1700 yıllık manastırın üzerindeki malikâne!
Filistinli işadamı Masri'nin malikânesi, bin metrekare bir alanda ve tarihi bir manastırın üzerinde yükseliyor
"Filistin Evi" adını taşıyan 12 odalık ev, tam bir tarih müzesi gibi
Ailem ve ben İban Dağı'nda yaşardık. Oranın havası güzeldi ama Kenan dilinde lanet anlamına gelir 'iban'. Karşısında ise şu anda üzerinde olduğumuz Gerizim Dağı vardır. Hazreti İbrahim'in oğlunu kurban etmek için getirdiği yer burası. Buranın nemi fazla romatizmaya neden oluyor ama ben tüm ailemi bırakıp evimi Gerizim'de kurdum." Munip Masri böyle anlatıyor evini... Nablus'a 2 bin metre yukarıdan bakan 40 hektarlık arsanın üzerinde yükseliyor "Filistin Evi" anlamına gelen Beit Falasteen... Bin metrekare üzerine kurulan 12 odalı ev aslında inşaat sırasında bulunan tarihi manastıra zarar vermemek için büyük sütunların üzerine inşa edilmiş. Evin avlusunda 7'nci yüzyıla ait Herkül heykeli duruyor. Masri'ye göre, "Herkül Filistin ruhunu temsil ediyor; alçak gönüllü, kararlı, azimli."
KUBBEDE KURAN AYETLERİ
Heykelden başınızı yukarı kaldırdığınızda büyük bir kubbe görüyorsunuz. Aşağı doğru Kuran'dan ayetler, 4 güzel tablo ile iki kat balkon duruyor. Masri'ye göre "evin en değerli eşyası" da malikanenin merdivenleri altında duruyor: Dev Filistin bayrağı... En alt katta her biri yaklaşık 100 metrekare genişliğinde Nablus, Kudüs, Nasıriye ve Beytüllahim adlarında dört oda var. Odalardan biri Masri'nin 5 bin kitap barındıran çalışma odası. Yan odada, dev İtalyan antika bir aynanın yer aldığı duvarın karşısında Raphael'e ait yün ve ipekten dokunmuş yaklaşık 60 bin euro değerinde bir halı asılı.
ODALARDA TÜRK İZİ
Bir diğer odada Picasso ile Modigliani'nin eserleri yer alıyor. Dördüncü odada ise Osmanlı döneminden kalma seccade göze çarpıyor. Odaların her birinde de Türk izi var; çünkü tavan ahşaplarını, pencereleri ve balkon korkuluklarını bir Türk şirketi yapmış. Evin içi çok sessiz. "Bu kocaman evde kim yaşıyor" diye soruyorum. "Ben ve ailem tabii ki. 6 çocuğum var, her birinin de kendi odası var" diye yanıtlıyor. Dışarıda ise gözüm almıyor evin bahçesini. İkisi 7'nci yüzyılda Fransa'da kullanılan kalelere ait. Evin bahçesindekileri sayıyorum: yüzme havuzu, Fransa'dan bir tapınak, 3'üncü Napoleon'un metresi için 8'inci yüzyılda yaptırdığı kış bahçesi, at çiftliği, geyik ahırı, tavuk ve horozların yaşadığı ahır, güvercinlik... Bahçede yürürken başlıyor anlatmaya Masri: "Burası İtalya'nın Vincenza kentindeki Rotonda adlı villanın bir replikası. Güzelleştirmek için 15 bini zeytin 65 bin ağaç diktim. Malikânenin inşaatı 1988'de başlayıp 2.5 yıl sürdü. Ancak bir yıl önce başlayan intifada nedeniyle 4 hafta boyunca işgal edildi."
'3 KOYUN KESTİM'
Evin iki kat altına iniyoruz. Önümüze muhteşem korunmuş manastır çıkıyor. "Önce 3 tane kase parçası bulduk ve evi sütunların üzerine yapmaya karar verdik. İkinci katı yaptıktan sonra kazdık ve manastırı bulduk. Evin önünde 3 koyun kestim" diyor. İçinde bir altar, tabanında mozaiklerle süslü dua edilen kilise, atlar için ahır ile yalak, kuyu ve kemer yer alıyor.
PAHA BİÇİLMEZ ESERLER
Manastır o kadar zengin ki içinden çıkanlardan müze kurulmuş. Örneğin çıkan bir haç için 100 milyon dolar önermişler ama "Paha biçilemez" diyor. Merak ettiğim ise manastırda bulunanların kime ait olduğu. Anlatıyor: "Unesco buraya gelip çok iyi araştırdı. Filistin devleti de geri almayı önerdi. Ancak yetkilileri çok iyi bakacağıma ikna ettim. Buradaki her şey devlete ait. Allah'a her gün müzede Yahudi kültürüne ait tek bir şey olmadığı için şükrediyorum. Yoksa elimden kesin alırlardı."
Sabah