'Yıldız Mimar' Julien De Smedt İstanbul'da!
'Yıldız Mimar'lar arasında gösterilen 34 yaşındaki Julien De Smedt, YEM'in konuğu olarak İstanbul'da
1975 doğumlu Belçikalı-Danimarkalı mimar Julien De Smedt'in adı, son beş yıldır dünya mimarlık camiasında oldukça sık telaffuz ediliyor. Henüz 34 yaşında olmasına karşın son derece parlak bir kariyere sahip Julien De Smedt'in yıldızının ne kadar parlayacağını hep birlikte göreceğiz ama, 2009 yılının prestijli `genç mimar' Maaskant Ödülü'ne değer görülmesi onun hanesine artı puan olarak yazıldı bile... Ödül kararında "Bu yaşta verdiği mimari ürünler, De Smedt'in jüri gözünde rakipleri arasından rahatlıkla sıyrılmasını sağladı" ifadesi de onun `yıldız'lığını perçinliyor.
Rem Koolhaas'ın bürosunda başlayan profesyonel mimarlık pratiğini, burada tanıştığı Bjarke Ingels ile birlikte PLOT mimarlık bürosunu kurarak sürdüren genç mimar, 2004 yılında tamamladıkları Maritime Youth House (Deniz kenarındaki gençlik evi) ile Mies Van Der Rohe Özel Ödülleri dahil pek çok ödül kazandı. Mimarın JDS adıyla kurduğu kendi bürosunda 2008 yılında tamamladığı VM Mountain Dwellings konut projesi ise geçen yıl Barcelona'da yapılan Dünya Mimarlık Festivali'nde en iyi konut kategorisinde birinci seçildi. De Smedt, Oslo Kış Olimpiyatları kayak pisti proje yarışmasını kazandı.
Yapı-Endüstri Merkezi ve Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi'nin ev sahipliğinde bu akşam YEM'de vereceği konferans öncesi Julien De Smedt'le konuştuk.
Bartlett Mimarlık Okulu'ndan dereceyle mezun oldunuz ve Rotterdam'a Rem Koolhaas'ın firması OMA'da çalışmaya başladınız. Mimarlığa ilginiz ne zaman başladı?
İşin açıkçası küçükken aklım fikrim kaykaydı. Bütün zamanımı kayarak geçirirdim. Ancak kaykay benim sokaklarda oldukça çok zaman geçirmeme, bulunduğum kentlerin kaykayla altını üstüne getirmeme neden oldu. Bu da kente ve kentin içinde gelişen durumlara karşı bende bir duyarlılık oluşturdu. Mimarlık okumaya 16 yaşımda karar verdim.
Peki, nasıl bir mimarsınız? Bir mimar olarak neler ilginizi çekiyor?
Şu sıralar gezgin bir mimarım aslında, çok farklı ülkede, çok farklı ölçeklerde ve işlevlerde projeler üzerinde çalışıyorum. Oldukça yoğun bir programa sahibim. İşlerimde sosyal meselelere odaklanmayı seçiyorum, bir mimar olarak kentsel bağlam ve bu bağlamda ortaya çıkan sosyal kesişimleri ortaya çıkarmak ilgimi çekiyor. Bu nedenle baktığınızda kendini yineleyen ve projelere damga vuran belirgin bir üslubumun olmadığını görebilirsiniz. Ancak projelerimin kalbinde kentsel bağlam ve insan topluluklarının sosyal devinimine olanak tanıyan mekânlar yaratmak var.
Son dönem projelerinizde ölçeklerin ve kapsamın büyüdüğünü görüyoruz. Buna paralel olarak kütlelerin biçimlenişi de oldukça dışavurumcu ve çarpıcı...
Evet, belki binalarımı tanımlarken kullanılabilecek doğru ifadeler `çarpıcı, ilgi çekici'... İnsanların ilgisini çeken, onları heyecanlandıran binalar ve mekanlar tasarlamayı seviyorum. Aksi olan binada ya da mekânda kim yaşamak ister ki? Ama binaların yalnızca estetik olması onları mimarlık ürünü yapmaya yetmiyor, bunun altını iyi çizmek gerekiyor. Bir bina estetik olduğu kadar insan kullanımına uygun ve elverişli olmalı. Hem çevresiyle doğru ilişkiler kurmalı hem de sosyal yapıya uygun olmalı. Bu anlamda genç mimarların önemli görevler üstleneceğini düşünüyorum, çünkü mimarlığın temelinde sorun çözebilmek yatıyor. Toplumdaki pek çok sorun doğru ve işleyen mekân, bina ve kent tasarımlarıyla çözülebilir ancak bunun için bilgili olmak, eleştirel olmak, çok soru sormak, çok sorgulamak, tarih bilincine sahip olmak gerekiyor.
Mimarlık yalnızca bu verdiğiniz formülle yapılabilir mi?
Elbette, bunun reçetesi yok. Mimarlık gibi insanla ve sosyal ilişkilerle yoğrulan yaratıcı mesleklerde işverenlerle birazcık sürtüşmek projede doğru olanı bulmada kimi zaman yardımcı olabiliyor. İşinizi yaparken sorgulamayı bırakmamak gerekiyor. Ya da kuralların kimisi yol gösterici olurken kimisini yıkmaya çalışmak daha iyi bir sonuç ortaya koyuyor. Projelerimi tasarlarken mimar arkadaşlarımla ve ekibimle de tartışıyorum.
Henüz çok gençsiniz, buna karşın çok yoğun çalışıyorsunuz? Kendinize zaman ayırabiliyor musunuz?
İşin açıkçası ofisimde çalışmayı özledim. Ancak fırsat buldukça arkadaşlarım ya da ortaklarımla öğle yemeği yemeyi seviyorum. Siyah müzik seviyorum; jazz, hip-hop gibi...
Sokakların ve kentin müziği... Dergi okumaya, TV izlemeye fırsat buluyor musunuz?
Televizyona karşıyım, eğer haber almak istiyorsam gazete ve interneti takip ediyorum. Mimarlık ve tasarım yayınlarına yeniyi görmenin heyecanıyla ilk 5 dakika merakla bakıyorum ama sonra bu duygu yerini hazımsızlık hissine bırakıyor. Mimar Julien De Smedt'in konferansı bugün saat 19.00'da, Fulya'daki Yapı-Endüstri Merkezi'nde.
Radikal/Yasemin Keskin Engingöz