Sektörel

Yeni imar yönetmeliği sorun çıkarabilir!

TMMOB Şehir Plancıları Odası İzmir Şubesi Üyeleri, 1 Ekim'de yürürlüğe girecek Planlı Alanlar Tip İmar Yönetmeliği'nin şehirlerin yatayda büyümesinden çok dikeyde büyümesine teşvik ettiğini söyledi.

1 Ekim 2017'de yürürlüğe girecek Planlı Alanlar Tip imar Yönetmeliği'nin Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın "Ben dikey değil, yatay mimariden yanayım" açıklamalarından sonra değişiklikler yapılarak hazırlandığını söyleyen TMMOB Şehir Plancıları Odası İzmir Şubesi'ne göre plan, yatayda değil, dikeyde büyümeyi teşvik ediyor. Yeni yönetmelikle amaçlanan tek tip kentleşmenin sağlıklı bir gelişim için mümkün olmadığını belirten Şehir Plancıları Odası İzmir Şube Başkanı Özlem Şenyol Kocaer, "Her yörenin kendi kültür yapılarını yansıtan mimari yapıları, farklı coğrafi ve iklim koşulları var. Dolayısıyla yeterli bir sosyal donatının sağlanabildiği, yörenin ihtiyaçlarını karşılayabilecek imar yönetmeliğinin tek tip olması, bütün Türkiye'de aynı şekilde uygulanması uygun değildir. Bu yönetmelik 2013'de çıkarılan yönetmeliğin değiştirilmiş hali gibi gözükse de aslında yapılan değişikliklerle yeni bir gelişim alanından değil, hali hazırda yerleşmiş olan kent parçasının yeniden imar almasından bahsediyoruz. 30-40 yıllık binalar yıkıldığında yeni yönetmeliğe göre tekrar inşa edilecek. Birbirinden farklı parsellerin aynı ada yüzeyinde kot değişikliklerinin, yüksekliklerinin farklılaştığı uygulamalarla karşı karşıya kalabileceğiz" diye konuştu. 


'GEÇİCİ MADDELER KALKMADI' 

Geçici maddelerin işlevselliğinin devam ettiğini söyleyen Kocaer, sözlerine şu şekilde devam etti: "Geçici Planlı Alanlar İmar Yönetmeliği, 2013 yılında yereldeki uygulamaların bitirilmesi ve yeni yönetmelikle birlikte tüm ülkede aynı tip uygulamaları gerçekleştirebilmek için çıkarıldı. Ancak hemen sonrasında geçici maddeler eklendi. Geçici maddelerde 'inşaat ruhsatına başvuran kişinin sahip olduğu koşullar çerçevesinde önceki yönetmelik imkanlarından yararlanabilir' denildi. Biz, o zaman imarda çok hukuklu bir uygulama ile karşılaştık. Yeni yönetmelikle de aynı uygulamalar devam ediyor. Dolayısıyla kentleşmede devir yaratacağı söylenen yönetmeliğin 3 ay sonrasında kendini boşa çıkaran maddeler ortaya çıkmaya başladı." 


'PLANSIZ KENTLEŞME OLACAK' 

Geçici maddelerin yoruma açık olduğu için farklı uygulamalar getireceğini savunan Kocaer, "Planda karma kullanım tanımlaması var. Bu tür tanımlamalar ticaret, turizm ve konutun aynı parselde yer almasını teşvik eden uygulamalar getiriyor. İzmir Ticaret Odası'nın kat yüksekliklerinde yönetmelikte getirdiği değişikliklerden dolayı zaten şu anda da kent silüetini etkileyen bir uygulamayla karşı karşıya kaldık. Bugün körfezden bakıldığında yeni yapılan binalar ciddi bir yükseklik kazandı ve silüet artık tamamen bozuldu. Planda değişiklik yapılmadan kent silüetini etkileyecek uygulamalar bu yönetmelik sayesinde yapılabildi. Binalar, farklı seçenek imkanı veren planlamaya göre değil de, İzmir Büyükşehir Belediyesi'nin yönetmeliğine göre yapılsaydı o kadar yüksek olmayacaktı. Ama firmanın tercihi doğrultusunda böyle bir fırsat sunulduğu için, hangi seçenek daha fazla avantaj sağlıyorsa o yönde karar alıp yapılaşma sağlanıyor. Bu da düzenli, planlı kentleşmenin önüne geçiyor. Yapılan değişikliklerle de aynı parselde bir binada bodrum katı yapılmışken diğer parselde şartları sağlamadığı için bodrum katı yapılamayacak. Geçici maddeler yoruma açık olduğu için farklı uygulamalar getirecek" dedi. 


'DİKEYDE BÜYÜYECEK' 

Odanın Yönetim Kurulu Üyesi Uğur Bayrak ise yeni yönetmeliğin de bir önceki yönetmelik gibi sıkıntıları olduğunu ifade ederek, "Sil baştan yapılmış bir yönetmelik değil. Var olan 

yönetmeliğin belirli maddelerinin değiştirilmesinden türetilmiş ve alelacele çıkarılmış bir düzenleme. Öncelikle katılımcı bir süreç izlenmeliydi. Bilim insanları, üniversiteler, yöre halkların temsilcilerin varlığıyla birlikte öneriler üzerinden oluşturulmalıydı. Yönetmelik, eksik ya da yanlış kararlar içeren imar planlarını legalleştirmemeliydi. Yatayda genişleme gibi gözükse de yönetmeliğin maddelerinde emsal hesabına girmeyen uygulamaların daha fazla olmasıyla dikeyde büyümeyi teşvik ettiğini görüyoruz. Planların bazıları 70'li, 80'li yıllardan kalma olduğu için eksiklikler barındırıyor. O yüzden şehirlerimiz bu halde. Eksiklik barındırıyorsa da öncelikle o bölgelerin yeni planlarının Mekânsal Planlar Yapım Yönetmeliği esaslarıyla yeni planlarının yapılması lazım, örneğin; imar planı üzerinde kat belirlenmediyse ve 7 metrelik yola bakıyorsa 3 kat, 15 metrelik yola bakıyorsa 7 kat yapabilirsin diyor. Diyelim ki 15 metre bir sokak şehrin içerisinden geçiyor ve yolun etrafında 3 katlı yapılar var. Burada 7 katlı yapıya izin verdiğiniz zaman otomatikman kent siluetini bozmuş oluyorsunuz. Yönetmelik insanı değil, beton üzerinden ticari gelir sağlayan büyük firmaların tekeline girmiş gibi gözüküyor" şeklinde konuştu.


Ege Telgraf