28 / 11 / 2024

Zihniyetler değişmezse sonuç aynı olur..

Zihniyetler değişmezse sonuç aynı olur..

Son günlerde olası deprem üzerine sektörden ve akademisyenlerden çok ciddi açıklamalar ve beyanatlar geliyor.




Malumunuz Marmara Denizinin zemininden geçen aktif bir fay hattı bulunmakta ve bilim adamları bu konuda denizinin bir bölümünde uzun zamandır yapılan araştırmaların sonuçlarını kamuoyu ile paylaştı.
Bilim adamları Marmara fay hattının hareketlendiğini ve olası depremin şiddetinin de 6.5 -7.5 aralığında olacağını tahmin ettiklerini açıkladılar.
Bunun olması halinde maazallah böyle bir deprem özellikle İstanbul için tam bir felaket olacaktır.
Şehirde yaşayan 200.000 insanın zayi olacağını, 300.000 ve üzeri aile bireyinin mağduriyetini, belirli bazı ilçe ve semtlerin bu felaketten çok ciddi anlamda etkileneceğini, ekonomik zarar ve ziyanın ise 10 milyar dolarlarla olacağını uzmanlar itiraf ediyor.
Bu felaketin olacağı şehir İstanbul'dan yani Türkiye'nin can damarından bahsediyoruz.
Tabi metropolde inşa edilen binaların da neredeyse %98'i betonarme sistemle inşa edilen yapı kümelerinden oluşuyor.
Peki %98'i ahşap sistemle olan inşa edilmiş bir şehri misal ABD-Los Angelos kentini ele alalım ve 7 şiddetinde bir depreme maruz kalırsa ne olur diye soracak olursanız sadece koskocaman bir hiç derim!!!
Evet, yaşamsal riski %0 olarak açıklanan şehir, Los Angelos.
Hem de şehrin tam altından geçen St.Andreas fay hattına rağmen.
Peki bizde çare ne diye sorulduğunda ise cevap, gene beton mu olmalıdır?
İyi de uzun yıllardır ülke olarak sağlam olur düşüncesi ile yapılan binalar betonarme değil miydi?
Çöken şehrin üzerine gene aynı sistemle yapı inşa etmek ne derece akil olur?

Bugün ABD, Kanada, İngiltere, Japonya ve İskandinav ülkeleri Dünya'nın en medeni, gelişmiş ve refah düzeyi en yüksek ülkeleri olduğuna göre bu ülkelerin yaşamsal kalitesine bakmak, inşaat sistemlerini incelemek ülkemiz için daha akil olmaz mı diye insan düşünmeden edemiyor.
Her zaman yapılan doğru ve güzel işleri emsal almak, öğrenmek, toplumsal bilinci artırmak gerekmez mi?
Peki bu Amerikalılar, Kanadalılar, İngilizler, İskandinavyalılar ve Japonlar hepsi geri kalmış ve noksan milletler mi ki betonarme sistemle evler inşa etmeyi düşünmüyorlar?
Hatta betonarme tarz bina/ev yapımını zorlaştırıyorlar?
Burada çok ciddi şekilde düşünmek lazım.
Adamlar sağlam, sağlıklı ve depreme güvenli diye ahşap sistemle yapılan evlerde oturuyor amma velakin biz çok zengin ve akıllı olduğumuz için mi betonarme evlerde oturuyoruz!
Bu zihniyeti anlamak mümkün değil.

Gelişmiş ülkelerde yaşanan deprem yoğunluğu bizim ülkemizden daha fazla olmasına ve depremlerde ölümlü bir zayiat ve kimseye bir şey olmamasına rağmen bizde ise neden binlerce insanımızı kaybediyoruz, neden büyük zarar ve ziyanlar yaşıyoruz, niye bu konularda kafamızı kullanmıyoruz?

17.Ağustos.1999 depreminde büyük acılar yaşandı, ocaklar söndü.
Bu mağduriyet sağlam binalardan daha çok sistem zaafiyeti olarak hem inşaat teknolojisi hem de yerel yönetimlerden kaynaklandığı resmi raporlarda yer aldı.
Bu yapılar niye çöktü denildiğinde ise cevap, betonarme binalar ama müteahhit suçlu malzemeden çalmış, belediye suçlu fazla imar vermiş, deniyor ve sebepler üzerine açıklamalar yapılıyor.
Burada sebepleri ortadan kaldırmak için çalışmak, sistem kurmak ve zihniyet devrimine ihtiyacımız olduğu görülmüyor mu?
Peki bu gelişmiş ülkelerde deprem oluyor da neden kimseye bir şey olmuyor diye kimsenin mi aklına bir şey gelmiyor?
O zaman bu milletin başına bu betonarme illetini neden bela ediyoruz ki?
İnşaat sektöründe de herkes kendi fikrini açıklıyor ama ortada ele avuca gelir bir fikirde yok beyanda yok.
Neden?
Çünkü betonarme sistemle inşa edilen binalar bugüne kadar hep daha sağlam olur düşüncesi inşaatlarda kullanılan demir ve çimentoya duyulan güvendi.
Halbuki çimento ahşap gibi değil, çünkü maksimum 50 yıl ömrü olan bir kimyasal olduğu için zamana matuf bir şekilde kuvvet özelliğini kaybediyor.
Bugün için iyi ve sağlam bina 10 yıl hatta 20 yıl sonra aynı bina olmasına rağmen ilk gün ki mukavemette ve kuvvetinde olmayacaktır.
Bugün ülkenin Doğusunda ve Güneyinde betonarme sistemle inşa edilen aynı binanın ömrü iklim farklılığından dolayı da farklılık gösterecektir.
Tabi bu durum iklim koşullarına göre de değişkenlik göstermekte, özelikle sıcak iklimlerde çimentonun ömrünü 15 yıla kadar düşmektedir.
Bu konuda en güzel örnek Dubai ve Arap ülkeleridir.
Burada dikkat edilirse konumuz iyi müteahhit, kötü müteahhit değil.
Önemli olan ve asl olan sistemin ve zihniyetin doğru kurulmasıdır.
Ben uzun zamandır medyada bu konularda yazılar yazıyorum bir iddiayı dile getiriyorum.
Eğer sistemi doğru kurmaz ve zihniyetimizi de değiştirmezsek aynı felaketle tekrar yüzleşmeyecek miyiz?
Zaman akıp gidiyor ve ülke bu konuda aynı konuyu tekrar konuşmaktan başka bir iş yapmıyor.
Maalesef tarih gene tekerrür edecek.

Bu konuyu bir kıssa ile noktalayalım.
Hz. Ömer Şam'ı ziyarete gidiyormuş.
Yolda bir mektup gelmiş ve Şam'da veba salgını olduğu söylenmiş.
Hz. Ömer düşünmüş ve Şam'a gitmekten vazgeçmiş.
Şam Valisi ise, Hz. Ömer'e Allahın kaderinden neden kaçtığını itham eden bir mektup yazmış.
Hz. Ömer'de cevaben '' Kaderin tedbir istediğini, Allahın kaderinden başka bir kaderine gittiğini '' yazmış ve Şam'a gitmemiş.

Kıssadan hisse ;
İnsanoğlu rüzgarın önünde ki yaprak değil ki, savrulup dursun.
Tedbir olmazsa sonuç malum.
Ne demek istediğimi anlatabildim mi?

İyi haftalar.


Geri Dön