Umut Durbakayım: Fikirtepe bölgesi rayına oturdu!
Teknik Yapı’nın Başkanı Nazmi Durbakayım, “Bizde herkes bildiği işin patronu. Farklılıklarla buradayız” derken, oğlu ve yardımcısı Umut Durbakayım, “Teknik Yapı bir okul, öğrendiklerimizle büyüyoruz” diyor.
Teknik Yapı’nın kurucusu Nazmi Durbakayım, firmanın yıllardır süren gelişimi ve başarısını ‘farklılık’la anlatıyor. Hatta her söylediğinin onaylanmasını ve yapılan her şeye ‘tamam’ denilmesini ‘aynayla konuşmak’ olarak niteliyor. Kendisi gibi oğlu Umut Durbakayım’ın da şirketin birer çalışanı olduklarını belirten Durbakayım, “Şirketin bir sürü sahibi var” diyor.Bir şeylerin ters gitmesi durumunda bireysel olarak değil, şirket içinde yer alan herkesin zarar görebileceğini vurgulayan Durbakayım, “Aile şirketi gibi ama kurumsal bir şirketiz. Hangi uzmanlığın başında kim varsa onun patronu odur. Şirkette kapıdaki arkadaştan en tepedekine kadar herkes işini en iyi şekilde yapmaya çalışıyor. Hepsinin işiyle ilgili bir fikri var. Siz bu fikri dinlemezseniz o monolog olur. bugün kafasına yatmayan işi söyleyip anlatacak. Hep birlikte dinleyeceğiz. 42 senedir bunlar bizim hedefimiz ve bu inançla bir yönetim izliyoruz” diyor.
Doğum haberi şantiyede
Nazmi Durbakayım, oğlu Umut Durbakayım’ı “Şantiyede doğdu” diye anlatınca şaşırıyoruz tabii. Aslında doğum haberini şantiyede almışlar. O yüzden küçük yaşlardan itibaren hep işin içinde yer alan Umut Durbakayım’ın ‘eli çekiç tutmaya’ başladığında ise ilk yaptığı, çivi düzeltip harçlıklarını çıkarmak olmuş. Ortaokulda işin içine tamamen giren Umut Durbakayım, lise yıllarında ciddi bir şekilde çalışmaya başlamış. Nazmi Durbakayım, “Teknik Yapı’da patron çocuğu gibi değil de işe başlayan bir mühendis gibi başladı ve kendi kendini yükseltti. Bugün için başkan yardımcısı, yarın için başkanlık koltuğuna oturacak. Neticede kan bağı ama bir de bilirsiniz bu çocuk ne yapabilir, bu meslekte çok mutlu ve çok iyi işler yapıyor” diye konuşuyor.
Ya mühendis, ya kapıcı
Nazmi Durbakayım, şu sıralar oğluyla birlikte torunlarını ‘zehirlemeye’ başladıklarını söylüyor. Torunların elinden tutan Nazmi Durbakayım, şantiye gezdirmeye başlamış bile. Umut Durbakayım, pek çok işe de, hobiye de babasıyla birlikte başladığını anlatırken, “Çocukluğumda ya mühendis olacağım, ya kapıcı olacağım dermişim. Çok iyi bir öğretmenim oldu benim. Hem hayatla ilgili, hem de gerçek anlamda beni çalıştırırdı. Hep en iyi arkadaşım oldu” diyor. Oğluna iyi bir arkadaş olan Nazmi Durbakayım, etrafta kimse olmayınca iyi de bir Oyun arkadaşı olmuş. Umut Durbakayım, “Birçok şeye çocukken benimle başlamıştı ama hep benden iyi oldu. Tenis oynuyordum yalnız kalmayayım diye benimle oynuyordu, benden iyi oldu. Seyahatlerimize giderken eşim, babam ve annemle gideriz, çok eğlencelidir babam” diye konuşuyor.
Cepten oyun...
Umut Durbakayım, Teknik Yapı’yı okul olarak tanımlarken babası Nazmi Durbakayım’ı ‘başöğretmen’leri olarak anlatıyor. Babasından gördüklerini çocuklarına uygulamaya çalıştığını kaydeden Umut Durbakayım, şunları söylüyor:
“Ama ne kadar babam kadar başarılı olabiliyorum bilmiyorum. Biz de mümkün olduğu kadar buraya getiriyoruz ama o zamanki ortamla bu ortam bile o kadar farklı ki. Umutcan maketlere meraklı. Mimari bir program indirmiş, 2+1 3+1 ev yapmış, çok da iyi yapmış. ‘Mühendis olmak istiyorum, yanında bir de profesör olmak istiyorum’ diyor. Can, altı yaşında onun inşaat turlarına pek başlamadık ama halasından görüp, ‘Mimar olmak istiyorum’ diyor. Sektörün 40 senedir içindeyiz, krizler oldu, bir sürü yel oldu. Bizim gördüğümüz, 40 yıldır biz sektörde hancıyız, yolcu değiliz. İyi olunca burada, kötü olunca başka yerde değiliz.”
‘GEREKİRSE MUTFAĞA GİRERİZ’
Bilenler biliyor ama Durbakayım ailesi Anadolu yakasının en büyük et restoranını kurdu ve 1000 kişinin aynı anda yemek yiyebileceği bir tesis işletiyor. Bir spor kulübü de olan tesisten, günde yüzlerce insan faydalanıyor. Restoranın çocukluğundan beri düşündükleri bir şey olduğunu anlatan Umut Durbakayım, şöyle konuşuyor:
“Çok meraklıyızdır, çocukluğumdan beri düşündüğümüz bir şey. Mangal, barbekü çok iyi yaparız. Değme balık ızgaracısına taş çıkarır Nazmi Bey. Hatta mutfaktakilere diyorum ki, ‘mutfakta kimse yoksa, bir terslik çıktıysa bile hiç düşünmeyin biz ailecek başına geçer yaparız’ diyor.”
‘Fikirtepe bölgesi rayına oturdu’
Fikirtepe’de kentsel dönüşümde sürecin ‘algı’ olarak yanlış ifade edildiğini belirten Umut Durbakayım, şu anda her şeyin rayına oturduğunu söylüyor. Durbakayım, vakit kaybı ve oluşturulan ‘algı’nın sorun olduğunu dile getirirken, “Concord projesinin ilk etabından giren kişiler daha bugünden yüzde 50’ye yakın prim elde etti. Dördüncü projemiz de hazır. Hatta başlayıp da çıkmaza gelmiş projelerde orada bir ışık varsa oraya da girmeye hazırız, 6 numaralı ruhsatı da aldık, kat irtifakını da kurduk. Bölgede, daha hangi katta, nerede, kaç dairesi olduğunu bilmeden yükselen projeler var” diye konuşuyor.Teknik Yapı’nın sürprizi ise Suadiye olacak. Suadiye Sahil projesini tanıtmaya hazırlanan Teknik Yapı, bölge için büyük ölçekli olan bu çalışmada, 140’ın üzerinde daire yapacak. Projenin bir başka özelliği ise denizi gören çok büyük dairelere yer vermesi olacak.
‘Biz sadece konut üretmiyoruz...’
Teknik Yapı’nın daha önce kendi ihtiyaçları için kurduğu cephe elemanları şirketi şimdi onlarca firmaya hizmet vererek alanının en önemli firmalarından biri oldu. Bunun yanında Teknik Yapı’nın yaptığı konutlarda aidat masraflarını düşürmek ve yönetimin sağlıklı yürütülmesi için kurduğu Aktif Yaşam şirketi de adından söz ettiriyor. Aktif Yaşam halen 8 bin adet konut ve işyerinden oluşan dokuz adet projede profesyonel anlamda tesis yönetim ve işletme hizmeti veriyor.
İşin sırrı aşk ve cesarette
Aşçıoğlu grubunun patronu Yaşar Aşçıoğlu, “Yeni nesil, teknolojiden çok güzel ilham alıyor” diyor. Cenk Aşçıoğlu ise, “Eski kuşaklar o dönemki kısıtlı imkanlarıyla büyük işler yaptılar” diye konuşuyor
Aşçıoğlu, bugüne kadar yaptığı projelere yenilerini eklemeyi sürdürüyor. Baba Yaşar Aşçıoğlu’nun Yönetim Kurulu Başkanı olduğu grupta, çocuklar Cenk Aşçıoğlu, İrfan Aşçıoğlu ve Tuğçe Aşçıoğlu işleri birlikte yürütüyor. İrfan Aşçıoğlu ve Cenk Aşçıoğlu, ‘baba tavsiyesi’ olarak ‘işlerini aşkla’ yaptıklarını anlatıyor.Geçtiğimiz aylarda vefat eden babası Selahattin Aşçıoğlu’nun kurduğu şirkette 1967 yılından itibaren çalışmaya başlayarak sektöre girdiğini anlatan Yaşar Aşçıoğlu, çocuklarına nasihatlerinden çok, ‘sınırlarını’ hatırlattığını dile getiriyor.Yaşar Aşçıoğlu, “Aşçıoğlu olarak babamdan aldığım görevi bugün için evlatlarımla paylaşırken halihazırda vizyonumuz belirlenmiş olduğu için nasihatlerden öte çizgilerimiz belli. Çünkü Aşçıoğlu olarak gelecek nesillere övülecek eserler bırakmak, dünya standartlarında global bir şirket olmak, teknolojik gelişmeleri yakından takip etmek, Türkiye içi ve dışında modern yaşam alanları kurmak ve topluma komşuluk değerlerini hissettirecek ‘yaşam tarzını’ aşılamak amacıyla projelere imza atıyoruz” diyor.İlham alıyoruz. Yaşar Aşçıoğlu, yeni neslin kendilerine kıyasla işlerine teknolojiyi entegre ederek çalıştığını belirtirken, bu sayede dünyadaki en yeni gelişmelerden haberdar olduklarını dile getirdi. Aşçıoğlu, “Anında bilgi sahibi olabildikleri gibi, bir de bunu kendi iş modellerine uygulayabiliyor ya da ilham alabiliyorlar. Kısacası bizlerin dönemine oranla daha fazla interaktif olduklarını söyleyebiliriz” diye konuşuyor.
Öğle arasında şantiye
İrfan Aşçıoğlu üçüncü kuşak olarak kardeşi Cenk Aşçıoğlu ile beraber hareket ederek kendi iş bölümlerini yaptıklarını söyledi. Farklı birimlerden sorumlu olan kardeşlere bu yıl küçük kardeşleri Tuğçe Aşçıoğlu da katıldı. İrfan Aşçıoğlu, şantiye ziyaretleri için her vakti değerlendirdiğini anlatarak, “Ofisimiz Fulya Selenium plazada Mustafa Toner tarafından çizildi. Günün büyük çoğunluğu ofiste toplantılarla geçiyor. Vakit buldukça şantiyeleri dolaşıyorum. Bulamazsam öğle arası kısa da olsa mutlaka gitmeye çalışıyorum” diyor.
Eskiler daha cesur
Cenk Aşçıoğlu, babasının her zaman sevdiği ve inandığı işi dürüst olarak yapmasını öğütlediğinden bahsederken, şirkette üçüncü kuşak olarak ilk yaptıkları işin ‘aile şirketinden çok kurumsal bir yapı ile yönetim değişikliği ile teknolojik altyapı değişiklikleri’ olduğunu söylüyor. Eski kuşakları iş hayatında daha cesur bulduğunu belirten Cenk Aşçıoğlu, “Kısıtlı imkânlarıyla bizlerden daha cesur olduklarına inanıyorum. O zamanki şartlar ile bugünkü şartlar arasında uçurum var. Eskiden doğru dürüst inşaat malzemesi bile bulunamıyordu” diye konuşuyor.
İş her zaman mutfakta öğrenilir
Sektöre adım atmasıyla birlikte bir dönemini şantiyelerde geçirdiğini dile getiren Yaşar Aşçıoğlu, çocuklarının da ‘işi mutfağında’ öğrenmeleri için şantiyelerde bulunmalarına imkân tanıdıklarını söylüyor. Aşçıoğlu, hayata geçirdikleri projelerde özellikle ‘çevre dostu’ çalışmalara özen gösterdiklerini belirterek, şunları söylüyor:
“Bizim için bir projeye başlarken; her zaman şehre değer katacak niteliklere sahip olması ve markamızın prestijini sürekli kılacak projeler olması önemlidir. Gelecek nesillere, torunlarımıza projeler bırakırken hayata geçirdiğimiz yapıların; çevre dostu, sürdürülebilir, insan hayatını öncelikli tutan ve güvenilir olması gerektiğine inanıyoruz.”
‘Gelecekte çocuklarımızı da buralarda görmek isteriz’
Cenk Aşçıoğlu, çocuklarını da bir gün kendi yerlerinde görmek istediklerinden bahsederek, bunun yanında her aile üyesini kendi tercihleri doğrultusunda destekleyeceklerini dile getirdi. Aşçıoğlu, yeni projeleriyle ilgiliyse, “2014 yılında İstanbul’un en eski yerleşim bölgelerinden Ataköy’de Selenium Ataköy Projesi’ne başladık. Projeyi 2016’nın üçüncü yarısında teslim edeceğiz. Yine aynı bölgede yeni projemiz Selenium Retro ile bölgenin ihtiyacı olan prestijli ofis ve rezidans yaşamını bir araya getiriyoruz” diye konuşuyor.
‘Dedem sağolsun babama ve bizlere temiz bir isim bıraktı’
1967 yılında şirketi kurduğunda işe Mecidiyeköy’de başlayan dedesi Selahattin Aşçıoğlu’nun çevrede herkes tarafından tanındığı anlatan İrfan Aşçıoğlu, aile büyüklerinden her zaman destek gördüklerini ifade ediyor. İrfan Aşçıoğlu, “O zamanlarda apartmanlar vardı, markalaşma yoktu. O çevrede herkes ismimizi biliyordu. Dedem sağolsun babama temiz bir isim bıraktı. Dedemle kısa bir süre çalışma fırsatı buldum. Babamı kıyaslarsam çok vizyoner bir kişi, normalde nesiller arası çatışma olur. Hele Karadenizli bir ailede iseniz kaç yasında olursanız olun yetki bile vermezler. Bizde ise tam tersi her zaman bize yetki verdi. Tökezlememize izin verdi, arkamızda durdu. Bugünlere geldiysek onun sayesinde” diyor.
Milliyet