Genel

Yıldız Günay: TEV'de bağışların büyük bölümünü gayrimenkul oluşturuyor!

TEV Genel Müdürü Yıldız Günay, Türk Eğitim Vakfı hakkında açıklamalarda bulundu. Günay; "Gayrimenkul yönetimimiz aynı zamanda mali işler yönetimimiz çok iyi çalışıyor." dedi...

Türk Eğitim Vakfı Genel Müdürü Yıldız Günay bağışların bir çoğunu gayrimenkulden aldıklarını dile getirerek; "Gayrimenkul yönetimimiz çok iyi çalışıyor" diye konuştu.

Hürriyet yazarı Nuran Çakmakçı,TEV Genel Müdürü Yıldız Günay ile gerçekleştirdiği röportajda, Türk Eğitim Vakfını ele aldı. İşte o röportaj: 

Uzun süre uluslararası şirketlerde üst düzey yöneticilik yaptıktan sonra TEV’e yedi yıl önce geçen Yıldız Günay, “Dilenciye para veriyoruz da, küçük paraları vakıflara vermiyoruz. Oysa o paralar birçok gencin hayatını kurtarıyor. Yeni nesil bağışlar var artık. Vakıflar da para istemeyi öğrendi artık” diyor. Günay, son zamanlarda gayrimenkul ve nakit dışında maratonlarda, online imkânlarla bağış alabildiklerini, gençlerin bağışa daha fazla yatkın olduğunu belirtti. TEV Genel Müdürü Yıldız Günay ile vakfı konuştuk:

TEV, bugüne kadar kaç gence dokundu?

250 bin burs verilmiş, 80-90 bin çocuğun hayatını değiştirmiş. Bir yıl içinde biz 7 bin bursiyerimize destek veriyoruz. 250 gencin de yurtdışı eğitimlerini karşılıyoruz. Seneden seneye değişmekle birlikte yılda 50-60 milyon lirayı burs için ayırıyoruz.

Uluslararası şirkette üst düzey yöneticiliğin ardından genç yaşta vakıfta çalışmaya nasıl karar verdiniz?

Hayatımın her döneminde sosyal yardım vardı. Dedem eski donanma kumandanlarından Kemalettin Bozkurt, İstanbul Kızılay Başkanlığı yapmış. Benim çocukluğumda dedemle Kızılay’a giderdik. Babam doktor albay cerrahtır. O da 1-2 gününü Kızılay’da çalışarak geçirirdi. Ben yine onunla giderdim. İlkokulda Kızılay kolu, Üsküdar Amerikan Lisesi’nnde okurken sosyal yardım kolu hatta lise başkanıydım. O dönem ağırlıklı yetiştirme yurtlarında, Darülaceze’de de çalıştım. Körlere kaset dolduran çalışma grubunda yer aldım. Boğaziçi Üniversitesi Endüstri Mühendisliği’nden mezun olduktan sonra ekonomi yüksek lisansı yaptım. Sonrasında Citibank’ta çalışmaya başladım. 1995’te Cargill’de Finanstan Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı, 2004’te şirket bünyesindeki Black River’ın Genel Müdürü olarak devam ettim. Günümüze kadar olan süreçte sorumluluk alanım Türkiye’den sonra Ortadoğu ve Afrika Bölgelerini içine alacak şekilde genişledi. Ancak, hiç aklımda yokken Eylül 2012’de TEV Genel Müdürü oldum.

Teklif nasıl geldi?

Aslında iyi bir işim vardı, 10 sene sonrası bu tür bir yerde çalışmak istiyordum. Ancak, Ömer Koç, ‘Bizim sizin bugünkü enerjinize bugün ihtiyacımız var’ deyince bunun bir fırsat olduğunu düşündüm ve başladım. TEV zaten çok köklü işini çok iyi yapan bir kurum. Ama zaman çok hızlı değişiyor, teknolojik altyapılar çok hızla gelişiyor ve ayak uydurmak gerekiyor. Buna uygun olarak bağış kanalları da çok hızlı gelişiyor. Onları ekiplere adapte etmek gerekiyor. Genç yönetici ve tamamen özel sektör tecrübesiyle gelmiş yöneticinin yaratacağı etkinlik ve verimlilik çok daha farklı olur diye düşünmüşler. O nedenle tekrar yapıyı elden geçirdik. Teknolojik altyapı şu anda Türkiye’de hiçbir vakıfta olmayan şekilde değişti.

Neler yaptınız?

Şu anda bağışçı kapıdan girdiği andan itibaren bilgi sistemimize dahil edilebiliyor. Bağışladığı emlağı ne durumda? Kirası nasıl değerlendiriliyor? Şartlı bağışına uyulup uyulmuyor mu? Bütün taahhütlerimiz elektronik ortamda takip edebiliyor. Dijital ortam gittikçe ilerliyor. Değişen bağış kanallarına, ödeme ve çalışma sistemlerine bizler de ayak uydurmaya çalışıyoruz. Türkiye’deki varlık yönetimi konusundaki en iddialı birimlerden biriyiz. Bizim gayrimenkul yönetimimiz aynı zamanda mali işler yönetimimiz çok iyi çalışıyor.

Daha çok hangi tür bağışlar alıyorsunuz?

Varlık bağışlarında vasiyet ve hibe bağışlarımız var ve bunlar giderek büyüyor. Gayrimenkul ya da nakit bağışta bulunanlar var. Kimi bağışçılarımız vefatından sonra hayata geçen vasiyetler kimi de yaşadıkları dönemde hibe yapıyor. Hâlâ gelirlerimizin büyük bir bölümü hibe ve vasiyetten geliyor. Nakit ve gayrimenkul bağışları büyük bölümü oluşturuyor. Nakit, günlük, cenaze bağışlarının yanısıra mutlu gün bağışı dediğimiz düğün, nişan, açılış, davet bağışlarımız da büyük yer kaplıyor. Artık küçük kutlama, doğum günü, yılbaşı kartlarımız da var.

3-5 KURUŞLA BİRŞEY OLMAZ DEMEYİN

Çevremde çok kişi 3-5 kuruşla bir şey olmaz düşüncesinde. Bireysel bağışlar gelişebilecek düzeyde. Gelir seviyesi yüksek kişilerden bağışlar devam ediyor, kurumsal bağışlar da artıyor. Ancak, küçük bireysel bağışlar dünya seviyesinin altında. Türkiye’de küçük bağışları vakıflara yapma geleneği tam oluşmadı. Genelde dilenciye veriliyor da, vakıflar düşünülmüyor. Vakfın herhangi bir parayla güven haricinde bir şey yapması söz konusu değil. Oluşturduğumuz internet sitesinde açıklanan raporlarımızla her kuruşun nereye gittiği takip edilebiliyor.

VAKIF OLARAK DEĞİL, BİREY OLARAK DA PARA İSTİYORUZ ARTIK

Vakıflar bugüne kadar para istemeyi pek başaramamış. Oysa bağışçılara sorulduğunda dilenci istediği için ne yapıp edip veriyor, bizler tanıtım yapmıyor, istemiyoruz. Bağışçıların bize gelmesini bekliyoruz. Oysa bangır bangır para istemeli, varlıklı insanların elini cebine atmasını sağlamalıyız. Türkiye’de 'bir elin verdiğini öteki duymaz’ diye bir anlayış var. Bence biraz o kabukları yırtmamız lazım. O kabukları yırtanlardan biri de Adım Adım maraton platformu oldu. Şu anda geldiği seviye inanılmaz. Herkes birbirinden çatır çatır para istemeye başladı. Bireysel bağışçılıkta yarattığı ivme ve büyüme çok büyük. Bunun nedeni artık istemeye başladık. Vakıflar istemiyordu şimdiye kadar. Artık 'Adım Adım' da istemeyi öğretiyor bize. Sadece vakıf olarak değil birey olarak da öğretiyorlar.

MARATONLARDAN GELİRİMİZ ÇOK İYİ

Gayrimenkul, nakit dışında projelerle burs fonları oluşturuyoruz. Maratonlar en önemli sırada yer alıyor. Bir yılda cenazelerden 30-40 vakıf toplam 15-16 milyon toplarken vakıflar 3 Kasım’daki maratonda 17 milyon topladı. Masrafları çıkarırsak iyiliğe 15 milyon aktı. Şimdi bu maratonları arttırıyoruz. Yeni nesil bağışlar dediğimiz bu alanda teknolojik platform var ve bağışlar kolay yapılıyor. Ayrıca oyunlaştırılıyor.

ÇOCUKLARIN YEME İÇME BARINMA PROBLEMİ VAR

Biz hep burslardan ve ihtiyaç unsurlarından yola çıktık ama mülakatlarda gördüğümüz çok ciddi birşey var. Öğrencilerin direkt olarak yeme-içme-barınma problemi var. Bu çocukların gelecekle ilgili kaygıları da var. Mezun olduktan sonra ne yapacaklarını bilemiyorlar. Bu çocuklar TEV’e ya da onlara destek veren bir aileye girdikten sonra bu gelecek kaygılarını da çözmek istiyorlar. O yüzden TEV’in mentorluk programı var. Bu çocuklara mentor desteği sağlıyoruz. Çalışanlarımız ya da mezun bursiyerlerimiz bu desteği veriyor. TEV’in İngilizce kursları var. 14 tane ilde farklı temsilciliklerimizde gençlere destek vermeye çabalıyoruz. Bir yere ait olmak istiyorlar. Bir şeye yaradıklarını hissetmek ve gelecekle ilgili yönlendirmelere ihtiyaçları var. Gençlerin en büyük kaygısı gelecekle ilgili kaygıları. Onlara bursu veriyorsunuz ama maddi ihtiyaç bitmiyor aslında. Bu çocukları yönlendirmek, hayatla ilgili ufuk açmak gerekiyor. Öğrencilerin büyük kısmı burs desteği bulamayınca üniversiteyi yarıda bırakıyor. Daha çok maddi nedenlerle. Bu nedenle bizim bu yılki kampanyamızın adı 'Kazandığı üniversiteyi kaybetmesin.' Özellikle bu gördüğümüz bu tehlike nedeniyle öğrenciler için ayrı burslar oluşturduk. Yemek, ulaşım, kırtasiye, sanatsal etkinlikler gibi için. Bunların amacı çocukların eğitimle devamlarını sağlamak. Yani çocukların tutunmasını sağlayabilmek, kazandıkları üniversitelerden mezun olmaları. Kazandığı üniversiteyi kaybetmesin diye maratonda da bütün paketleri anlatırken de aktarıyoruz. Bir öğrencinin eğitime tutunması, bir öğün yemek yememesi, kilometrelerce yürüyerek üniversiteye ulaşmaması, merpen silmemesi için çabalıyoruz.

TEV Uğuz Tarık Demirağ Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi açıldı!