23 / 11 / 2024

Van halkı kendi kentinde; konteynirkentte mülteci!

Van halkı kendi kentinde; konteynirkentte mülteci!

Konteynirkentte kederden ve sıkıntıdan patlamak üzere olan genç anneler. Eşleri işsiz. İş olmadığı gibi iş umudu da yok. Van Kadın Derneği VAKAD ın çadırı tıklım tıklım. Kucaklarında, eteklerinde çocuklarıyla gelen kadınlar kadının insan hakları eğitimi f




 

Van düz bir kent. Kentin genelinin yayıldığı düzlüğün hafifçe yokuş yaptığı bölgelerden birinde  TOKİ  konutları var. Diğerinde en yoksul semtlerden Karşıyaka.    Van’da her yere kar yağmış Karşıyaka’ya çamur. Delik deşik bir yoldan tırmandığımız yokuşun sonunda devasa borular var. Altyapı borularıymış. Bir yıldır oradalarmış.    Boruların solunda Keven konteynir kenti. Sağında Van Kadın Derneği’nin çadırı. Çadırın ortasında bir kalabalık. Kadının insan hakları eğitimi için form dolduruluyor.    Naciye ışnaz ile Nurgül ışnaz birkaç çocukla dalıyorlar içeri. Eğitime mümkün olan en çok kişiye ulaşmak için her aileden bir kişi alınacak. Zozan Özgökçe bunu tatlı bir dille anlatıyor. Ama konteynir kentte sıkıntıdan ve kederden patlamak üzere olan genç anneleri bu konuda ikna etmek güç.    Naciye “Bizim bunla her şeyimiz aynı” diyor. Nurgül’den söz ediyor. “Kocalarımız kardeş. ıkimizin de beş çocugi var. Benim dört kızım, bir oğlum. Onun bir kızı, dört oğlu. ıkimiz de ilkokul 2’ye kadar okudik.”    Bu simetri hoşlarına gidiyor olmalı TRT spikeri gibi birinin sustuğu yerde öbürü sözü alıyor: “Hastalıklarımız bile aynı. ıkimiz de kalp hastasıyız. Onda da fıtık var bende de. ıkimizin de kocalarının okuması yazması yoktir.”  Kocalar kardeş. Kendileri de.  Naciye 15 yaşında evlenmiş, Nurgül 13. şimdi biri 27 yaşında. Diğeri 30. Kardeş olarak geçirdikleri ömür; elti olarak geçirdikleri ömürle eşit.    Naciye’nin derdi; ev. Hacıbekir Mahallesi Cihan6 Sokak’ta bir evleri varmış. Yıkılmış. ‘Devlet 15 bin lira verecek. Ev verecek. Ama 75 bin lirayı biz nasıl öderiz’ diye düşünüyor. Hamallıkla geçinen kocasının bu parayı bulmasına imkân yok. “ış yoktir” diyor. “Okuması olsa belki bir fırına girerdi. Ama yoktir. Hesap ney yapamıyor.”    Keşke biz okusaydık    Naciye de Nurgül de eşlerine göre tahsilli. ılkokul 2. Okuma yazmaları var. Bundan gurur duyuyorlar. “Keşke biz okusaydık” diyorlar.    Nurgül oğlunun anaokuluna gittiğini söylerken mutlu: Oğlu orada oyun oynuyooor. Boya boyuyooor. Annesinin adını bile yazıyor.  Kısa sürüyor sevinci ama. Öğretmen beslenmeye süt istemiş, meyve istemiş, boya istemiş, hamur istemiş. “Ögretmen haklıdır. Cocik icin istiyor. Ama alamadim” diyor.  Baki, oğlu. Kendisinden söz edilince seviniyor; “Sana bi şarkı söyleyeyim” diyor. ‘Küçük kurbağa’ eşliğinde kadınlar dağılıyor. Formlar doldurulmuş. Nurgül eğitime gelecek. Naciye yine de bekliyor. Kadınlara yün ve şiş dağıtılmış geçenlerde. Kaldı mı diye soruyor.    Van’da en yoksul ailelerin son dayanağı; evlerin direği; neşesi; derleyen; toplayan; yoksulluğun ilacı kadınlar; bu çok net.  Deprem bu direği de sarsmaya başlamış. Çadırkentler. Konteynir kentler; Antalya’daki, Mersin’deki konukevleri... En güzelinde, en iyi niyetlisinde bile; süre uzadıkça oluşmaya başlayan hava; bir mülteci kampı atmosferi. Van kendi kentinde mülteci olmaktan ne zaman çıkacak Ve ne kadarı çıkacak   Emel Alptekin / RADİKAL

Geri Dön