İmar

Zaman ne kadar da hızlı ve acımasız geçiyor

Öncelikle `'emlakkulisi'' sitesinin sektörümüz için çok güzel işlere vesile olacağına inanıyorum. Hayırlı uğurlu olsun..

Geçen gün Sayın Tebernüş KİREÇÇİ benden siteye yazı yazmamı isteyince sanki mesleğe yeni başladığım 1971 yılına geri döndüm.

O günden bugüne kadar ki olan süreç bir film şeridi gibi gözümün önüne geldi.

Zaman ne kadar da hızlı ve acımasız geçiyor.


Birey olarak hayallerimiz ve heveslerimiz ne kadar büyük bir hızla değişiyor ve teknoloji ile beraber düşünce yapımız da bir reform süreci yaşıyor.


Zaman ister istemez her şeyi değiştiriyor.
İnsanoğlu zaman içinde ki hayallerinde yaşadığı reformu işinde/mesleğinde ve hayatında uygulaya bilse inanıyorum ki dünya daha yaşanası bir hale gelecek.

1971 yılında okuldan mezun olup mimar olarak işe başladığım yıllarda betonarme tarzda binalar ve siteler inşa ettim.


Bugün ise hem ahşap teknoloji ile hem de betonarme sistemle projeler ve evler inşa ediyorum.

Mesleğimi yaparken her geçen gün `'Acaba daha iyiyi nasıl yapabilirim?'' i düşünüyorum ve daha iyiye ulaşmak için yıllardır da çalışıp çabalıyorum ve uğraşıyorum.


Ben mizacım gereği işimin hep başında oldum. Mümkün olabildiğince de yurtdışında ki fuarları ve yeni teknolojileri takip etmeye çaba gösterdim.


Dünya ne yapıyor, biz ne yapıyoruz?

Onlar ne kullanıyor biz ne kullanıyoruz?
Hep inceledim ve araştırdım ve hala da bu çalışmalarım devam ediyor.


Sonuçta ne inşa ederseniz edin, yeter ki işin doğrusunu yapın.

Bugün geldiğim nokta ise işe başladığım 1971 yılından farklı değil!

O zaman da işin belirli normu, standartı ve formatı olsun istiyordum, bugünde!

Cumhuriyetimiz 84 yaşında ve Demokrasi ile tanışalı ise 57 sene olmuş.

1950 seçimlerinden başlayarak günümüze kadar ki süreçte göstermektedir tek parti dönemlerinde hep istikrarla tanışmışız.


Bu yıllarda inşaat ve emlak sektörü ülkeye büyük ivmeler katmış ve toplum olarak büyümüşüz.
Keza 1965 ve 1969 seçimleri ile gene aynı büyümeyi yakalamışız.


1970'li yıllar ise insanlar daha iş bulabilmek ve refah seviyesini artırmak için Büyükşehirlere göç etti ve maalesefte o yıllar politik çalkantılarla geçti.


Neredeyse bütün şehirlerimiz 20 yıl sürecek bir gecekondulaşma hareketine maruz kaldı.
1984 ve 1987 seçimleri ile inşaat ve emlak sektörü gene şahlandı ama gecekondulaşmada devam etti.


1990 yıllarda ekonomik kriz akabinde 28Şubat süreci ve 1999 depremi ardından 22 Şubat ekonomik krizi ve 11 Eylül olayı ile sektörün neredeyse 2 yıllık aralıklarla yaşadığı durağan dönemler istikrarın olmadığı yıllardı.


Aslında bu süreçte yapılan binaların ve projelerin farklı bir mimari estetik içerdiğini de söyleyemeyiz.


Dikkat edin Avrupa'ya gittiğinizde lütfen etrafınıza bakın, her şehrin mimarisi bile farklı.
İyi de bizde ne eksik?
 
2003 yılından itibaren ise gene istikrarlı bir dönem yakaladık ve sektör yeni ve büyük projelerle yoluna hızla devam ediyor.
Artık yapılan projeler ve iş hacimleri büyüdü.
Pazara sunulan gayrimenkullerde inşa tarzlarından dolayı hem farklı sistemlerle inşa ediliyor hem de yeni ve farklı konseptler de arza sunuluyor.


Özellikle de yurtdışında iş yapan inşaat şirketleri büyük başarılara imza atıyor.

Bugün inşaat sektörü farklı sebeplerden kaynaklanan bir düzen içerisinde gene durağan bir süreç yaşıyor.

Herkesin inşaatçı ve futbol yorumcusu olduğu bu ülkede sektörde bir başı bozukluk olduğu da bir gerçek.

Ben ipin ucu kaçmadan sektöre bir çekidüzen vermek gerektiğini, bu yaşanan istikrar dönemlerinde inşaat ve gayrimenkul sektörü ile ilgili yapısal düzenlemelerden başlanmasını doğru buluyorum.

Burada bu göreve davet ediyorum.

İnşaat sektörü bir girenin bir de girmeyenin pişmanlık yaşayacağı bir iş olmamalıdır.
Mutlaka kendi içinde belirli prensipler ve kuralları olan saygın bir iş olarak bilinmeli ve anılmalıdır.

Bugün dikkat edilirse hiçbir sektör bu kadar başıbozuk değildir.

Çünkü insan/toplum sağlığı ve güvenliği ile bu kadar ilgili -gıda ve inşaat sektörü dışında- başka bir sektör olmadığına göre her önüne geleninde bu işte para var diye inşaat sektörüne girmesini ben şahsen hiç doğru bulmuyorum.
Hiçbir kazanç ve menfaat insan ve toplum sağlığından daha önemli olmadığına göre sektörde faaliyet gösteren herkesi katkı yapmaya çağırıyorum.

Bakın bugün AB ülkelerinde 5.000 inşaat firmasını faaliyet gösteriyor, bizde maşallah 200.000 firma var!

Sektörün geldiği son noktaya bakacak olursak ;
Arza sunulan projelerde toplamda 180.000 satılabilir konut birikmiş ve müşteri bekliyormuş.
Artık deniz yavaş yavaş tükeniyor.


Çünkü pazar lüks konuttan daha çok orta ve alt gelir gruplarına yönelik projeler istiyor. Örnekleri de ortada.

Lüks konut projelerinde ise en önemli sıkıntı;
1- Teslimatın uzun vadeli ve geç olması,
2- İnşaat proğramının garanti edilememesi ve zamana matuf bırakılması,
3- Fiyat istikrarsızlığı,
4- Konsept uygulamasının zaman içinde ki değer kaybıdır.

Eğer yapılan projede inşaat proğramı uzarsa yeni konseptler ve yeni trendler her şeyi alıp götürebiliyor.


Tabi bu projeler önümüzde ki dönemde pazarlama teknikleri konusunda tüm enstrümanlarını devreye sokacaktır diye düşünüyorum.
İyi haftalar.

E-mail: osmansaral@sunflower.com.tr