Akademik odalar kentsel dönüşümün sigortası!
Sosyolog Faruk Özcan, kentsel dönüşüm konusunda akademik odalardan beklenen toplumsal rolü anlattı... İşte o yazı:
Öncelikle kentsel dönüşüm konusunda hangi sivil toplum örgütlerinin taraf olduklarını kısaca görerek başlayalım. Buna göre, kentsel dönüşüm konusunda akla gel(mey)en sivil toplum örgütlerine bakacak olursak, kamuoyunun aklına ilk ve muhtemelen tek gelecek olanın, akademik odalar olacağı görülür. Ancak, sivil toplum örgütleri çerçevesinde kentsel dönüşüme baktığımızda sadece akademik odaları görmeyiz. Kentsel dönüşüm konusunda akademik odaların dışında, vatandaş ve özel sektör derneklerinin de değerlendirmeye alınması bütüncül bir değerlendirme için büyük önem taşımaktadır.
Ortak Aklın Eseri Olmayan Bir Kentsel Dönüşümden Kamu Yararı Beklenemez
Akademik odalar ile başlayacak olursak, öncelikle şurası çok nettir ki, ortak aklın eseri olmayan bir kentsel dönüşümden kamu yararını beklemek, iyimser bir bakış açısıyla öngörüsüzlük ve özgüven sarhoşluğu; gerçekçi bir bakış açısıyla da birilerinin yangından mal kaçırmak istediğinin işaretidir. İşte tam da bu noktada, hem akademik odaları, hem de akademik odalara yaklaşımları bakımından kentsel dönüşümün diğer taraflarını tarihi bir sınav beklemektedir.
Akademik Odalar Kamu Yararına Olan Bir Kentsel Dönüşümün Sigortasıdır
Kentsel dönüşümde akademik odaları bekleyen sınav, kentsel dönüşümde hak sahiplerinin ve kamu yararına olan bir kentsel dönüşümün sigortası olma misyonunu taşıyabilmektir. Bu nedenle, kentsel dönüşüm ile ilgili olan tüm akademik odaların, kendi uzmanlık alanlarında hak sahiplerinin kendilerine ulaşabilmelerini sağlayacak kanalları oluşturarak, onları uzmanlık alanlarındaki kıymetli bilgilerinden mahrum etmemeleri, muhakkak atmaları gereken tarihi bir adımdır.
Akademik Odalar Kentsel Dönüşümde Sosyal Patlama Yaşanmaması İçin Tampon Mekanizma Olarak İşlevi Görebilirler
Akademik odalara yaklaşımları bakımından kentsel dönüşümün diğer taraflarını bekleyen sınav ise, akademik odaların kıymetini bilmektir. Detaylandıracak olursak, hazırladıkları raporlar, basın açıklamaları ve gerekli gördüklerinde açtıkları davalarla akademik odalar, kamu ve özel sektör karşısında, hak sahipleri lehine vazgeçilmez bir denge unsurudurlar. Bu ise, ülkemizde fiziki bir deprem riskinden kaçınmak için başvurulabilecek tek çözüm yolu olan kentsel dönüşümün, sosyal bir depreme dönüşmemesi için büyük önem arzetmektedir. Akademik odaların attıkları bu adımların, kentsel dönüşümün etkileneni olan afet riski altında yaşamakta olan yurttaşlarımızda anomi-sosyal patlama- yaşanmamasında bir tampon mekanizma işlevi gördüğünü unutmayarak, akademik odaların kıymetini bilmek gerekir. (Ancak bu noktada fazla iyimser olduğumuzu düşünebilecek olan kıymetli okurlarımızın, önümüzdeki haftalarda yayınlayacağımız “Kentsel Dönüşümde Sivil Toplum Örgütlerinin Samimiyet(sizliğ)i” başlıklı yazımızı okuyana kadar, iyimser olup olmadığımıza dair asıl kararlarını vermemelerini istirham ediyoruz)
Kentsel dönüşümde akademik odaları ele alırken en yaygın yanlış; herbiri birbirinden kıymetli olsa da, konuya Mimarlar Odası, İnşaat Mühendisleri Odası ve Şehir Plancıları Odası’ndan ibaret bir sınırlılıkla yaklaşmaktır. Halbuki geldiğimiz noktada, akademik odaları böylesi bir sınırlılıkla ele almanın kendisi, kentsel dönüşüm konusunda çok önemli bir potansiyelin sağlayabileceği bakış açısı zenginliğinden mahrum kalmaktır. Bilakis kentsel dönüşüm konusuna ne kadar çok sayıda akademik odanın katılımı sağlanırsa, alınacak kararların doğruluğu da o kadar artacaktır. Sadece birkaç örnek vermek bile bunu ortaya koyacaktır. Şöyle ki;
Çevre Mühendisleri Odası’nın görüşünü (ve/veya varsa uyarılarını dikkate) almadan, kentsel dönüşümde çevre ve halk sağlığı sorunlarından ari bir beyaz sayfa nasıl açılır?
Elektrik Mühendisleri Odası’nın görüşünü (ve/veya varsa uyarılarını dikkate) almadan, çevre dostu yeşil bina, (enerji tüketiminde) pasif ev ve ekolojik yapı gibi köklü bir enerji dönüşümü içeren bir kentsel dönüşüm nasıl olur? Kamuoyu ve müteahhitlerde enerji verimliliği içermeyen bir kentsel dönüşümün aslında yerinde saymak olduğu farkındalığını oluşturma misyonunu üstlenmeleri tarihi bir görevdir.
Baro; kentsel dönüşümde hak sahibi olan yurttaşlarımızın sosyo-ekonomik kırılganlıkları nedeniyle, hukuki haklarının bilincinde olmak bakımından dezavantajlı olabilecekleri açıktır. Bu noktada, kentsel dönüşümde hak kaybı yaşadığını düşünen hak sahiplerinin hukuki danışmanlığa ulaşabilirliklerinin sağlanmasında Baro’ları tarihi bir misyon beklemektedir.
Tüm bunlara rağmen, reddi miras hatasına düşerek, kentsel dönüşüm gibi ülkemizin en büyük kentsel ihtiyacına kulak tıkayacak bir akademik odanın, zaten kendine bile hayrı olmaz. Hayırsız evlat misali, “hayırsız oda”dır.
Sosyolog Faruk Özcan