Zow'da Massimo Iosa Ghini'e yoğun ilgi!
Mimar, iç mimar ve tasarımcıların buluştuğu, yurt dışı iş bağlantılarının yapıldığı ve sektörle ilgili son yenilikleri sunan ZOW Fuarı, ikinci gününde Konsept Projeler işbirliği ile gerçekleştirdiği ZOW Essentials Seminer Programı ile dikkat çekti.
Kültürün Tasarıma olan etkileri ve sürdürülebilirlik temasının işlendiği seminerlerde Red Dot Tasarım Ödüllü İtalyan Tasarımcı ve Mimar Massimo Iosa Ghini, Endüstriyel Tasarımcı Yılmaz Zenger, Prof. Dr. Celal Abdi Güzer ile CSIL temsilcisi Sara Colautti dinleyicilere değerli bilgiler verdi.
Kültürün tasarıma olan etkilerine, endüstriyel ürün, tasarım ve projelendirme alanındaki çalışmalarına değinen İtalyan Mimar ve Tasarımcı Massimo Iosa GHINI; “Tasarım insan zekasını bir materyale dönüştürmek, netice itibariyle mantık dahilinde bir ürün ortaya çıkarmaktır. Kültür ve tasarımı şekillendirirken teknolojiyi kullanmak oldukça önemli. Tabi bu da tek başına yeterli değil, sadece girdilerden bir tanesi. Teknoloji insan için çalışmalı, insana hizmet etmeli, tasarıma baktığımızda da oda insan için yapılmalıdır. İnsana sağladığımız fayda mekanik bir şey olmamalı, insanların estetiğine hitap etmeli, filozofik bir fayda oluşturulmalı. Bir ürün tasarlarken bir başkasının bu tasarımı nasıl kullanacağı düşünülmeli, ürün hakkında ne düşüneceği akıllara gelmeli. Ürünü tasarlarken zevk alınmalı ve mutlu olunmalı. Her ürün bir fikir dahilinde oluşturulmalı. Ben gelenekle de bağlantılı, modernlikle geleneğin iç içe geçtiği ürünler tasarlıyorum. Tabi daha kuru, biraz daha fakir ürünler de yapılmalı, eski ve antik özellikli ürünler de elde edilmeli. Bu ürünlerde her zaman teknoloji ve dizayn fikri kullanıldı. Örneğin Wosvagen otomobiller günümüzde yenilendi. Biz aynısını mutfakta yaptık. Çok geleneksel bir mutfağı, İngiliz stilinde yapılan bir mutfağı, dönüşüm işleminden sonra geleneksel olan ancak son derecede modernlik içeren bir mutfak olarak tasarladık.” dedi.
HAVAYI TEMİZLEYEN KATALİTİK SİSTEMLER
Mutfak tasarımlarında son yıllarda natürel unsurlar kullandığına değinen Ghini; “Tamamen ekolojik, tutkal dahi içermeyen sürdürülebilir ürünler ürettik. Doğaya bağlı birçok tasarımımız var. Malzeme olarak ahşap ve taş kullanmayı tercih ettiğimiz projelerimiz var. Evlerin enerjilerine yönelik teknolojiler kullanıyoruz. Havayı temizleyen katalitik sistemler kullanıyoruz. Roma’da akıllı şehirler yapıyoruz. Evlerde bitkilerle oluşturulan duvarlar tasarlıyoruz. Tasarımda sürdürülebilirlik oldukça önemli. Bu konuda yaptığım bir başka proje de bitkilerin yağmur sularıyla sulanmasını sağlayan bir durak. Ayrıca metrolarda katalitik sistemler de kullandık. Bunların yanında doğal ısıtma ve soğutma sağlayan binalar da tasarladık.” dedi.
TASARIMDA FAYDA SAĞLAMAK ÖNEMLİ
Fayda sağlayan şeyleri bir araya getirdiğini belirten Ghini sözlerine; ‘’Örneğin banyolarda küvetlere dalga imajı vererek, küvete kolay girebilmeyi sağlıyoruz. Son zamanlarda tasarımlarda ışık unsuru da önemli, bu beni oldukça etkiliyor. Son gelinen noktadaki teknolojik gelişimle artık ışıkla da oynayabiliyoruz. Ortamın tüm detaylarını ele alarak ışık ile mimari tasarımlar da yapılabiliyor.” diyerek devam etti.
TASARIMDA HAREKETLİLİK, SÜREKLİLİK VE AKIŞKANLIK DETAYLARI
Sıvıların niteliğinden bahseden Ghini; “Sıvılar kendi formlarını uzun süre saklıyor ve koruyorlar. Kendi yaşamımızı göz önüne alırsak likit bir yaşamımız var. Modern toplumdaki stabilitenin değişimi, bilgi akışının hızı ortamları hem estetik hem de fonksiyonel açıdan değerlendirmemizi sağlıyor. Bu noktada kültürel değişimleri de göz önüne almamız gerekiyor. Ferrari Maserati Müzesi, IBM firmalarına yaptığım tasarımlarda da akışkanlık hareketlilik, süreklilik fikirlerini kullandım. Ayrıca farklı projelerde hotellerde geleneksel mobilyalarla modern unsurların karışımını bir araya getirdik. Ferrari ve Tiffany mağazalarında da rasyonel formlara ağırlık verdik. Kozmetik ürünler satan Kiko mağazasında çizgi ve eğim özelliklerini ön planda tuttuk. Kiko mağazaları tasarımlarımızda temel unsurumuz ürünün sergilemesiydi. Bu tasarımların taklidi birçok kozmetik firması tarafından da yapıldı. ” dedi.
AVRUPA’YA YÜZDE 30 ORTADOĞU’YA YÜZDE 34 İHRACAT…
Sara COLAUTTİ; “Mobilya sektöründe şirketlerin yüzde 30 kadarı farklı ülkelerde de tesislere sahip. Gelişmekte olan ülkeler yeni tesislere ve farklılaşma amaçlı ar-geye büyük yatırım yapıyor. 10 yıl öncesine kıyasla 5 kat daha fazla mobilya harcaması söz konusu. Gelişmekte olan ülkeler, Asya ve Pasifik ülkeleri gibi bu harcamada önemli pay alıyor. Sadece Batı Avrupa harcamanın yüzde 32’sini gerçekleştiriyor. Kriz sonrası 2 yıldır büyük bir düşüş vardı. Ama önümüzdeki yıllarda yüzde 3 gelişme öngörüyoruz. Ayrıca Batı Avrupa’da gelişmenin azalacağını düşünüyoruz. Son 10 yılda mobilya ticaretinin mobilya üretiminden daha fazla bir ivme kazandığını görüyoruz. Krizden sonra kişi başına düşen harcamalar artmış. Eskiden yüksek gelirli ülkelerin kapalı pazarı tercih ettiğini biliyoruz. Günümüzde başta İspanya olmak üzere birçok ülkenin açık pazara dönüşme eğilimi var.
Sektörde son 10 yıllık bir dönemde çok hızlı gelişme kaydedildi. Bunda Türk ekonomisinin çok etkisi var. 2009 krizinde bile Türkiye’de mobilya üretimi devam etti. Yüzde 10’luk bir büyüme gerçekleşti ki bu ciddi bir büyüme. Bu dönemde büyüme ortalamaları Dünyada 4.7’ydi. Kişiye özel üretim büyümede çok etkiliydi. Türk halkının zevkleri ve talepleri değişiyor. Bu değişimin büyümeye de doğrudan etkisi oluyor. Türkiye düşük ve orta gelirli ülkeler arasında çok önemli bir büyüme kaydediyor. Avrupa’ya yüzde 30 Ortadoğu’ya yüzde 34 ihracat yapıyor. Türkiye ahşap bazlı paneller açısından da çok iyi bir üretici. Aynı zamanda bu konuda çok iyi bir ihracatçı, Türkiye’de yılda 1 milyon metreküp panel üretiliyor. Bu da gösteriyor ki Dünyada kullanılan ahşap panellerin neredeyse tamamı Türkiye’de üretilmiş.” dedi.
DÜNYA ÇAPINDA TASARIMCILAR YETİŞTİREBİLECEK COĞRAFYA…
Endüstriyel Tasarımcı Yılmaz ZENGER; “İstanbul geçmişinde çok fazla kültürel malzeme olan bir şehir. Çok eskiye gitmeye gerek yok; Bizans, Osmanlı, Türkiye Cumhuriyeti olarak düşünmek bile kültür çeşitliliğine çok önemli bir örnek. Bu bağlamda tasarıma çok ciddi malzemeler oluşturuyor. Ayrıca ben karşı kültürle tasarımı birbirine çok yakıştırırım. Az önce de belirttiğim gibi İstanbul çok fazla karşı kültürü barındıran bir şehir. Bunun tasarıma olan etkileri de yadsınamaz.” dedi.
Prof. Dr. Celal Abdi GÜZER; Kültürel çatışma alanı olarak tasarım başlıklı seminerinde tasarım ve mimarlık konusunda değerli bilgiler veren Güzer, özellikle mimarlık öğrencileri tarafından ilgiyle dinlendi. Güzer; “Popüler ürünler görecilidir. Mimarların beğendiği ürünü tüketiciler beğenmeyebilir ya da bunun tam tersi olabilir. Bu yüzden 60’lı yıllar her iki taraf için de güzel yıllardı. Çeşit azdı. Şimdi ise şuan ki ZOW fuarında bile binlerce çeşit bulunmaktadır.’’ dedi.