Genel

Yüksek oranlı teşvikte süre 2014 sonuna uzatılıyor!

Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekci, yüksek oranlı teşviklerin bu yıl da geçerli olmasına yönelik mevzuat değişikliğinin sinyalini verdi. Zeybekci ayrıca, “İhracatçıya teşviklerimizi 1 milyar dolardan 2 milyar dolara çıkarıyoruz” dedi


Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekci, yürürlükteki mevzuatta 2013 yılı sonuna kadar yapılan yatırımlar için geçerli olan yüksek oranlı teşviklerin, 2014 yılı sonuna kadar yapılacak yatırımlarda da geçerli olacağını söyledi. İhracatçılara tanıtım, fuar gibi alanlarda verilen desteğin de 1 milyar dolardan 2 milyar dolara çıkarılacağını belirten Zeybekci, bu yıl ihracatın hedefin de üzerinde 170 milyar dolar seviyesinde gerçekleşeceğine inandığını belirtti. “Ankara Sohbetleri Özel”e konuk olan Bakan Zeybekci, Ankara Temsilcimiz Ferit B. Parlak ve Ankara Haber Müdürümüz Hüseyin Gökçe’nin sorularını cevaplandırdı.

 

Reel sektör merakla teşviklerde nasıl bir değişiklik yapılacağını bekliyor. Yaptığınız çalışmalardan bizimle paylaşabileceğiniz kısımlar nelerdir?

Teşviklerle ilgili 2013 sonunda biten süreyi 2014 sonuna uzatıyoruz. Yani 2014 sonuna kadar yapılan yatırımlar, 2013 yılında yapılanlarla aynı statüde olacaklar.  Ancak şu anda klasik teşviklerimizin dışında bizim hakikaten çok güçlü bir açılım yapacağımıza inandığımız bazı alanlar var. Bunların içerisinde Ar-Ge ve inovasyon, yüksek teknolojiler ön plana çıkıyor.

 

İhracatçıya yönelik özel bir çalışmanız var mı?

İhracatı teşvik demeyelim de ona “ihracatçıyı teşvik” diyelim. Yani dış ticaret faaliyetlerimiz, fuarlar gibi bazı ürünler bazında şu ana kadarki teşviklerimizin tutarı 1 milyar dolar civarındaydı. Biz bunu en kısa sürede 2 milyar dolara çıkarmayı hedefliyoruz.


Bakanlığımız yurtdışında çok güçlü hale geldi. Şu anda serbest ticaret anlaşmaları anlamında söylüyorum; Japonya, Malezya, Singapur, arkasından Hindistan arkasından İran, gibi coğrafyalar. Bizim teşvikte ve ihracatta hedefimiz kültür coğrafyası dediğimiz Orta Asya, Kafkaslar, Orta Doğu, Balkanlar ve Kuzey Afrika’daki tüm dış ticaret faaliyetlerini sonuna kadar teşvik etmek ama bunu söylerken gerek Hindistan’da gerek İran’da gerekse Malezya’da gördüğüm diğer bir şey de yabancı sermayenin teşviki.  Türkiye, bu ülkeler için bölgesel konumu itibariyle ve sunduğu avantajları itibariyle çok iyi bir yatırım bölgesi haline gelmiş. Bunları teşvik etmek ve artırmak üzere yabancı sermayenin teşviki ve kalıcı doğrudan yatırımların teşviki gibi bu alanlarda yoğun bir şekilde çalışıyoruz.

 

Bunu biraz daha detaylandırabilir miyiz?

Bunu imkanlar sağlamak, muafiyetler sağlamak anlamında söylüyorum. Kalkıp da kimsenin cebine para koyacak değiliz. Zaten Türkiye’de böyle bir destek yok. Fuar destekleri var, bazı katılım destekleri var, faaliyetler düzenlemekle ilgili destekler var, yurtdışı temsilcilikler açmakla, istihdamla ilgili teşvikler var. Parasal anlamda teşvikler yok. Uzun vadeli, gerek yatırım alanı maliyetleri, gerekse yatırımın kendisinin maliyetleri, gerekse istihdamla ilgili, gerekse vergilerle ilgili yani ithalattaki hammadde ve yatırım mallarının girdisiyle ilgili teşvikler ortaya koymak. Bir de ihracatları durumunda, yani üçüncü ülkelere ihracatı durumunda bunların teşvik edilmesi şeklinde şeyler var. Bunun üstüne teşvikler, tabii ki kazanmak kaydıyla teşvik, üretmek kaydıyla teşvik, kar etmek kaydıyla teşvik. Onları vergilendirmemek şeklinde, arazi vermek gibi, ucuz imkanlar sağlamak gibi böyle teşvikler. 

 

Faizler yükselirken üretim de biraz zor gibi görünüyor...

Faizler yükselmedi. Öyle demeyelim şimdi. Ben ona katılmıyorum.  Bir anda zıplayan bir şey, Merkez Bankası’nın yaptığı, borç verme faizleriyle ilgili bir operasyon. Onun dışında bakıyoruz işte, uzun vadeli borçlanma, yani ihalelerin karşılığı olan faizler yüzde 11’lerden aşağı indi geldi, 10.60’lar civarına kadar indi. Bunun aşağı doğru yönelimi devam edecek inşallah, aksi bir şey yaşanmadığı sürece.

 

Bankaların reel sektöre yaklaşımında bir sıkıntı gözlemliyor musunuz?

Yok. Şu anda hiçbir problem yok. Birkaç banka belki bununla ilgili spekülatif fırsatçılık yapmak istemiş olabilir. Bunun için bir anda faizleri yukarı doğru kaldırmış olabilir. Para verirken biraz bunu kullanmış olabilir. Ama bu da çok hızlı bir şekilde düzelecektir.  Merkez Bankası’nın almış olduğu karar geçicidir. Kalıcı bir şey değildir. Bu illa ki sıfır etki eder diye bir şey demek de söz konusu değil. Bunun da mutlaka bir tortusu olur. Ama belirsizliğin, istikrarsızlığın ve spekülasyonun tortusu veya sallantısı çok daha büyük olur. Onu engellemek üzere yapılan bu borç verme faizlerinin artırılmasını ben iyi görüyorum.

 

Siyasetten önce Denizli’de başarılı bir ihracatçı geçmişinizin olduğunu biliyoruz…

İhracat dediniz, ben de şu örneği vermek istiyorum. Bir süre önce Hakkari, Şırnak ve Van bölgelerine gitmiştim. Halk Eğitim Merkezi’nde çok eski bir konfeksiyon makinesi gördüm. Genç kızların tamamı burada işi öğrenmeye çalışıyordu. Bunu görünce hemen Denizli İhracatçılar Birliği’ne Hakkari’ye konfeksiyon bandı kurmaları gerektiğini söyledim. Şimdi 16 makineli bir konfeksiyon bandı hazır. Bunun yetmeyeceğini Şırnak’a da bir tane kurulmasını istedim. Bunu duyan Mardin’deki bir Halk Eğitim Müdiresi de istedi, oraya da göndereceğiz. Bunu artık Türkiye İhracatçılar Meclisi’ne havale ediyoruz. Doğu, Güney Doğu, Orta Anadolu ve Kuzey Karadeniz bölgelerinde her neresi istiyorsa bunu kuracağız.

 

Teşvik verilen sektörlerde bir değişikliğe ihtiyaç var mı?

Bizim öyle bir lüksümüz yok. Kalkıp da nelere teşvik verilmesi gerektiğini tartışmıyoruz. Biraz önce saydığım gibi, Türkiye’de yatırım yapmak, üretmek, istihdam etmek ve kar etmek kaydıyla hemen hemen her şeyi teşvik edebiliriz. Bunu planlamasını yapmamız lazım, bölgeler anlamında. Biraz önce Hakkari örneğini onun için anlattım. Biz orada insanlara konfeksiyon işini ve kültürünü öğretmeye çalışıyoruz. Bakın Denizli’de konfeksiyon kültürü oturmuş durumda ve teşvikte 2’nci bölgede, yanı başındaki Uşak ise 4’üncü bölge imkanlarından yararlanıyor. Oysa insanlar yatırımda yine Denizli’yi tercih ediyor. Çünkü orada kümeleşme olmamış.

 

İhracatta 2013 yılında tutmayan hedef sizce 2014’te tutacak mı?

İhracatçımızın bu yıl için belirlediğimiz hedefi rahatlıkla tutturacağına inanıyorum. 166 milyar dolarlık rakamı yakalayabileceğimiz gibi, ihracatımızın 170 milyar doların üzerine de çıkabileceğini düşünüyorum. Çünkü Türkiye’de gerçekten çok güçlü, avantajlı sektörler var. Bunlar arasında yurtdışı müteahhitlik hizmetleri, turizm ve sağlık turizmi de yer alıyor. Ayrıca biz detaylarını yakın zamanda açıklayacağımız genel bir strateji değişikliği üzerinde de çalışıyoruz. Türkiye ihracatta artık edilgen yapıdan çıkıp daha fazla etkin hale gelecek. Daha önce ifade ettiğimiz gibi biz kültür coğrafyamızdaki tüketim alışkanlıklarını da belirleyecek bir konuma gelmek istiyoruz.

 

‘Spekülatif değilse kurun artması olumlu’


Son açıklanan enflasyon verilerini nasıl değerlendiriyorsunuz? İlk basın toplantınızda ÖTV artışının enflasyonu çok etkilemeyeceğini belirtmiştiniz...


Benim orada söylemek istediğim konu, enflasyon sepetinin çok fazla üründen oluştuğu, bu ürünlerin de tüketiminin ihtiyari olduğuydu. Yani insanların bu ürün gruplarına harcama yaparken, başka ürün gruplarında da taleplerinin azalacağını söylemek istemiştim. Nitekim bugün de aynı noktadayım. Bir de şunu söylemem gerekiyor ki döviz kurları da zaten yavaş yavaş kendi rayına oturuyor. Bana göre, sağlıklı olması, spekülatif amaçlı kullanılmaması kaydıyla kurun artmasını olumlu bulduğumu söyleyebilirim.


Zeybekci, mikro ekonomiye eğilecek

 

Ferit B.Parlak

 

Uluslararası İlişkiler bölümünden yüksek lisansa sahip Zeybekci’yi 2000’li yılların başında Denizli Tekstil ve Konfeksiyon İhracatçılar Birliği Başkanlığı görevini yürütürken yaptığı ihracat endeksli çalışmalar ve ihracata dayalı büyüme konusundaki açıklamalarıyla tanıdık.


2004-2011 tarihleri arasında Denizli Belediye Başkanlığı görevini üstlenen Zeybekci ile dün yaptığımız sohbette ekonomideki gelişmeleri ve Türkiye’nin önceliklerini konuştuk.


Bol likiditeli dönem olarak nitelendirdiğimiz son 5 yılda mikroekonomiye önem verilmesi gerekliliğini dillendirmiş, makro rakamlarda ki sürdürülebilirliğin mikro ekonomik politikalara bağlı olduğunu defalarca tekrarlamıştık. Yaklaşık 8 aydır yaşadığımız gelgitler haklılığımızı ortaya çıkardı. Zeybekci ile sohbetimizin ayrıntılarından, Ekonomi Bakanlığı’nın bundan sonraki süreçte mikro ekonomiye daha fazla eğileceğinin sinyallerini aldık.


Dünya