Sektörel

Artan inşaat yatırımları mimarların da önünü açtı dünyada rekabet gücü arttı!

Has Mimarlık’ın çalışmaları ve mimarlık sektörü üzerine konuştuğumuz mimar Ayşe Hasol Erktin, Türkiye’de inşaat yatırımları hız kazanınca Türk mimarlara şans verilmeye başlandığını belirterek, “Türk mimarlar her zaman başarılıydı ancak tecrübe eksikleri v

 

TÜRKİYE’nin önemli mimarlık ofislerinden birisi olan, temeli 1961 yılında Doğan ve Hayzuran Hasol tarafından atılan Has Mimarlık, 50 yıldan fazla birikimiyle yurtiçi ve yurtdışında hastanelerden iş merkezlerine kadar pek çok projeye imza attı. Türkiye’de BREEAM yeşil bina lisansıyla öne çıkan Has Mimarlık, 1985’te ikinci kuşak Ayşe Hasol Erktin’in katılımı ile kurumsallaşmaya başladı. Şu anda Minks’te 5 yıldızlı bir otel, Levent’te ofis binası ve Anadolu Sağlık Merkezi bünyesinde 1500 öğrenciye hizmet verecek tıp fakültesi üzerinde çalışan Has Mimarlık’la ilgili konuştuğumuz mimar Ayşe Hasol Erktin, “Son yıllarda Türkiye’deki yatırımlar artınca, Türk mimarlara şans verilmeye başlandı ve yurtdışındaki rakipleriyle eşdeğer ve daha iyi olduklarını kanıtladılar” dedi. Tecrübe kazandılar 1980-90’lı yıllarda büyük projeler söz konusu olduğunda yatırımcıların bu alanda daha fazla tecrübeye sahip ABD’li mimarlık ofislerine yöneldiğini anlatan Erktin, şunları söyledi: “Yurtdışındaki firmalar ABD’deki bina yatırımlarının yoğun olması nedeniyle karma projeler konusunda deneyim kazanmışlardı. Bu yıllarda Türkiye’de ise özel sektörün yatırımları azdı. Türk mimarlarının elinde imkan yoktu. Eksiklikleri, tecrübe kazanamamış olmalarından kaynaklanıyordu. Ancak son yıllarda Türkiye’deki inşaat yatırımlarının hız kazanmasıyla Türk mimarlara da şans verilmeye başlandı. Artık kendi ülkelerindeki projelerde görev alan yabancı mimarlarla birlikte çalışmış olmalarından, Türk müteahhitlerinin yurtdışındaki projelerine katkılarıyla deneyim kazanmış olmaktan dolayı uluslararası kalitede proje üretebiliyoruz. Bu projelerle de yurtdışı ofislerinden geri kalır bir yanımız olmadığını kanıtladık. Onlarınkine eşdeğer hatta daha iyi projeler üretebiliyoruz.” 10 yılda adını duyurur Yurtdışında önce mimarlık sektörünün yeni pazarlara açıldığını, ardından müteahhitlik sektörünün bu yolu izlediğini ancak Türkiye’de bu durumun tam tersinin olduğunu ifade eden Ayşe Hasol Erktin, şöyle konuştu: “Bizde müteahhitler önce davrandı. Türk mimarlar da yurtdışındaki iş tecrübelerinin büyük çoğunluğunu Türk yatırımcıların yaptığı projelerde kazandı. Türk mimarların da yavaş yavaş yurtdışına açılmaya başlayacak. Şu anda uluslararası arenada sesimizi duyuruyoruz ancak 10 yıl içinde tamamen yerimizi alacağız. Türk mimarlık birikimi artık küresel rakipleriyle karşılaştırılabilecek düzeye ulaştı.” Rekabet edemiyorlar Türk mimarlar yurtdışına açılırken, Türkiye’deki yatırım potansiyeli nedeniyle yabancı mimarlık ofislerinin de Türkiye’ye yöneldiğini anlatan Erktin, “Birçok yabancı firma teklifte bulunuyor ya da Türkiye pazarını araştırıyor. Ancak araştırmaları sonucunda Türkiye’de rekabet etme şansımız yok diyerek vazgeçiyorlar. Bunun nedeni de Türk mimarların burada yoğun rekabet içinde olması, diğer nedeni de proje ücretlerinin düşük olması” diye konuştu.   2001’de krizi hissetmiştik şimdi bir sorun görmüyoruz   AYŞE Hasol Erktin, Has Mimarlık’ın hastane, otel, yüksek binalar ve finans kuruluşları çalışmalarına odaklandığını, son dönemde yükselen konut projesi çalışmalarını hiç yapmadıklarını ifade etti. 2000’li yıllarda banka şubeleri ve genel müdürlükleri projelerine odaklandıklarını, bu alandaki işlerin azalmaya başlamasıyla da 2001 krizini hissettiklerini anlatan Erktin, “Şu anda inşaat sektöründe bir yavaşlama sezmiyoruz. Yılbaşından bu yana çok yoğun teklif var. Hatta bazı işlerle vakit olmadığından ilgilenemiyoruz” diye konuştu.   İstanbul’da ‘ölçek’ hatası yapılıyor   İSTANBUL’daki projeleri değerlendiren Ayşe Hasol Erktin, yapılan işlerde özensizlik olduğunu belirterek, şu değerlendirmeyi yaptı: “Plansız, programsız çalışmalar yapılıyor. Projeleri tek tek değerlendirdiğimizde iyi mimarlık örnekleri var, mimarların alnı ak. Ancak yatırım hırsları ön plana çıkıyor, parselin çıkarları ön plana çıkıyor. İşveren de burada haksız değil. Kendisine verilen hakkı kullanmak istiyor ancak kenti bir bütün olarak ele almıyoruz. İstanbul’da ölçek hatası yapılıyor.”  Hürriyet