Genel

Üretim olmaz ise, bir ülke sadece inşaat-bayındırlık ile büyümeyi sürdüremez!

Milliyet Gazete Yazarı Güngör Uras, inşaat ve bayındırlık sektörü ile üretimi kıyaslıyor. İşte o yazı!



Türk ekonomisi “inşaata” dayalı bir büyüme kanalına girdi. Kamu kesiminin ve özel kesimin kaynaklarının büyük bölümü ile dışarıdan bulunan yabancı kaynakların büyük bölümü inşaata gidiyor.


Kamu kesimi duble karayolu, hızlı demiryolu, metro, boğaz geçişi projelerini finanse ediyor. Özel sermaye grupları tek başına veya yabancı ortaklarla büyük ölçekli köprü, otoyol, baraj projelerine para harcıyor. Küçük yatırımcılar alışveriş merkezi, işyeri ve konut yapı satıyor.


Bütün bunlar ekonomide hareket yaratıyor. Dünyada kriz rüzgârı eserken “inşaat-bayındırlık” projelerine bu kadar para harcayan, eski projeleri sürdürürken bizimkiler benzeri yeni büyük projelere soyunan başka ülke yok gibi...


Acaba bir ekonomideki kıt tasarrufların/kaynakların ve de dışarıdan sağlanan yabancı kaynakların tamamına yakınının inşaat-bayındırlık yatırımlarına harcanması doğru mudur?


İnşaat kötü mü?


Bu sorunun iki farklı cevabı vardır:


1) Üzümünü ye de bağını sorma... Bu sayede ekonomi canlı ise ve ekonomi büyüyor ise, sorun yok demektir.


2) İnşaat-bayındırlık yatırımları altyapı yatırımlarıdır. Sosyal amaçlı yatırımlardır. Bunlar olmazsa üst yapı yatırımları da gerçekleşmez. Tabii ki insanlar için yol, köprü, konut, işyeri yapılacak. Ama kaynakların tamamı bu yatırımlara giderse üst yapı yatırımı yapılamaz. Ülkede reel üretimi artıracak, zenginlik yaratacak, istihdamı büyütecek ana yatırımlar reel üretime dönük yatırımlardır. Döviz fabrikalarıdır.


Önemli olan altyapı yatırımları ile sosyal yatırımlar yapılırken üretime dönük yatırımların ihmal edilmemesidir.


Devlet tarımdan, sanayiden elini çekti. Yavaş yavaş enerjiden de çekiyor. Tarımda ve sanayide yatırımı özel sektör yapacak, üretimi özel sektör gerçekleştirecek.


Devlet imkânlarını inşaat-bayındırlık işlerine yöneltirse, özel sektör de rant peşinde kaynaklarının çoğunu konut, işyeri ve alışveriş merkezi için harcar ise fabrikaların tarım ve sanayide üretimi artıracak yatırımları hangi para ile yapılacak? Kim yapacak? Dengeli kalkınma denilen şey işte budur. Devlet planlama teşkilatlarının görevi, ülkenin kıt kaynaklarının en verimli ve dengeli biçimde kullanımını sağlayacak modelleri ortaya koymaktır.


Hükümet İstanbul’u seviyor


AKP hükümeti İstanbul için çok önemli projeler geliştirdi, gerçekleştirdi, gerçekleştiriyor. Anadolu yakasına ikinci metro hattı inşa ediliyor. Proje bedeli 564 milyon euro olarak açıklandı. “Üsküdar-Sancaktepe” metrosunun temel atma töreninde konuşan Binali Yıldırım, Ulaştırma Bakanlığı’nın İstanbul’da başlattığı 7 projenin toplam tutarının 60 milyar TL olduğunu söyledi.


Kanal İstanbul’u 5 yılda tamamlayacaklarını, Marmaray’ın devreye girmesinin yanı sıra Kadıköy-Kartal metro hattının da devreye girmesiyle metro hattının 180 kilometreyi, birkaç yıl sonra da 250 kilometreyi aşacağını belirtti. Üçüncü köprü 2.5 milyar dolarlık bir proje. Ankara İstanbul hızlı tren projesi bir o kadar harcama ile gerçekleştirilecek. Deniz dibinde 63 metre derinlikte inşa edilen Marmaray 2013’te, Marmaray’ın hemen yanındaki Avrasya Tüneli 2015’te bitecek. Eylülde yeni havaalanı ihalesi var. İstanbul-İzmir Otoyol projesinin ve İzmit Körfez Köprüsü’nün finansmanı için 11 milyar dolar kredi bulunmasına çalışıyor.


Bütün bunlar önemli projeler. Bütün bunlar yapılmalı. Ancak bunlar yapılırken “üretim” de unutulmamalı. Üretim olmaz ise, bir ülke sadece inşaat-bayındırlık ile büyümeyi sürdüremez.


Güngör Uras/Milliyet