Genel

Yeşilden hazzetmeyen bir yatırım anlayışının pençesindeyiz!

Habertürk Gazete Yazarı Rahşan Gülşan, yapılan konut projeleri ile betona dönen İstanbul hakkında yorumlarınız yazdı. İşte o yazı!



İstanbul'u iyi kötü sevip ciddiye alan herkes birbirine sorduğu soru: 


Sonra oturup beton mı yiyeceğiz?


Ama etrafımızda İstanbul'a yapılanlara baktığımızda bu sorunun cevapları hiç de iç açıcı gelmiyor.


Lafta tüm politikacılarımız, belediye başkanlarımız İstanbul âşığı. Ama icraata bakınca en küçük bir kurtarma ya da başa gelecek felaketleri önleme girişimi yok.


Tüm konsantrasyon ihale açmaya, seçim günü yaklaşınca kâğıt üzerinde binlerle, on binlerle ifade edilip fotoğrafı seksi çıkacak yatırımlara yönelmiş durumda.


Oysa bu yapılanların çoğu kez o andan sonra işe yaramadığını hepimiz biliyoruz.

Üstelik bunları görmek için şehir plancı ya da yüksek finans mühendisi olmak gerekmiyor.


Bu kentte birkaç ay yaşayıp işe gidip gelmek yeterli.


Ulaşım medenileşsin


Bakın en yakın örnek Piyalepaşa ve Dolmabahçe tünelleri.


Bu iki tünel çok ciddi finans ve işgücü harcanarak yapıldı.


Üstelik açıldıktan sonraki birkaç ay da gayet iyi çalıştı.


Çünkü henüz bu tünellerin açıldığından çok az kimsenin haberi vardı.


Ne zaman ki herkes haberdar oldu, eski sisteme geri döndük.


Tek farkla, otomobilimizle açık yolda trafikte mahsur kalmak yerine tünelin içinde mahsur kalmaya başladık.


Sonra metrobüs meselesi var.


Evet, binlerce insan için hızlı bir ulaşım aracı görevi görüyor metrobüs.

Ancak bu, metrobüsün tüm dünyayı kıskandıracak dahiyane bir fikir olmasından değil, İstanbulluya sunulan tek alternatif olmasından kaynaklanıyor.


Ve şimdi farkındaysanız metrobüste yaşanan kaza sayısı giderek artıyor.

Üstelik ne duraklarda ne de istasyonlarda insanlara daha medeni bir ortamda ulaşım sağlayacak geliştirmeler yapılıyor.


En basiti üstgeçitlerin üzerini kapatmayı, buralara yürüyen merpenler döşemeyi, engellilerin kullanımını kolaylaştırmayı hep erteliyoruz.


Üstelik Kadir Topbaş'ın açıklamalarından anlıyoruz ki metrobüs sürekli daha fazla otobüse ihtiyaç duyuyor.


Binlerce otobüs daha alınacak açıklamaları birbirini takip ediyor.

Oysa bu hattın da bir limiti var. Ayrıca bu kadar büyük bir otobüs parkının yönetimi, masrafı yine biz İstanbulluların sırtına yük oluyor. 


Dertler bunlarla da sınırlı değil. Son beş yıldır kentin silueti birdenbire değişti.

Daha doğrusu İstanbul'un siluet yönetimi yerle yeksan oldu. Ki bu trafiği çözemeyişimizden çok daha acıklı bir durum.


İşte Sevda Tepesi ile birlikte belediyelerin zamanında yeşil alan ilan edip imara açmadığı kalan son birkaç dal yeşilin bulunduğlı araziler de imara açılıyor.


Yeşilden hazzetmeyen bir yatırım anlayışının pençesindeyiz.


Plana ihtiyaç var


Tabii ki kurak olan, yeşili idam ede ede ilerleyen ve tamamen betona kesmiş olan fotoğraf aziz İstanbul!


Toplu konut inşa ederken etrafına insanların nefes alabileceği bir boşluk bırakılan, yüksek binaların yeşil öbeklerin arasında daha az göze batar olduğu kent ise Hollanda'nın Amsterdam kenti.


Bizim bu beton döngüsünü geriye döndürmemiz maalesef ki artık mümkün görünmüyor.

Yapacağımız tek şey, kalan yeşil alanları korumak ve bulduğumuz her boş alanı yeşile çevirmek.


Bunun için de bir plana, bir seferberliğe ve oy kaybetmek uğruna bu riski alacak bir yerel yönetim anlayışına ihtiyacımız var.


Çünkü üçüncü köprü inşaatıyla bu kent 1.5 milyon ağacını bir anda kaybedecek.


Gitmediğimiz, görmediğimiz ama iyi kötü oksijenini içimize çektiğimiz ormanlarımız da bu darbeyi yiyince oturup beton mu yiyeceğiz hakikaten çok merak ediyorum.



Rahşan Gülşan/ Habertürk