Acele Kamulaştırma nedir? Acele kamulaştırma nasıl yapılır?
Acele Kamulaştırma, yurt savunması ihtiyacı ya da özel durumun aceleliğine Bakanlar Kurulu'nun karar vermesiyle uygulanan, taşınmaz mallara en kısa sürede kıymet takdiri yapılarak devlet tarafından el konması işlemidir.
Acele kamulaştırma, olağan kamulaştırmadan farklı olarak; Milli Müdafaa Mükellefiyeti Kanununun uygulanmasında yurtsavunması ihtiyacına veya aceleliğine Bakanlar Kurulunca karar alınacak hallerde veya özel kanunlarla öngörülen olağanüstü durumlarda gerekli olan taşınmaz malların kamulaştırılmasında söz konusu olan idari bir uygulamadır.
2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu’nun 27. maddesinde acele kamulaştırmaya ilişkin yasal bir düzenleme mevcut olup madde metni şu şekildedir;
“3634 sayılı Milli Müdafaa Mükellefiyeti Kanununun uygulanmasında yurt savunması ihtiyacına veya aceleliğine Bakanlar Kurulunca karar alınacak hallerde veya özel kanunlarla öngörülen olağanüstü durumlarda gerekli olan taşınmaz malların kamulaştırılmasında kıymet takdiri dışındaki işlemler sonradan tamamlanmak üzere ilgili idarenin istemi ile mahkemece yedi gün içinde o taşınmaz malın (Değişik ibare: 24/4/2001 - 4650/15 md.) 10 uncu madde esasları dairesinde ve 15 inci madde uyarınca seçilecek bilirkişilerce tespit edilecek değeri, idare tarafından mal sahibi adına (Değişik ibare: 24/4/2001 - 4650/15 md.) 10 uncu maddeye göre yapılacak davetiye ve ilanda belirtilen bankaya yatırılarak o taşınmaz mala el konulabilir.”
2942 sayılı Kamulaştırma Kanununun 27. maddesi acele el koymaya yöneliktir. Anılan maddedeki kıymet takdiri 10. maddeye göre yapılan kıymet takdiri olmayıp tespit mahiyetindedir. Bu maddeye göre yapılan kıymet takdiri dışındaki işlemler sonradan tamamlanmak üzere kamulaştırma işlemleri tekemmül ettirilir. Davada taşınmazın mahkemece dava tarihine göre yeniden değer tespiti yapılır ve bankaya tespit edilen bu bedel bloke ettirilerek kararın kesinleşmesi beklenmeden davacıya ödettirilir ve taşınmaz da davacı idare adına tescil edilir. (Yargıtay 5. H.D. 01.01.2005 T. 2005/7965 E. – 2005/10341 K.)
2942 sayılı Kanununun 27. maddesi uyarınca tespit edilen bedel kamulaştırma bedeli olmadığından, Bakanlar Kurulu kararı ile acele kamulaştırma yoluna başvuran idarenin mahkemeye başvurarak tespit ve tescil davası açması ve akabinde mahkemece tespit edilen bedeli bankaya yatırması gerekmektedir. İdarenin böyle bir dava açmadığı durumlarda taşınmazına el konulan malikin tasarruf hakkı elinden alınacağından bu kurala idarenin riayet göstermesi son derece önemlidir. İdarenin tespit ve tescil davası açarak kamulaştırma bedelini tespit ettirmesi ve taşınmazın idare adına tescilini sağlaması zorunludur. Aksi halde taşınmaz maliki, mahkemece tespit edilen fakat gerçek anlamda kamulaştırma bedeli olmayan bir bedelle taşınmazını idareye devretmiş olacaktır. Böyle bir durumda taşınmaz maliki “kamulaştırmasız el koyma sebebi ile tazminat davası” açarak hukuki sorununun çözülmesini yetkili mahkemeden talep edebilir. Zira Yargıtay 5. Hukuk Dairesi 2008/8776 E – 2008/13436 K. numaralı ilamında “Acele el koyma kararından sonra 6 aylık makul süre içinde bedel tespiti ve tescil davası açılmaz ise; taşınmaz malikinin kamulaştırmasız el atma davası açma hakkı vardır” diyerek taşınmaz malikinin başvurabileceği hukuki yolu belirtmiştir. Yargıtay kararında belirtilen süre taşınmaz maliki için de geçerli olacağından malikin de belirtilen 6 aylık süre zarfında davasını açması gerekmektedir.
Yukarıda da belirtildiği üzere acele kamulaştırmanın uygulanabilmesi için özel kanunlarca öngörülmüş olağanüstü bir durum olmalı ya da yurt savunması veya aceleliğine Bakanlar Kurulunca karar verilen bir hal olmalıdır. Böylece belirtilen hallerden birinin varlığı durumunda taşınmaz veya ihtiyaç duyulan mal için acele kamulaştırma kararı verilebilecek ve sonuç olarak idare söz konusu taşınmazlarda tasarrufta bulunabilecektir. Ancak buradaki asıl amacın kamu yararı ve kamu düzeninin korunması olduğu göz önüne alındığında işletme sahibi özel girişimcinin yararı esas tutulmayacaktır. Aynı şekilde kamu yararı, taşınmaz malikinin de yararından üstün olmalıdır.
Anayasamızın “Temel hak ve hürriyetlerin sınırlanması” başlıklı 13. maddesine göre; “Temel hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz.” Yine Anayasamızın mülkiyet hakkını düzenleyen 35. maddesine düzenlemesine göre “Herkes, mülkiyet ve miras haklarına sahiptir. Bu haklar, ancak kamu yararı amacıyla, kanunla sınırlanabilir. Mülkiyet hakkının kullanılması toplum yararına aykırı olamaz.” denmek suretiyle kamu yararına işaret edilmiştir.
Günümüzde acele kamulaştırma; baraj yapımı, dere ıslahı, eğitim, elektrik, maden, sanayi bölgesi, enerji, sulama, kentsel dönüşüm, yol gibi yatırım ve yenileme projeleri için başvurulan bir uygulama haline gelmiştir.
Acele kamulaştırmanın uygulanabilmesi için sınırlandırılacak mülkiyet hakkının ne olduğunun ortaya konulması oldukça önemlidir. Bakanlar Kurulunun alacağı kararda bunun ne olduğunun sebepleriyle birlikte açıklanması gerekmektedir. Keyfi uygulamalarının önüne geçebilmek adına böyle bir kararın makul ve dayanağının kamunun yararı olması; diğer bir deyişle gerçek bir ihtiyacın karşılanmasına yönelik olması gerekmektedir.
Yetiş Hukuk Bürosu