenmesini önleyememiş! 


Türkiye İstatistik Kurumu tarafından yapılan açıklamaya göre. sabit fiyatlı Gayrı Safi Yurtiçi Hasılamız ikinci çeyrek dönemde yüzde 3,1 oranında artmış: yüzde 15.6 oranında artan kamu harcamaları sonuç üzerinde belirleyici olmuş ve geriletilen faizlerin etkisi oldukça sınırlı kalmış. Mevsim ve takvim etkisinden arındırılmış Sanayi Üretim Endeksi ise yüzde 7,0 gerilemiş. Gerek bu verilerin ve gerekse Maliye Bakanlığı tarafından açıklanan Bütçe Gerçekleşmelerinin gerçeği yansıttığını düşünmüyorum! 


Akaryakıt fiyatlarını yüzde 5'e yakın oranda yükselten maktu vergi ayarlamaları ve 150 metrekareden büyük lüks sayılabilecek konutlarda katma değer vergisini yüzde 18'den yüzde 8'e düşüren kararlar, evdeki hesapların tüm zorlamalara rağmen çarşıya uydurulamadığını söylüyor! Eğer durum daha farklı olsa ve bütçe gerçekleşmeleri gerçeği yansıtıyor olsa. bu kararlar gündeme gelmezdi! 


Belli ki 15 Temmuz sonrasında konut satışını artırmak için devreye sokulan kampanyalar umulan ilgiyi görmüyor. Hem iç talebi uyarmak ve hem de bütçeye gelir yaratabilmek adına lüks konutlardaki katma değer vergisi sert bir şekilde düşürülerek cazibe yaratılmaya çalışılıyor. Bu tablo, kaynak konusundaki arz talep dengesizliğinin büyümeye devam ettiğine ve ikinci yarıyıla ilişkin beklentilerin olumsuzlaştığına işaret ediyor. Kamu harcamalarındaki olağandışı artış iş dünyamızı rahatlatamıyor ve kıtlaşan finansal kaynaklara erişim konusunda rakip oluyorlar! 



Akaryakıt fiyatlarını yükselten vergi ayarlamaları kafaları karıştırıyor: bütçeye gelir yaratmak adına devreye alınan bu uygulama makro ekonomik algıları olumsuzlaştırıyor. Yetkililer çok mecbur duruma düşmeseler. böyle bir girişimi akıllarından bile geçirmezlerdi! Maliyetler yolu ile enflasyon baskılarının yükselmesi, muhtemelen tüketim ve yatırım eğilimlerini zayıflatacak: yan tesir riski faydasını aşacak! 


Bütçede ödeneği olmayan harcamalar hesapsızca devreye sokuluyor; gelir tahakkukları şişirilirken tahsilatın gerilemesi önlenemiyor. Varlık barışı ve kamu alacaklarının yapılandırılması yönündeki uygulamalar ise durumu düzeltmeye yetmiyor. Bütçeye gelir yaratmak ve bütçe dışında harcama olanakları bulmak yönündeki arayışlar zorunlu olarak ön plana çıkıyor; durum böyle olunca mali disiplinden bahsetmek mümkün olamıyor! 


Olağandışı koşulların belirleyici olduğu bir süreçten geçiyoruz; gelişmiş ve gelişen ekonomiler durgunlaşıyor ve aralarındaki negatif etkileşim normalleşmeyi olanaksızlaştırıyor. Küresel ekonominin bu durumu, hem para otoritelerini ve mali sektörü edilgen hale getiriyor, hem de riskten kaçınma eğilimini güçlendiriyor. Panik eğilimlerin tetiklenmesini önleyici ve örtülü yapay müdahaleler ile gün kurtarılıyor. 


Hemen yukarıda özetlemeye çalıştığımız küresel koşullar, dış finansmana aşırı bağımlı olan ekonomimizin hareket yeteneğini sınırlıyor. İş dünyamız, geriletilen faizlere rağmen büyüyen kaynak sıkıntısı karşısında ne yapacağını bilemiyor! Benzer nitelikte bir hayal kırıklığı siyasi irade cephesinde de yaşanıyor! 

Kamu harcamaları hesapsızca artıyor, ekonomi genelinde ve kaynak kullanımında kamunun payı ölçüsüz bir şekilde artarken, özel sektörün payı artmıyor veya geriliyor! Geçmişin sağlam hesaba dayanmayan yanlış tercihleri, gerçekçi olamayan tepkisel nitelikteki yeni yanlışlarla düzelemiyor!


Çok uzun süredir devam eden sürdürülebilir olmayan eğilimler ve yarattığı büyük sorunları görmezden gelme tercihi, çözüm yollarını tıkamaya devam ediyor. Tüm eğilimler, böyle devam edilemeyeceğini haykırıyor. Etkili ve yetkili kesimler ise kendilerine dokunduğu için gerçekleri kabullenmeyi beceremiyor! 





Uğur CİVELEK/Aydınlık Gazetesi