Zeynep Fadıllıoğlu evinin kapılarını InStyle Home dergisine açtı!
Tasarımcı Zeynep Fadıllıoğlu nun Büyükdere deki evi, onun hayata ve mimariye bakışını çok güzel özetliyor. Hikayesini; dokular, renkler, tekstil ve saygı duyulmuş mimari vasıflarla anlatmayı sevdiğini söyleyen Fadılloğlu, evini InStyle Home dergisine aç
Osmanlı, Selçuklu ve Anadolu medeniyetlerinin yanı sıra Avrupa kültürünün zenginliklerini kendine has bir dille yorumlayan ödüllü bir tasarımcının evindeyiz. Zeynep Fadıllıoğlu, tasarım dünyasında zamanla sahip olduğu bilgi ve kültür birikimini ağır ağır demleyerek şekillendirdiği bu evine yansıtmayı güzel başarmış doğrusu. Fadıllıoğlu, kendi adıyla kurduğu ZF Design 'la İstanbul başta olmak üzere Berlin, Londra, Kuveyt, St.Tropez, Katar, Hollanda ve Delhi gibi dünyanın çeşitli yerlerinde adından bahsettiren restoranlara, kulüplere, otellere, mağazalara, konutlara, düğün ve davet tasarımlarına ve camilere imza atıyor.
Fadıllıoğlu, bu yoğun iş temposu arasında çekim günü ofisinden evine adeta kaçarak geldi. şu sıralar öyle yoğun bir tempo içindeyim ki sormayın... Evin yolunu unuttum. Bu saatte en son ne zaman burada olduğumu inanın hatırlamıyorum diyerek anlatmaya başlıyor .
İstanbul 'da modern bir yorum katarak tasarladığı şakirin Camii 'nin ardından Katar 'da yaptığı iki cami daha olduğundan bahsediyor. Friday Mosque ve Small Mosque projelerinin içlerinin tasarımı ve uygulaması bize ait. Small Mosque projesi-nin dışını 24 ayar altın mozaikle kapladık. Dünyanın en yüksek binası Burj Dubai 'nin en üst katındaki mescidine de bir mihrap tasarladık diye anlatmayı sürdürüyor. İşi gereği yıllardır dünyanın dört bir yanına seyahat ediyor. Ama o kadar işinin arasında yeni doğan torunu Sinan 'ı da asla ihmal etmemeye özen gösteriyor. Aralarda bugün olduğu gibi kaçıp, onu da görüyorum derken gözleri parlıyor.
Annem ekibin orkestra şefi Kızı Selin evlendikten sonra evde eşi Metin Fadıllıoğlu ve annesi Yüksel Behlil 'le kalmışlar. Annesinin ev ve iş indeki en büyük destekçisi olduğundan bahsediyor. 60 yaşından sonra iş hayatına atıldı annem. Uzun zamandır benimle... ZF Design 'da mimar, ressam ve tasarımcı-lardan oluşan 12 kişilik genç ve yenilikçi ekibimizin orkestra şefidir. Tekstil ve renk konusunda harika bir göze sahip diye gururla bahsediyor annesinden. Evini dekore ederken, annesinin de etkisinde kalmış belli ki. Evin bir kanadı onun, diğeri annesinin zevkine göre tasarlanmış.
çocukluk ve gençlik yıllarının Yeniköy 'de bir yalıda geçtiğini anlatan Fadıllıoğlu, oranın satılmasından sonra anne ve babasının yıllar önce yanlarına taşındığını söylüyor. Burayı 20 yıl önce arkadaşları mimar Bülent Güngör sayesinde bulmuşlar. İki dönüm içinde çok etkileyici ve asırlık ağaçların olduğu bir bahçede yer alan ev, iki binanın bir limonlukla birleşmesinden oluşmuş.
Bahçeye açılan taş binalardan biri eski bir Ermeni saat ustasının 30 senedir kullanılmamış eviymiş bir zamanlar. Her şey eskiye sadık kalınarak baştan aşağı yenilenmiş burada. Bahçeden içeri ilk girdiğim anda bu mekandan çok etkilenmiştim ve içimden, Buraya sahip olmalıyım, ' dediğimi hatırlıyorum diye anlatıyor eviyle ilk karşılaşma gününü Fadıllıoğlu. Hatta babası Fehmi Behlil 'in, Kızım emin misin Burası çok harabe. Gel vazgeç bu işten, ben sana yardım edeceğim, başka bir yer düşün dediğini gözleri buğulanarak hatırlıyor. Evi yapmaya başladıktan sonra çıkan sonuçtan herkes memnun kalmış tabii. Toskana evlerini hatırlatan evin karakteristik dış cephe renginde şimdi hayatta olmayan babası belirleyici olmuş. O, çok sevdiği Ayasofya 'nın rengini çeşitli denemeler yaparak yakalamaya çalışırken, tutturduğu tonla babasının Bu renk kalsın, çok güzel görünüyor dediği günü dün gibi hatırlıyor.
Hayatımız taş binada geçiyor Arkada yükselen ahşap kagir Türk evi bu mevcut taş binadan bağımsız olarak daha sonra satın alınmış. Fadıllıoğlu çifti şimdi orada yaşıyor. Ama tüm hayatımız bu taş binada geçer diyor Fadıllıoğlu. İki katlı dikdörtgen eski binada girişteki salonun yanına bir misafir tuvaleti ekletmiş. Üst katı annesi için şık bir otel suitine çevirmiş. Kütüphane de üst katta. Annesinin zevkine göre döşenmiş alt salonlardan birinde altın varaklı aile yadigarı mobilyalara, klasik aksesuar ve objeler eşlik ediyor.
Kemerli ferforje pencereleriyle dikkat çeken ikinci salon, Fadıllıoğlu 'nun en çok vakit geçirdiği bölüm. Evi burada görünen mevcut eşyaya göre asla tasarlamadım. İşe önce beğendiğim bina duvarlarını restore ederek başladım. Zaman içinde her parça yerini kendiliğinden buldu diye anlatıyor.
Toplama merakım Londra 'da başladı
Londra 'da 1970 'lerin ortalarında okuduğu yıllarda, Osmanlı kültürüyle olan mesafesini fark etmek Fadılloğlu 'nu bu konuda araştırma yapmaya sürüklemiş. Bunu anlamam için belki oradan bakmam gerekiyordu. Türkiye 'de Avrupa, oradaysa Türk kültürüne bir merak vardı. Bu farkındalık bende bir tepki yaratmış olabilir. Bize ait parçaları araştırma, toplama merakım öyle başladı diyor. Zaten salona şöyle bir göz gezdirince onun tanımsız bulduğu ama bir o kadar da tanımlı bir tarzı var evin. Osmanlı, Selçuklu ağırlıklı eşyalara Fransız, İtalyan ve İngiliz karışımı bir Avrupa kültürü de eklenmiş burada. Ama Osmanlı altyapısı üzerinde şekillendi hepsi diye vurguluyor Fadıllıoğlu.
Kayseri taşıyla inşa edilen şöminenin iki yanındaki meşaleli taş sütunlar eski Fransız Ateşeliği 'nde çıkan bir yangında sağ kalmayı başarmış parçalardan. Osmanlı sedirinin yanında yer alan ve baş aşağı duran mermer kaideyse Anadolu 'da eski bir kiliseden çıkma. şimdi üzerinde Fadıllıoğlu 'nun Hindistan 'dan çok severek aldığı Buda heykeline kaide olmuş gözüküyor. Bursa kadife ve çatmasının kullanıldığı sedirler, yastıklar eve ayrı sıcak bir enerji yayıyor.
Duvara yaslı 17 'nci asır Osmanlı sancağı ise dikkat çekmeyecek cinsten değil. Bunu lime lime bulmuştum. Aldığım fiyatın çok üstünde bir restorasyon maliyeti oldu. Önce Londra 'ya götürdüm. İçime sinmedi bir de Berlin Müzesi 'nde işin uzmanları görsün istedim. Dört senede ancak bu hale getirebildiler. Hatta bir ara umudu kesmiştim düzeleceğinden diye anlatırken sanki bir canlıdan bahsediyor Fadıllıoğlu. Eşinin daha keyfe yönelik seçimleri olduğunu söylüyor. Meto, bahçede çimlere yastık, halı yayılsın bayılır. Tekstile benim gibi o da önem verir. Ama yanında mutlaka fonksiyonel bir parça olsun ister diyor.
Milliyet
YAZI: SERRA AKAR
FOTOÄRAFLAR: SERRA MÜBECCEL GÜLTÜRK