Şeyhmus Diken'den Sur'daki kamulaştırma kararı açıklaması!
Diyarbakır’ı, Sur’u en iyi bilen isimlerden biri Yazar Şeyhmus Diken. Sur üzerine çok şey yazan, söyleyen Diken Sur'daki acele kamulaştırma kararı hakkında açıklamalarda bulundu. İşte o açıklamalar..
“Diyarbakır Sur demektir, Sur; tarih, medeniyet, kültür... Her sokağı başka bir hikaye, başka bir yaşam…” Böyle başlayan onlarca cümle ile anlatılır Sur. Diyarbakır’ı, Sur’u en iyi bilen isimlerden biri Yazar Şeyhmus Diken. Sur üzerine çok şey yazan, söyleyen Diken’le hükümetin aceleyle kamulaştırdığı Sur’u konuştuk; Sur nedir, neresidir ve niye korunmalıdır…
Diyarbakır’ı, Sur’u uzun zamandır anlatan, yazan biri olarak siz ne diyorsunuz Sur için alınan ‘acele kamulaştırma’ kararına?
Eğer biz böyle bir şiddet ikliminde yaşamasaydık, Suriçi bu kadar tahrip edilmemiş olsaydı, bu sıkıntılar bu devasa boyutuyla yaşanmamış olsaydı, barış sürecinin hayat bulduğu bir dönem olsaydı, devlet, sivil toplum örgütleri, yerel yönetimler, bireyler, muhtarlar, mahalle sakinleri karar mekanizmasında yer alsaydı elbette bu projeler konuşulabilirdi.
MASA BAŞINDA HAZIRLANMIŞ BİR PROJE…
Başbakan Diyarbakır’a geldi anlattı, bir de tanıtım filmi hazırlanmış. Yeterli olmadı mı?
O sinevizyon masa başında hazırlanmış ve bizim gerçekliğimizi hiçbir şekilde yansıtmayan, Diyarbakır’ın tarihsel süreç içerisindeki o çok dilli, çok kimlikli, çok dinli yapısını hiç dile getirmeyen, tekçi kimlik üzerinden Diyarbakır’ı tarif eden bir projeksiyon gibi geldi bana. Ben o sinevizyonu izlediğim vakit sadece iki referans gördüm; Biri Selçuklu, diğeri Osmanlı. Tamam, Selçuklu-Osmanlı bu saydığımız 34 kavmin içerisindeki iki kavim, etkili de iki kavim. Diyarbakır’da onun izleri çok. Ama burada sadece Selçuklu, Osmanlı eserleri yok. Mesela MS 3. yüzyıl ile 6. yüzyıl arasındaki o Hristiyan egemenliğinin ilk 300 yıllık kiliselerinden birkaçını sayabilirsiniz. Belediyenin restore ettiği Surp Giragos Ermeni Kilisesini, Mar Petyun Keldani Kilise’sini geçtik, 3. yüzyılda İçkale’de Saint George Kilisesi var mesela. Bunlarla ilgili bir projeksiyon o tanıtım ve tarif içerisinde yok. Olmadığı için biz tabii buna biraz kuşkulu ve kaygılı gözle bakıyoruz.
DERSİNE İYİ ÇALIŞMAMIŞ BİR MUKTEDİR VAR
Bir de tabii yapılacak binaların Ulu Cami’nin minaresini geçmeyeceğini ‘müjdeledi’ Başbakan… Siz açıklamayı dinlediğinizde ne düşündünüz?
Şimdi Ulu Cami minaresini ölçü aldığınızda Suriçi Koruma Amaçlı İmar Planı ki ona çok referans veriliyor ya, o bir anda kadük oluyor, gündemden düşüyor. Çünkü bu plana baktığımızda Sur’ların yüksekliği ortalama 11-13 metre civarında 11-13 metrelik surları ölçü alıyor. Suriçi koruma amaçlı imar planında bunun ölçüsü de şudur: Ortalama kat yüksekliğini 3 metre hesaplarsanız, zemin artı 2 katı geçmemeli. Oysa bir minarenin yüksekliği en az 20 metredir. 30 metredir. Yani ben Ulu Cami’nin minaresini bilmiyorum ama oradan çıkıp ezan okuyan bir imama sordum, 30 metre civarında dedi. 30 metre 9-10 kata tekabül ediyor. Ölçü olarak Ulu Cami minaresi aldığınız zaman Sur içinde 6-7 katlı amorf yapıları, yani o tuğladan kiremitten yapıları yıkmamanız gerekir. Dersine iyi çalışmamış bir muktedirin öngörüleri ya da vaatleri olarak görüyorum.
Sur’da yaşayanlar oranın yeni halinde yerlerinde kalabilecekler mi?
Düşünmüyorum açıkçası. Çünkü eğer siz karar vericiler olarak bu kararları aldığınız dönemde, uzun yıllar boyunca o coğrafyada, o mekanlarda, o evlerde hayatını sürdürmüş, atadan, dededen bütün hafızasını geçmiş kültürlerini, kültürel mirasını bugüne kadar sürdürerek getirmiş insanlara sormuyorsunuz, ‘Gel bu kararı birlikte verelim’ demiyorsunuz. Kurgu aşamasında siz yapacağınız bütün hikayeyi kentin bütün kurumları ve şahsiyetleri ile birlikte, ortaklaşarak yapmazsanız, yapacağınız en iyi şey acabalarla, soru işaretleri ile yürümek durumunda kalır.
Evrensel