KİPTAŞ

Zorunlu deprem sigortasının adı zorunlu kaldı

Hürriyet Gazetesi Noyan Doğan bugünkü yazısında zorunlu deprem sigortasının ihmal edilmesinden bahsediyor

Aslında bu yazıyı biraz erken yazıyorum. Bir hafta sonra bugün yani, pazartesi günü, 17 Ağustos Marmara Depremi'nin 10. yılı. O büyük felaketin üzerinden tam 10 yıl geçti. Amacım, o kötü günleri yeniden hatırlatmak değil. Ama geçmişten de ders alınması gerektiğine inanıyorum.


O nedenle de depremden sonra yaşananları kısaca hatırlatmakta fayda görüyorum. Tabi, ekonomik boyutunu. Belki de birçok kişi anlatacaklarımın yaşandığını bile bilmiyordur. Peşin peşin de söyleyeyim, yazacaklarımdan kimse alınmasın, gücenmesin.

Malumunuz, depremden sonra ekonomik kaybı telafi etmek hiç de kolay olmadı. İçeride, vergi üzerine vergi koyduk. Dışarıda ise, kelimenin tam anlamıyla sağa sola el açtık... Ülke olarak, dilendik. Kimse de dişe dokunur yardımda bulunmadı. En son, Dünya Bankası'nın kapısının çaldık. Evet, Dünya Bankası yardım etti, etmesine de... Bizim amacımız hibe almaktı ama olmadı. Ve önümüze iki koşul kondu. Birincisi, yapacağı yardımı uzun vadeli kredi olarak vermekti. İkincisi ise, bundan sonra olası bir depremin yaratacağı hasara karşı şimdiden önlem alınmasıydı. Dünya Bankası, alınacak önlemim adresini de gösterdi...Sigorta.

YENİ BİR VERGİ Mİ KONDU

Depremden bir sene sonra ise, kısa adı DASK olan, Doğal Afet Sigortaları Kurumu'nu kurduk. Ve gerek o dönemde, gerek bugün, gerekse de arada geçen süre içinde çok tartışılan zorunlu deprem sigortası uygulamasını başlattık. Yeri gelmişken kısa bir bilgi daha vereyim. Zorunlu deprem sigortası, Kanun Hükmünde Kararname ile uygulamaya girdi. Yani, acele hareket etmek zorunda olduğumuzdan, kanun çıkarmak yerine, Kanun Hükmünde Kararname ile işi başlattık. O zaman için bu karar doğruydu. Nasıl olsa altı-yedi ay içinde, hadi bilemediniz bir sene içinde, kanunlaşır beklentisi vardı.

Çok iyi hatırlıyorum. Zorunlu deprem sigortası başladığında birçok kesimden tepki aldı. Kimileri `bu bir vergi' dedi... Kimileri `vatandaşı cebinden yeni bir fon daha kuruluyor' yorumunu yaptı.

ADI KALDI ZORUNLU

Bugün, depremin 10'uncu, zorunlu deprem sigortası uygulamasının da 9'uncu yılı. Peki, dokuz yılda ne oldu diyeceksiniz. Anlatayım...

Ama öncelikle şunu belirteyim. Bugün halen zorunlu deprem sigortası Kanun Hükmünde Kararname ile yürütülmeye çalışılıyor. Yani bir türlü kanunlaşamadı. Herkes bilir ki, kanun hükmünde kararnamelerin belirli bir süresi vardır. İlelebet gitmez.

Gelelim, deprem sigortasının yaygınlığına. Türkiye'de toplam sigortalanabilecek konut sayısı 12 milyon civarında. Ve toplam sorunlu deprem sigortası yaptırmış konut sayısı, 3 milyon 275 bin.  Daha açık bir anlatımla. Bugün Türkiye'deki konutların sadece yüzde 27'si depreme karşı sigorta yaptırmış durumda. İşte, dokuz yılda gelinen nokta bu.

Peki, olması gereken ne? Bu kadar zaman içinde, deprem kuşağında olan ve hemen hemen hergün birkaç bölgede depremlerin yaşandığı bir ülkede 12 milyon konutun en az 10 milyonunun sigortayı yaptırması.

NEREDE YANLIŞ YAPTIK

Haliyle soracaksınız, nerede yanlış yapılıyor? Devletten tutun da, sokaktaki vatandaşa kadar herkesin bu yanlışta payı var.  Devletin var... Çünkü, kendi çıkardığı uygulamanın bugüne kadar arkasında durmadı. Halen bir kanun bile çıkarmadı. İnanıyorum, bu ülkeyi yönetenlere zorunlu deprem sigortasını sorun... Böyle bir uygulamadan haberi olmayan devlet kademesinde birçok insan vardır. Buna Bakanlar da dahil.

Vatandaşın da hatası var... Çünkü, kendi malına kendinin sahip çıkması gerektiğinin bilincinde değil. Oysa, zorunlu deprem sigortasının uygulamaya giriş amacı çok netti. Tüm gelişmiş ülkelerde olduğu gibi, deprem gibi büyük afetlere karşı vatandaş kendi malını korumak için sigorta yaptırır... Böylece afet olduğunda ne vatandaş devletin kapısında yardım için bekler, ne de devlet afetin zararını karşılamak için sağa sola el açıp, dilenir.

Maalesef devlet kendi çıkardığı uygulamanın arkasında durmadığı, vatandaş da bir türlü `devlet baba' zihniyetin vazgeçip, bilinçlenemediği için bugün konutların sadece yüzde 27'si depreme karşı sigortalanmış durumda. Acı ama gerçek bu.

Son olarak şunu da belirteyim. Eğer ki, 17 Ağustos'taki gibi bir deprem daha yaşarsak artık ne devlet oluşacak zararın altından kalkar ne de bize yardım eden çıkar.
Noyan Doğan/Hürriyet