Ali Yücelen gayrimenkul sektöründekilere çağrıda bulundu!
Türkiye Genç İşadamları Derneği (TÜGİAD) Yüksek İstişare Kurulu Başkanı Ali Yücelen, gayrimenkul sektöründekilere "Biraz az kazanın ve kazandıklarınızı özellikle dar gelirlilerle paylaşın" çağrısında bulundu.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın, G20 kapsamındaki bir oturumda işverenlere yaptığı "Biraz az kazanın ve kazandıklarınızı özellikle dar gelirlilerle paylaşın" çağrı, iş dünyası temsilcilerinin de gündemine yerleşti.
Konuya ilişkin AA muhabirlerine değerlendirmelerde bulunan İstanbul Ticaret Odası (İTO) Başkanı İbrahim Çağlar, Erdoğan'ın açıklamalarını desteklediklerini belirterek, "Bizler Sayın Cumhurbaşkanımızın ve değerli hükümetin ortaya koyduğu ve koyacağı önerileri desteklemeyi, ülkemizin her bireyinin çıkarlarını öncelemeyi kendi kişisel çıkarlarımızın ve şirket çıkarlarımızın her zaman üzerinde tutarız" diye konuştu.
Çağlar, ülke ve milletin refahı söz konusu olduğunda, ellerini taşın altına koymaktan kaçınmayacaklarını vurgulayarak, "Sayın Cumhurbaşkanımız 'paylaşımcı anlayışı hayatımıza egemen kılalım' derken, hem inancımızın hem de geleneklerimizin gereğini ifade etmiştir" dedi.
Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu (DEİK) Başkanı Ömer Cihad Vardan da "Bırakın Türkiye'yi, dünyadaki ilk 100 zengin kişi bizim anladığımız şekliyle zekat mahiyetinde kazançlarının kırkta birini verse, dünyada açlık diye bir şey kalmaz. Bugün yaşadığımız kavgalar da olmaz" görüşünü paylaştı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın açıklamalarının, kendisinin Müstakil Sanayici ve İşadamları Derneği (MÜSİAD) Başkanlığı'nda bulunduğu 2008 krizi safhasında savunduğu bir söylem olduğunu anımsatan Vardan, "O gün de 'Elimizdekileri paylaşmamız lazım' demiştim. Şimdi de bu söylemimi destekliyorum. Kaldı ki bundan dolayı kazanç azalmaz, bereket kazanır" ifadelerini kullandı.
- "Çok can alıcı bir mesaj oldu"
W20 Türkiye Başkanı Gülden Türktan da Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın açıklamalarının çok can alıcı bir mesaj olduğuna dikkati çekerek, şunları kaydetti:
"Hakikaten süratle gündeme oturacağı belli bir açıklamaydı. Ancak çok da büyük sürpriz değil. Çünkü asgari ücretin artırılması konusu, seçimde neredeyse her partinin programındaydı. Ortada devlet, işveren ve işçi olmak üzere bir paydaş üçgeni var. Bu üçgen içinde dengeyi kurmak hep hükümetlerin görevi olarak algılanıyor. Asgari ücreti belirleyen ve açıklayan her zaman hükümet. Yani asgari ücret kamu eliyle ve meclis iradesiyle belirleniyor. Ben Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın açıklamalarından, asgari ücretin muhakkak yükseleceğini net olarak anlıyorum. Her dönemde işçi, işveren ve devlet üçgeninde diyaloğu başlatan devlettir. Üçünün anlaştığı bir rakam ortaya çıkmalı, öyle de olacaktır. Dolayısıyla bu üçlü pazarlığın ilk açılışı yapıldı diye düşünüyorum."
Türkiye Kadın Girişimciler Derneği (KAGİDER) üyesi de olan Türktan, her asgari ücret artışında, bu şekilde bir konunun söz konusu görüşmelere başlangıç teşkil ettiğini aktardı.
Şu anda Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın mesajı işverene verdiğini, ikisi arasındaki en optimum noktayı bulmak için hep birlikte çalışılması gerektiğini dile getiren Türktan, bu konunun biraz daha gündemde kalacağına işaret etti.
- "Devlet baba babalığını göstersin, yükümüzü hafifletsin"
İstanbul Hazırgiyim ve Konfeksiyon İhracatçıları Birliği (İHKİB) Başkanı Hikmet Tanrıverdi, çok işçi çalıştıranların az kazanmak ve paylaşmak noktasında sıkıntıları olduğunu düşünmediğini belirterek, "Paylaşmak en güzeli" dedi.
Bu firmaların kendi geleceklerine dair kaygı yaşadıklarını aktaran Tanrıverdi, "Çalışana bin 300 TL değil, bin 500 TL de verilsin. Türkiye’nin en çok istihdam yaratan sektörü olarak temelde buna bir itirazımız yok. Ancak Türkiye’nin rakip ülkelere göre rekabet şartlarının da göz ardı edilmemesi gerekiyor. Devlet babanın da babalığını gösterip, çalışan üzerinden aldığı payı hafifletmesini istiyoruz. Büyük zorluklarla bugünlere gelen firmalarımızın geleceğinin riske edilmemesi gerekiyor. Bu nedenle firmalarımız kazandığını çalışanıyla daha çok paylaşıp az kazansın ama devletimiz de firmalarımızın omuzlarındaki yükü hafifletsin" yorumunu yaptı.
- "Devletin de cebinden bir para çıkacak, bizim de..."
İstanbul Ticaret Borsası (İSTİB) Başkanı Ali Kopuz ise Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın konuşmasını dikkatle takip ettiğini aktararak, "Sayın Cumhurbaşkanımız, asgari ücretin bin 300 lira olması noktasında iş dünyasının daha paylaşımcı ve fedakar bir yaklaşım ortaya koymasını istedi" dedi.
İş dünyasının bir temsilcisi olarak, asgari ücretteki artışın işletmelere getireceği yükün, devlet ile işveren arasında adil paylaşılması gerektiğini dile getiren Kopuz, şunları söyledi:
"Sonuçta devletin de cebinden bir para çıkacak bizim de... Bizim ödediğimiz para belli bir süre sonra piyasada yaşanacak canlanmayla bizlere geri dönecek. İşverenler için bu paylaşımın maddi ve manevi açıdan karlı bir paylaşım olacağına inanıyorum. Ayrıca Cumhurbaşkanımız konuşmasında, Türkiye'de yüzde 15-16 düzeyine gelen faizlerle yatırım yapmanın ve girişimciliği özendirmenin neredeyse imkansız olduğunu, bu faiz oranlarıyla yatırım yapılamayacağını ifade etti.
Sayın Cumhurbaşkanımıza bu konuda sonuna kadar katılıyorum. Bence bu faiz oranlarıyla ne yatırımların önünü açabiliriz ne de piyasayı canlandırabiliriz. Ekonomi yönetimi bir an önce faizlerin düşürülmesi için önlemler almalıdır."
- "Şirketler vergilerini ödesinler, devlet de onları dağıtsın"
Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırmaları Vakfı (TEPAV) İcra Direktörü Güven Sak, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın işverenlere yaptığı çağrıya G20 Bildirgesi içerisinde yer alan maddelerin de destek olacağını söyledi.
Sak, bildirgenin içerisinde bu yıl yer alan teknik başarılardan birinin de şirketlerin ülkeden ülkeye vergi matrahını kaydırmasının önüne geçecek bir anlaşmanın tamamlanması olduğunu dile getirdi.
Şirketlerin vergilerini ödemeleriyle hem küresel eşitsizliklerin hem de ülke içerisindeki yoksullukla mücadelenin mümkün hale geleceğine işaret eden Sak, "Dolayısıyla bu matrah kaydırmasına karşı tedbir aldığınızda zaten iş adamlarının daha fazla vergi vermesini teşvik ediyorsunuz, bundan başka yolları kalmıyor. Çünkü bu güne kadarki uygulamada nerede daha fazla vergi varsa o tarafa doğru kaçma eğilimleri yüksek oluyordu" diye konuştu.
Sak, Türkiye'nin bu yıl G20 Dönem Başkanlığı'nda Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü (OECD), Dünya Bankası ve Uluslararası Para Fonu (IMF) içinde geniş bir ekibi yönettiğini aktaran Sak, şunları kaydetti:
"Dolayısıyla o ekibin önceliklerini Türkiye belirledi. O önceliklerin doğru belirlenmesi sayesinde de G20/OECD Matrah Aşınması ve Kar Kaydırma (BEPS) Projesi kapsamında geliştirilen çalışma, şirketlerin bir ülkeden diğerine matrah kaydırması ve daha az vergi ödemelerinin öne geçecek. Cumhurbaşkanı Erdoğan da o konuşmasında 'paraların hepsini siz almayın, birazını da verin' diyor. Şirketler vergilerini ödesinler, devlet de onları dağıtsın diye düşünüyorum."
- "Kar edenler, kazançlarını paylaşsın"
Türkiye Giyim Sanayicileri Derneği (TGSD) Başkanı Şeref Fayat, para kazananlar ve kar elde edenlerin bu kazançlarını paylaşmaları gerektiğini anlatarak, "Sayın Cumhurbaşkanımızın bu sözlerine canı gönülden katılıyoruz. Paylaşmalı ki iş huzuru kaybolmasın, aksine sürekli olsun. Emek yoğun bir sektör olan hazır giyim endüstrisinde 'karsızlık' gibi önemli bir sorun ile mücadele ediyoruz. Üstüne asgari ücrete getirilmek istenen artış rekabet gücümüzü elimizden alıyor. Pek çok sektörde çalışanlar toplam maliyetin yüzde 5-10'unu oluştururken bu oran bizde yüzde 35'i buluyor. Bu gerçeğin özellikle altını çiziyoruz" şeklinde konuştu.
- "Paylaşabilmek için önce kar etmek lazım"
Türkiye Genç İşadamları Derneği (TÜGİAD) Yüksek İstişare Kurulu Başkanı Ali Yücelen, Türkiye'de reel sektörün karlılığının azaldığını, pek çok şirketin çalışanların maaşlarını ödeyebilmek için büyük sıkıntı çektiğini söyledi.
Yücelen, Türkiye'de ortalama karlılığın düştüğünü, özellikle KOBİ'lerin zaten ellerindekini paylaştığını, belirli sektörlerdeki büyük firmalar dışında ortada paylaşılabilecek bir kar olmadığını ifade etti.
"Bu çağrı, KOBİ'lerden çok büyük şirketler, özellikle gayrimenkul ve finans sektöründekiler için geçerli olabilir" diyen Yücelen, şunları kaydetti:
"Büyük şirketler ile KOBİ'ler arasındaki kar marjı uçurumu giderek açılıyor. Maliyetler ve girdiler artıyor ama bu artışlar ürün fiyatlarına yansıtılamadığı için fiyatlar düşük tutuluyor. Ekonomiyi soğutma önlemleri ciddi bir durgunluk yaratıyor. Faiz yükselişi gibi finansman maliyetini arttırıcı unsurlar, özellikle KOBİ'leri vuruyor. Reel sektörün karlılığı düşerken, elindeki stok, marka değeri, teknoloji gibi konular ekonomi yönetimi tarafından önemsenmediğinden sürekli değer kaybedip yenilenemiyor. Buna karşın özellikle gayrimenkul ve finansman sektörünün karlılığı artıyor.
Kar edemeyen KOBİ'ler, çalışanlarına ellerinde olmadığı halde imkanlar sunmak için çırpınıyor. Çalışanların maaşını ödeyebilmek için gayrimenkul sektörüne girerek kar elde etmeye çalışan sanayicilerin varlığı piyasanın malumudur."
- "İşveren kazandığını çalışanıyla paylaşırsa verimlilik artar"
Türkiye Ayakkabı Sanayicileri Derneği (TASD) Başkanı Hüseyin Çetin, "Elbette dünya malı dünyada kalır. İşverenin kazandığını çalışanıyla paylaşması halinde üretim ve verimlilik artar" dedi.
Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun 1 Kasım'dan önce asgari ücret konusunda söz verdiğini anımsatan Çetin, "O sözün gereğini yerine getirme noktasında biz işverenler olarak elimizden gelen desteği vermeye hazırız ama hükümetimizin de gereğini yapması, işveren kesimiyle oturup taşları çok iyi yerine oturtması gerekir" diye konuştu.
Çetin, diğer taraftan çalışanların da verimliliğini artırarak işverenin üzerine asgari ücret artışıyla binecek yükü paylaşması önerisinde bulunarak, bütün tarafların üzerine düşen sorumluluğu yerine getirmeleri halinde herkesi mutlu edecek bir sonucun ortaya çıkacağına inandığını vurguladı.
- "Umuyoruz ki ülke olarak eşitsizliklerin giderilmesi için entegre bir plan üzerine konuşabiliriz"
G20 kapsamında sivil toplumu temsil eden "Civil Society 20"nin (C20) Türkiye Başkanı Zeynep Bodur Okyay, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın sözlerini, gelir adaletsizliğinin azaltılması yolunda iyi niyetli, sembolik bir çağrı olarak değerlendirdi.
Asgari ücretin yükseltilmesinin, gelirlerin daha adil dağılımı amacı için atılacak adımlardan sadece biri olduğuna işaret eden Okyay, "Umuyoruz ki ülke olarak eşitsizliklerin giderilmesi için entegre bir plan üzerine konuşabiliriz. Bu konuşmalarda sivil toplumun her kesiminin yer alması çok önemli" dedi.
Kale Grubu Başkanı ve Üst Yöneticisi de olan Okyay, Türkiye'nin, asgari ücretin görece düşük ülkeler arasında yer aldığını anlatarak, sözlerini şöyle tamamladı:
"Burada temel mesele herkesin kazandığı, sürdürülebilir bir düzeni hep birlikte inşa edebilmek. Dünyada rekabet giderek zorlaşırken ülkemizde özelikle sanayi konusunda küresel rekabete entegrasyonumuzu güçlendirecek yeni bir oyun planına ihtiyaç var. Gönül ister ki işçisinden sanayicisine, çiftçisinden tüccarına hepimiz çok çalışalım, çok üretelim ve çok kazanalım. Bunun yolunu açmak da temel olarak devlet adamlarının misyonu."
AA
Haber Adana Egemen Gazetesi'nde şu şekilde yer aldı...
Türkiye Gene İşadamları Derneği (TÜGİAD) Yüksek İstişare Kurulu Başkanı Ali Yücelen, kapitalizm ve işadamlarının kazandıklarını çalışanlarıyla paylaşması çağrısıyla başlayan tartışmaları değerlendirdi. Türkiye'de ortalama karlılığın yüzde 4,2'den yüzde 3,8'lere düştüğünü belirten Yücelen, özellikle KOBİ'lerin zaten elde avuçtakini paylaştığını; belirli sektörlerdeki büyük firmalar dışında ortada paylaşılabilecek bir kar olmadığını söyledi. Açıklamasında büyük şirketlerle KOBİ'ler arasındaki kar marjı uçurumunun giderek açıldığını belirten Yücelen şunları söyledi: "Maliyetler artıyor, girdiler artıyor ama bu artışlar ürün fiyatlarına yansıtılamadıgı için fiyatlar düşük tutuluyor. Ekonomiyi soğutma önlemleri zaten ciddi bir durgunluk yaratıyor. Faiz yükselişi gibi finansman maliyetini arttırıcı unsurlar özellikle KOBİ'leri vuruyor. Reel sektörün karlılığı düşerken, elindeki stok, marka değeri, teknoloji gibi konular ekonomi yönetimi tarafından önemsenmediğinden sürekli değer kaybedip yenilenemiyor. Buna karşın özellikle gayrimenkul ve finansman sektörünün karlılığı artıyor. Şirketler kazandıklarını tahsil etmekte büyük zorluklar yaşıyorlar; tahsil edebildiklerinin ciddi bir kısmını finansman maliyeti ve yüksek vergiler olarak zaten ödüyorlar. Geriye para kalırsa onu da çalışanlarıyla zaten paylaşıyorlar. KOBİ'ler zaten kazanabildiklerini çalışanlarıyla paylaşıyorlar. Kar edemeyen KOBİ'ler çalışanlarına ellerinde olmadığı halde imkanlar sunmak için çırpınmaktadırlar. Çalışanların maaşını ödeyebilmek için gayrimenkul sektörüne girerek kar elde etmeye çalışan sanayicilerinvarlığı piyasanın malumudur. Özellikle emekyogun sektörlerde faaliyet gösteren ihracatçı KOBİ'lerimizin son dönemde kur dalgalanmaları, nakit sıkışıklığı ve küresel belirsizliklerden dolayı tahsilatları zorlaşırken; çalışanlarının maaşlarını dahi bu alacaklarının tahsilatına bağlamış olduklarını görmek için bir serbest bölge ziyareti bile yeterlidir. Bugün bir serbest bölgeye gidin, göreceksiniz oradaki çalışanlar maaşlarını tahsilattan tahsilata alıyorlar. Bir üstüne üstlük hazır toplu yakalamışken kuralları bunlara uygulatalım mantığıyla serbest bölgedeki üreticilerin üzerindeki denetim baskısını da hesaba katmak gerekiyor. Dolayısıyla ilgili demeçte sözü edilen sektörler sanırım son zamanlarda çok fazla el üstünde tutulup her türlü eksik ve ihtiyaçları çeşitli mercilerle giderilmeye çalışılan gayrimenkul ve (inansal hizmetler sektörleridir. Kayıtdışı oranının hala çok yükseklerde olduğu malum olan gayrimenkul sektörüyle finans sektöründeki yüksek karları çalışanlardan çok yüksek kademe yöneticiler ve sermaye sahipleri paylaşıyor. Asıl sorun kar marjları giderek azalan KOBİ statüsündeki esnaf ve üreticiler değil, son günlerde çok kar eden ve gittikçe daha da fazla kar elde etmeye başlayan büyük şirketler. özellikle de finansal hizmetler ve gayrimenkul sektöründe faaliyet gösterenlerdir." Açıklamasında TÜGİAD'm 2014 yılında açıkladığı Türkiye'nin karlılık araştırmasına atıfta bulunan Yücelen, "Paylaşabilmek için önce kar etmek lazım" diyerek o tarihteki açıklamasını hatırlattı: "Türkiye'nin en önemli sorunu karlılıktır. Pek çok işadamı ekonominin düzeleceği umuduyla zararına iş yapmaktadır. Bu sürdürülebilir bir duaım değil. Biz kimse fahiş karlar etsin demiyoruz; ancak eğer insanlar işlerinden yeterince kar edemezlerse o zaman o dükkan, fabrika, işyeri kapanır. Günün sonunda acı faturayı hepimiz öderiz. Küresel kriz öncesinde işletmelerimizin ortalama karlılığı yüzde 4,2 seviyelerinde idi... Bugün bu oran yüzde 3,84... İnşaat sektörünün ise Türkiye ekonomisinde üretilen toplam kardan aldığı pay 2006 yılında yüzde 5,2 iken bugün bu oran vaizde 50 oranında artarak yüzde 7,5'e çıkmıştır. İnşaat sektörümüzü kutluyoruz; peki bu süre zarfında inşaat sektöründe üretilen evleri alan; işyerlerine yatırım yapan imalat sektörünün karlılığı ne olmuş diye baktığımızda 2006 yılmda yüzde 39.3 pay alan imalat sektörünün bu süre zarfında yerinde saydığını ve yüzde 2,5 oranında bir atış sağlayarak yüzde 40,3'e ulaştığını görüyoruz. Bu tablo ister istemez imalat sektöründeki yatırımcılarımız için inşaat sektörünü daha cazip kılmaktadır."
Adana Egemen Gazetesi