Yüksek binalardan ve büyük kentlerden vazgeçmeliyiz!
Serkan Akın, yüksek binalardan, büyük kentlerden, beton ve giydirme plazalardan bir an önce vazgeçmemiz gerektiğini ifade etti.
Yenisöz Gazetesi köşe yazarlarından Serkan Akın, bugün köşesinde " Medeniyetten smart kentlere" başlıklı yazısına yer verdi. İşte yazının detayları..
Şehirleri kent yaptık
Civilisation ve uygarlığı medeniyet zannettik.
Evleri konuta çevirdik
Doğal ve kolayı varken betonla inşa ettik
Helâl ve ucuz olanı haram ve pahalı hale getirdik
Kredili ve faizli olanı para kazanıyoruz diye çok sevdik
Değeri artıyor diye her şeyimizi satışa çıkardık
Tam bir titan saadet zinciri oluşturduk
İmar artışı, rant, gelsin haksız kazanç
Kentsel dönüşümü popülizm ile zulme çevirdik
Kimsenin depremi düşündüğü yok
Müteahhit gelsin daireleri versin de nasıl olursa olsun
Kim faizli bankalara ne kadar borçlanmış, bu işin sonu nereye varır hiç hesap etmedik
Trafikte ömrümüz tükeniyor çaresizce
Yüksek binaların arasına sıkışmışız
Beton binaların içinde fare gibi
Sahte ve aldatan peyzajın içinde süs bitkisi gibiyiz
Bir ülkede 81 ilin 30 unu büyükşehir yapıp yetmiyor diye 30 tane daha büyükşehir yapmak ne demektir.
Bir düşünün 81 in 60 ı büyük olan şeyin 21 i mi normal şehir olacak
Bu nasıl bir mantıktır
Gelin 60 ını şehir yapalım kalan 21 i küçük şehir olsun.
İstanbul'un etrafında yüzbinlerce dönüm tarım arazisi varken domatesi ve biberi Antalya'dan getirmek nasıl bir mantıktır
Biz rant, kentsel dönüşüm, yüksek plaza, rezidans ve benzeri şey peşinde koşup doğal, geleneksel, insani, toprağa yakın olandan uzaklaşırken bakın küreselciler neler yapıyor
Diyorlar ki haşa “Allah insanı çürük malzemeden yaratmış biz yeni nesil insan yapacağız. Bunun için şeytanın projelerinin içinde yer alıp aile, ev, gelenek, şehir, toprak, doğal, helâl, temiz, ahlaklı olan ne varsa yok edeceğiz”
Evi normal şartlarla ulaşılamaz hale getirdiler.
Normal bir ailenin yaşamayacağı şekle soktular
Misafirlik ve komşuluk çok uzaklarda bir kavram oldu
Mahalle oldu site ve avm li rezidans
Ezan sesi duyulan ve içinde en yüksek ve büyük yapının minare ve cami olduğu şehirlerden, trafik sesi ile avm lerin kapladığı kentler
Cinsiyet bozuldu, erkek kadın ayırımı azaldı, nikâh gitti geldi bir artı bir daireler
Çözümleri finansal olarak sadece faizli banka sistemine mahkum edince isteyen gençler de normal şartlarda evlenmek ve ev sahibi olmak hayalini geciktirir oldu. Evlenme yaşı 30 ları buldu.
Toprağı ekip biçmeyi zaten unuttuk
Basitçe inşa etmeyi ya da tamir etmeyi bilen hiç kalmadı.
İnsanlar kompakt, yalıtılmış, merkezi ısıtma ve havalandırma sistemiyle kontrol edilen, cam giydirme cepheli, penceresi açılmaz, yüksek katlı, yandaki veya alt kattaki kişiyi tanımadıkları, içeriye güvenlik kontrolünden geçilerek girilen yüksek katlı binalarda esir artık.
Trafiğin, ulaşılamaz mekânların, sıkışık yolların esiri artık
Banka kredisinin, faizin, kredi kartının esiri artık
Teknolojinin, internetin, akıllı telefonun ve akıllı uygulamaların esiri artık
Merkezi sitemlerin, ısıtmanın ya da havalandırmanın esiri artık
Reklamların, sübliminal mesajların, bilinçaltı yönlendirmenin esiri artık
Gdo lu, hücre yapısı değiştirilmiş, sentetik, boyalı, endüstriyel gıdaların esiri artık
Yakında, yapay zekânın ve otonom robotların kol gezdiği bir dünyaya doğru gidiyoruz
Tüm üretim modelleri değişecek, yaşam şekilleri de
Küresel ısınma safsatasına dünyayı tamamıyla inandırmalarına az kaldı
Daha sonra spreyleme ile iklimler, insanlar, doğa ve tüm ekosisteme müdahale edecekler.
Ben köyüme gider domatesimi kendim yetiştiririm bile diyemeyeceksiniz çünkü radyoaktivitenin zararları diye güneşimizi kesecekler.
Mesele sadece şehirlerin ve binaların dikey ya da yatay olması değil. Bundan daha ötesi var görmemiz gereken.
Algısal ve mekânsal olarak altından kalkamayacağımız zaman ve mekânlarda yaşıyoruz ve daha kötüleri yolda.
Akıllı telefon, akıllı ev, akıllı araba derken smart kentler yolda. İnsanın tamamıyla nesne olduğu, hatta birebir yönetildiği, hiçbir şeye müdahale edemediği tamamıyla bilgisayarlar tarafından yönetilen kentler.
Sermayenin Çin'e kaydığı, üretim modellerinin 4. Sanayi devrimi ile otonom hale geldiği, tüketici ile üretici arasındaki sevkiyatı sağlayacak ulaşım modelleri ve lojistik kentler.
Yine burada insan ve medeniyet odaklı olmayan, droneların, robotların, sürücüsüz araçların hâkim olduğu, depolardan, lojistik merkezlerden oluşan kentler. Yani CHP'nin son seçimde gündeme getirdiği ya da Suudi Arabistan'da gündeme gelen yeni kent modeli de aynısı.
Eko kentler. Sözde doğa insan dengesinin sağlanmaya çalışıldığı ama teknolojinin mahvettiği doğal dengenin yine teknolojik yaklaşımla ele alındığı bir sistemdir. Geri dönüşüm, güneş panelleri, atık yönetimi gibi konuların yine üreticilerin ve finansa sahip olanların gözünden yönetildiği bir yaklaşım.
İşçi robotlar gündemimize oturmak üzere.
Sentetik doku ürettiler. Yapay zekâlı robotlar öz farkındalık testini aştılar. Baktığınızda insandan ayıramayacağınız robotlar görünmek üzere.
Sürücüsüz araçlar yakında yollarda.
Sosyal medyada yeni nesil araçların videoları dolaşmakta. Trafiği aşan, yangınları söndüren, hem uçan hem de karada giden araçlar.
Sanal gerçeklik gözlükleriyle insanların yeni mutluluklar aradığı bir döneme giriyoruz.
İnsanların robotlarla evliliği gündemde.
Parçaları birleştirin.
Singularity gerçekleşmek üzere. Fiziksel, biyolojik ve zihinsel teklik kapıda.
Doğal, geleneksel, toprakla ilişkili, güneşi, suyu ve rüzgârı hissettiğimiz, bitkilerden ve hayvanlardan elde ettiğimiz paketlenmemiş yiyeceklerin olduğu, bizim ürettiğimiz teknik malzemelerin, çekiç, testere, çivi ve benzerlerini kullandığımız, temel insani faaliyetlerimizle temel ihtiyaçlarımızı karşılayabildiğimiz, ailemiz, akraba ve komşularımızla mutlu ve huzurlu yaşadığımız şehirlere ulaşmak için mevcut hatalarımızı düzeltmek zorundayız.
Yüksek binalardan, büyük kentlerden, beton ve giydirme plazalardan bir an önce vazgeçmeliyiz.
Yoksa bir ötesi güneşsiz ekokentler, insansız smartkentler, teknolojini esiri lojistik kentler.
Oralarda eşrefi mahlûkat insan olarak hiç sözümüz geçmeyecek.