Genel

Yabancıya her imar planının yüzde 10'u kadar arazi satılabilecek!

Anayasa değişikliği ile yapısı genişletilen Anayasa Mahkemesi, hiç bir sınırlama getirilmeksizin yabancılara mülk satışı yapılabilmesine onay verdi

Bundan sonra her il, ilçe, belde ve köy gibi yerleşim yerlerinde yapılan her imar planının yüzde 10'u kadar arazi, yabancılara satılabilecek. Yüksek Mahkeme, TBMM'de 3 Temmuz 2003'te kabul edilen aynı yönde değişiklik yapılması hakkında kanun teklifini CHP'nin başvurusu üzerine 14 Mart 2005'te verdiği kararla Anayasa'ya aykırı bularak iptal etmişti. Bundan sonra da AKP, Suriye sınırındaki mayınlı araziler de dahil olmak üzere yabancılara toprak satışına yönelik yasal düzenleme girişimlerini sürdürdü. Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilen, yabancıların mülk edinmelerini sınırlayan Tapu Kanunu'ndaki ilgili hükümleri kaldıran yeni bir kanun değişikliği hazırlandı. TBMM tarafından 3 Temmuz 2008'de kabul edilen 5782 sayılı kanun 15 Temmuz 2008'de Resmi Gazete'de yayınlarak yürürlüğe girdi. CHP, yapılan değişikliklerin Anayasa'ya aykırılığı nedeniyle iptal talebiyle yeniden Anayasa Mahkemesine başvurdu. CHP'nin başvurusu 14'mayıs 2011 tarihli kararla reddedildi.

İptal istemi reddedildi

Yeni Anayasa Mahkemesi'nin kararıyla Tapu Kanunu'nun 35. maddesinde yapılan değişiklikle, yabancı uyruklu gerçek kişilere, ilçe bazında imar planına dahil alanların yüzde 10'una kadar gayrimenkul edinebilme hakkı tanınması Anayasa'ya aykırı görülmedi ve iptal istemi reddedildi. 36. maddedeki, Türkiye'de kurulan tüzel kişiliğe sahip yabana şirketlere faaliyet konularını yürütmek üzere taşınmaz mülkiyet edinmelerine izin verilmesine ilişkin düzenleme de Anayasa'ya aykırı görülmedi ve iptal istemi reddedildi. Yabancıların Türkiye'de sahip oldukları tüzel kişiliğe sahip şirketler 'faaliyet konularını yürütmek üzere' taşınmaz edinebilecekler ve başka bir yabancı şirkete tüm haklarını devredebilecekler. İlgili değişiklikler yapılmadan önceki Anayasa Mahkemesi ise 14 Mart 2005 tarihli kararında aynı 35. madde ile ilgili şu hükümlerde bulunmuştu: kimi durumlarda yabancılara mülk edinme hakkinin tanınması ve buna koşut olarak da konunun ülke koşullarına göre belli yasal sınırlamalara bağlı tutulması gereği ortaya çıkmıştır.

Hukuk devleti anlayışına aykırı

Kuvvetler ayrılığının benimsendiği Anayasa'da, yasama, yürütme ve yargı organlarının görev ve yetki alanları ayrılarak düzenleme yapıldığından, anayasa ile öngörülen ayrık durumlar dışında bunlar arasında yetki devri olanaklı değildir. Bu husus, Anayasa'nın 7. maddesinde açıkça ifade edilerek 'Yasama yetkisi Türk Milleti adına Türkiye Büyük Millet Meclisi'nindir. Bu yetki devredilemez' denilmektedir. Yasama yetkisinin devredilmezliği ilkesi uyarınca, yürütme organına genel, sınırsız, esasları ve çerçevesi belirsiz bir düzenleme yetkisi verilemez. Yürütme organının yasayla yetkili kılınmış olması, yasayla düzenleme anlamına gelmeyeceğinden, yürütmeye devredilen yetkinin Anayasa'ya uygun olabilmesi için yasada temel esasların belirlenmesi, sınırların çizilmesi gerekir. Bu doğrultuda, uzmanlık ve yönetim tekniğine ilişkin konuların düzenlenmesi ise yürütme organına bırakılabilir. Dava konusu 35. maddenin ilk fıkrasıyla yabancı gerçek ve tüzel kişilerin taşınmaz edinmeleri, 'karşılıklı olmak ve kanuni sınırlamalara uyulmak' koşuluna bağlı tutulmuş, ancak, bu edinimin usul ve esasları gösterilmemiştir. Oysa, hukuk devletinin yukarda belirtilen işlevlerinin yaşama geçirilebilmesi için, ülkenin bütünlüğü, güvenliği, coğrafi özellikleri, stratejik konumu ve öncelikleri gözetilerek yabancıların alacağı taşınmazın yeri, arazi, arsa veya bina olmasının getireceği farklılıklar ile satın almanın amacı, koşullan ve devirde uyulacak usul ve esaslar gibi hususların yasada belirtilmesi gerekir. Bunların yasada düzenlenmemiş olması, ülke bütünlüğü ve egemenliği ile doğrudan ilgili olduğunda duraksama bulunmayan yabancıların taşınmaz edinimi konusunda, yetki devrine yol açacağı gibi yasaların açık, anlaşılabilir ve sınırları belirli kurallar içermesi gereğinin hukuk güvenliğinin gerçeklemesi için ön koşul kabul edildiği hukuk devleti anlayışına da aykırı düşer.

Sınırlı ayni hak sakıncalı

35. maddedeki yabancılar lehine taşınmaz üzerinde sınırlı ayni hak tesis edilmesinde de kuşkusuz aynı anayasal sakıncalar söz konusudur. çünkü burada da tesis edilecek sınırlı ayni hak süresinin çok uzun olması halinde, mülkiyet haklanın kullanılmasından doğan sonuçlara benzer bir duruma yol açılacağından bu hakkın da, amacı, süresi, türü gibi özellikler ile buna ilişkin usul ve esasların yasada belirlenmemiş olması, bu konularda yasama yetkisinin yürütmeye devri anlamına gelmektedir. Dava konusu 35. maddenin son fıkrasında da 'kamu yararı ve ülke güvenliği bakımından bu maddenin uygulanmayacağı yerleri belirlemeye Bakanlar Kurulu yetkilidir' denilmesi, böylece 'ülke güvenliği' yanında 'kamu yararı' gibi sınırları belirsiz bir kavrama dayanarak Bakanlar Kurulu'na bu maddenin uygulanmayacağı yerleri saptama konusunda geniş bir takdir yetkisi verilmesi, yasama yetkisinin devrine yol açmaktadır.

İptali gerekir

Yabancıların durumunun özel olarak düzenlendiği Anayasa'nın 16. maddesinde, temel hak ve özgürlüklerin yabancılar için, milletlerarası hukuka uygun ola ¬rak kanunla sınırlanabileceği öngörülmektedir. Dava konusu maddenin son fıkrasıyla Bakanlar Kurulu'na verilen yetkinin kullanılmasının ise yabancılar yönünden sınırlama içerdiği açıktır. Bu sınırlamanın doğrudan yasayla yapılmaması veya uygulamaya yönelik yetkilendirmenin sınırlarının ve ilkelerinin belirlenmemesi Anayasa'nın 16. maddesiyle de bağdaşmamaktadır. Açıklanan nedenlerle kural, Anayasa'nın 2,7 ve 16. maddelerine aykırıdır. İptali gerekir.
Yeniçağ/Salim Yavaşoğlu