Ayvansaray Türk mahallesi yenileme alanı ilan edildi!
Mustafa Bey aslında diş hekimi, eşi halen muayenehanesinde diş hekimliğine devam ediyor
Ben kimim?
1959 Diyarbakır doğumluyum, ilköğretimi Diyarbakır´ın Ergani ilçesinde okudum, Kahramanmaraş´ta ortaokul ve liseyi yatılı olarak okudum ve bitirdim. Ardından 1979´da Çapa Diş Hekimliği´ni kazandım ve bitirdim.?1984 yılında askere gittim ve dönüşte 1986 yılında Fatih´te eşimle birlikte 2 ayrı muayenehane açtık. 2004´e kadar diş hekimliği yaptım. Eşim hâlâ muayenehanede çalışıyor. İki çocuğumuz var. Oğlum, hukuk fakültesinde. Kızım, Robert Koleji son sınıfta okuyor.
SUNUŞ
Yine bir İstanbul röportajıyla daha karşınızdayız. Bugünkü misafirimiz, İstanbul´un tarih kokan, turist çeken, geçmişimizi belgeleyen saraylarıyla, surlarıyla, muhteşem camileriyle olması gereken şekilde Eminönü´nü de içine alıp daha da büyüyen ilçemiz Fatih ve Fatih Belediye Başkanı Mustafa Demir . Tarih anlamında metrekareye en fazla tarihi eser düşen yegâne yer olması; Sur içi, Ayasofya, Süleymaniye Camii, Topkapı Sarayı, Sultanahmet Camii ve Meydanı, Fener-Rum Patrikhanesi, Beyazıt Meydanı, Kapalıçarşı, İstanbul Üniversitesi, Sulukule sadece içinde barındırdığı zenginliğin ilk akla gelenleri. Din, kültür, altın, eğitim, şanlı geçmişimiz, tarihimiz ve en önemlisi Peygamber Efendimizin fetihle müjdelediği yer, esas İstanbul... Biz de ne yaptık, bu bölgede ekibiyle sihirli değnek misali bölge için neredeyse 7/24 çalışan Başkan, Mustafa Demir ile bir araya geldik. Mustafa Bey aslında diş hekimi, eşi halen muayenehanesinde diş hekimliğine devam ediyor. Mustafa Bey ise sadece eşinin diş tedavisini yapıyor. Başka zamanı yok çünkü Başkan sürekli sahada ve halkla iç içe. Aşağıda da okuyacağınız üzre hayata geçmiş, geçecek olan birçok proje var, Mustafa Bey´i heyecanlandıran. Yer yer anlatıp sonuçta nasıl bir mimari çıkacağını anlayınca benim de heyecanım arttı. Çünkü hem İstanbul güzelleşecek, hem tarihi doku bozulmadan canlanacak ve biz görüp, gezeceğiz hatta içinde yaşayacağız. Diş hekimliği belediye başkanlığının doktor önlüğü giymiş hali bence, belli bir alanda acıtmadan, esas olana zarar vermeden yeniden yapmak, güzelleştirmek ve kişiyi mutlu etmek... Başkan anlattı, biz mutlu olduk. Mutlu bir bayram ve mutlu bir oylama geçirmiş olmanız dileğiyle...
Siyasetle tanışmanız nasıl oldu?
Siyasetle 1992 yılından beri ilgiliydim. Aydın Menderes´in büyük değişim hareketi, Büyük Değişim Partisi´ne dönüştü ve siyasete orada başladım. En son Korkut Özal´ın döneminde Genel Başkan Yardımcılığı yaptım. AK Parti kurulurken ben ve birkaç arkadaşım, hatta arkadaşlarımdan biri şu an Sincan Belediye Başkanı Mustafa Tuna idi. Bir diğer arkadaşım da Cüneyt Zapsu, üçümüz ayrıldık ve AK Parti Erdemliler Hareketi dönemine katıldık. 2001´de Kurucu İl Öğretim Kurulu üyesi ardından AK Parti ilde halkla ilişkilerden sorumlu il başkan yardımcılığı görevinde bulundum. 2004 yılında ise aday adaylığı süreci oldu ve Belediye Başkanı seçildim. 2009 yılında Eminönü Belediyesi kaldırıldı, Eminönü Belediyesi ile bütünleşmiş tarihi yarımadanın tümünü içine alan Fatih ilçesi haline dönüştü.
İki belediyenin birleşmesi ve sonrasında neler değişti?
Öncelikle 1928 yılına kadar tarihî yarımada zaten Fatih´ti, daha sonra Eminönü oradan ayrılmak üzere 2 ilçeye dönüştü. Gerek imar planı yapılırken, gerek sur içine herhangi bir proje uygularken muhakkak Eminönü ve Fatih bir bütün olarak düşünüldü, mesela bizim 2005 yılında koruma amaçlı bir imar planı gelişti. Eminönü ve Fatih bir bütün olarak kurgulandı aynı anda imar planı uygulandı ki, zaten tarihi bir yarımadayı durup dururken ikiye bölmenin bir anlamı yok. Eminönü, İstanbul´un en önemli ilçelerinden biri olmasına rağmen, böylesine önemli bir yere layık olduğu projeyi mi uygulayacaksınız yoksa 3-4 yıl sonra muhatap olacağınız seçmene göre mi proje üreteceksiniz? Şu an Eminönü´nün gündüz 1.5 milyon, gece 20-30 bin nüfusu var. Yani 20-30 bin seçmene göre kendinizi konumlandırmak zorunda kalıyorsunuz, peki o zaman bu kadar muhteşem bir bölgede gerçekten görevinizi yapmış oluyor musunuz? Benden önceki belediye başkanı arkadaşlarımın durumunu izah etmeye çalışıyorum, hepsi iyi işler yapıyorlar yani iyi işler yapmak adına yola çıkıyorlar ama netice itibariyle karşılarına böyle bir engel çıkıyor. Bütünleşmenin temelinde bu vardı, şu anda Fatih´in nüfusu yaklaşık beş yüz bin ve üç yüz otuz bin seçmeni var bunun üç yüz on bini Fatih´te, yirmi bini ise Eminönü tarafındadır. Şimdi biz, Eminönü´nün layık olduğu hizmetleri yapmaya çalışıyoruz. Hizmet anlayışımızda, hizmetin temeline insanı koyuyoruz. Herhangi bir belediye başkanı olsanız da, eğer siyasetçiyseniz hizmetin temeline insanı koymalısınız. Fatih, bence üzerinde yaşayanlar kadar toprağın kendisi, içinde barındırdığı evrensel değerleri, bu toprağa ve geçmişe ait değerleri ile son derece önemlidir. Biz şimdi terazinin iki yakası gibi hizmet veriyoruz. Toprak ve onun değerleri, yani tarihi yarımada surlarla çevrili bölge, fetihten 820 yıl önce Hz. Peygamberimizin fetih edileceği müjdelenen dünyada yegâne toprak parçası, böylesi önemli bir yerin hakkı neyse ve hizmet etmek için neler gerekiyorsa hatta neler zorlanabilecekse onu yapıyoruz. Ve burada yaşayan tüm insanların farklı bir yerde yaşıyor olmanın avantajlarını sunabilmenin alt yapısını oluşturuyoruz.
Kentsel Dönüşüm Projeniz ne aşamada, nasıl gidiyor?
Şimdi burası sit alanı, dolayısıyla sit alanlarında kentsel dönüşüm yapamıyoruz. Buna kentsel yenileme alanları diyoruz. Bu yenileme alanlarını gerçekleştirdik. İlk defa bizim dönemimizde yenileme alanıyla ilgili kanun çıktı ve ilk defa bu yenileme alanlarını çıkardık. Bu kanun çıkmadan önce tarihi yarımadada alanı ilgilendiren herhangi bir proje uygulamanız mümkün değildi, bu 5366 sayılı kanun bize inanılmaz yetkiler tanıdı ki, bu kanunu da zaten biz oluşturmuştuk. Yani bizim ihtiyaçlarımız ve sıkıntılarımız var, bu sıkıntıları nasıl aşacağımızı biliyoruz ama bunları aşarken hukuki alt yapının oluşması gerekiyor dolayısıyla bu kanun bu ihtiyaçlardan dolayı ortaya çıktı ve biz de yolumuza devam ediyoruz.
5366 sayılı kanun ile sizde neler değişti, çalışmalarınıza nasıl katkı sağladı?
Söz konusu yasa çıktıktan sonra biz neler yaptık? Mesela bu kanundan yararlanarak Sulukule´yi yaptık, yaptık diyorum çünkü Sulukule boşaldı ve tescilli eserler dışındaki alanlar yıkıldı, bunların dışında Sulukule´de koruma amaçlı imar planlarında yenileme alanı içerisinde 24 tane korunması gereken bina varken biz bu sayıyı 44´e çıkardık. Bu esnada baktık plancının gözünden kaçan fakat bu proje içerisinde mutlaka olması gereken tarihi eserler var, onları muhafaza ettik. Bunları yaparken de gerek mülk sahiplerine gerekse kiracılara hiç düşünemedikleri avantajlar sunduk, yani proje sadece evlerini yıkıp bizim hayal ettiğimiz Osmanlı mimari tarzını içeren örneğinin ötesinde küçük güzel bir mahalle değil, içinde oturanların da dönüşümünü sağlayacak ve onların da ekonomik düzeylerini yükseltecek bir projeydi. Bu projenin büyük bir aşaması geçildi ve şu anda da inşaat ihalesi yapıldı, ortağımız TOKİ ve ümit ediyorum 2010 sonuna doğru bu proje bitmiş olacak. Bitecek olan proje; 620 konut, 46 iş yeri, 2 eski mahalle ve 90 bin metre kareyi ilgilendiren yaklaşık beş bin insanın yaşayacağı orta ölçekli bir Anadolu ilçesi olan bir yer yapıyoruz. Bugüne kadar böyle bir şey olmadı, zaten yasa yeni çıktı. Bu yenileme çalışmasını yaparken yollarını ve ada yapılarını da değiştirmedik. İnsanlar burada 300 yıl önce nasıl yaşıyorsa yine aynı şekilde ama mimarileri biraz daha farklı olacak. Orada oturanların bir kısmı da Roman vatandaşlarımızdır. Yapılacak konutlarda mülk sahibi kim ise tekrar onlar oturacaklar.
Diğer projelerinizden bahsedelim biraz....
Tarihi yarımadamızda bunların dışında yaptığımız projelerden biri de Fener-Balat projesi, Unkapanı´ndan Eyüp´e giderken sahil kısmındaki yıkılmak üzere olan, bir kısmı yıkılmış yerlerde çalışmalarımız sürüyor. Tescilli eserleri restore ediyor, fonksiyon değişikliği yapıyoruz. Büyük bir proje, oradaki binalar o dönem de Haliç´te fabrikalar olduğu için sanayi dönemi yapımlı, çalışan işçilerin oturduğu binalar oluyor. Dolayısıyla evlerinin sırtları Haliç´e bakıyor, önleri de Fatih´e bakıyor. Yani yönleri ters çünkü öyle kurgulanmış, o evlerin yönlerini Haliç´e döndürmek için çalışacağız.
Yapmış olduğumuz projelerden biri de; Ayvansaray´da kara surlarıyla haliç surlarının birleştiği yerde Eyüp sınırı var, orada Ayvansaray Türk mahallesinde yine aynı şekilde yenileme alanı ilan ettik, onun projesi ve kurul tarafından onayı bitti. Şimdi ihalesini yapacağız ve orası da muhteşem bir yer olacak. Bunun dışında bir yerimiz daha var. Yenikapı metro istasyonun da kazıların yapıldığı yerle sahildeki caddenin arasındaki bölge, orası da çok şirin bir ada, orada 2 yada 3 katlı sahil bazında bir otel düşünüyoruz, iki taraf için de ofis ve konutlar düşünüyoruz.
SÜLEYMANİYE PROJESİ
Eminönü ile bütünleştikten sonra Süleymaniye projemiz var. İstanbul Büyükşehir Belediyesi kuruluşu olan KİPTAŞ ile birlikte yapıyoruz. Orası da çok büyük bir alan, yani bir taraftan Süleymaniye diğer taraftan Atatürk Bulvarı var. Orada klasik Osmanlı konutları olacak. Mimarisi muhteşem olan bir proje, projeler bitti mimarileri de onaylandı ve bayram sonrası oranın temellerini projeyi başlatıp bu günlere gelmesine vesile olan KİPTAŞ?Genel Müdürü İsmet Yıldırım Bey´le atacağız.
Kadınlar Pazarı´nda bir yenileme çalışmamız oldu, 3 yıl uğraştık ve muhteşem bir proje uyguladık. Cephesi Kadınlar Pazarı´na bakan tüm binaların dış cephelerini yeniledik. Kadınlar Pazarı´nın yeni hali İstanbul´un yeni yeme içme mekânı oldu, aile restoranları mevcut ve eskiden oraya kadınlar gidemezdi şimdi tek başına da olsa herkes gidebiliyor. Şimdi benim 2004 yılından beri çalışmalarım şu yönde; Avrupa´nın ya da dünya ülkelerinin yaşadığı 40 yıllık süreci mümkün olduğunca daraltalım. Yani İstanbul´un ya da Fatih yarımadasının yetiştirdiği bu değerler, yani değerlerden kastım insanlar çünkü görünmez ama insanlarla şehirler arasındaki ilişki de budur. İnsanın kalitesi şehre yansır, şehrin kalitesi de insanlara yansır. Tarihi yarımada şehir kapsamında büyük bir gayret içerisinde, insan yetiştiriyor. İnsanlar sosyal ve ekonomik açıdan bir seviyeye geliyor. Tam şehre katkıda bulunacakken buradan başka yere gidiyorlar. Daha sonra dışarıdan göç edip gelen yeni insanların da tekrar aynı seviyeye çıkması için geçen zaman şehirden gidiyor. Biz de bu göçü önleyerek, zaman kaybını ortadan kaldırarak daha çok yol kat etmek hedefindeyiz.
Aslında diş hekimliğinde de, belediye başkanlığında da hedef aynı; zor olan yapıyı, aslını bozmadan değiştirmek, belirli bir alanda kişileri acıtmadan titiz çalışmak. Buradan yola çıkarak sorsam, ilk mesleğiniz olan diş hekimliğini şu anda ara ara da olsa icra edebiliyor musunuz? Hiç yapamıyorum, yani 6 yıllık belediye başkanlığı dönemimde çok yakın olmasına rağmen muayenehaneye 3-5 defa gitmişimdir. Gittiğim zamanlarda da genelde hasta olarak ya da eşimin diş hekimliği için gitmişimdir. Eşimin dolgularını ben yapıyorum hâlâ beni tercih ediyor. Ben de bana güvendiği için teşekkür ediyorum. Tespitiniz doğru, diş hekimliğinde belli bir alanda çalışıyor, o bölgeyi iyileştirmeye gayret ediyorsunuz, başkanlıkta da bu kadar tarihi güzelliği barındıran bir bölgeyi aslını bozmadan, sahiplerini de mutlu ederek tarihi dokusuyla yeniden inşa ediyorsunuz. Eşinizin muayenehanesine gelip, size oradan isteklerini eşiniz aracılığıyla ulaştırmak isteyen oluyor mu? En başta oldu. Zaten bizim Perşembe günleri halk günümüz, o günümüzü halkımıza ayırıyor, tamamen onları dinliyor, çözümler üretiyoruz. Dolayısıyla böyle bir aracılığa gerek kalmıyor.
7/24 neredeyse çalışıyorsunuz. Eşinizin desteği olumlu yönde şüphesiz, işinizi ve çok çalışmanızı eşiniz nasıl yorumluyor?
Çocukların eğitimi, ev, alışveriş kısacası bütün yük eşimde aslında. O da çalışan bir bayan olduğu halde çocuklarla birlikte yeniden eğitimi tekrar etti diyebilirim. Mesela çocuklar yerde ders çalışmayı severdi. Eşim de onlarla yerde ya da masada dersleri onlara sevdirerek çalıştırırdı. Evde çalışan yardımcı olmadan her şeyi kendi yapar ve yetişir. Benim işimle de çok alakalı değildir. Sadece katılması gereken yerlerde benimledir. Ailemizin asıl yükü onun üzerinde, son seçimde partim tarafından tekrar aday gösterildiğimde şöyle dedi: Desene bir beş sene daha seni göremeyeceğiz.´ Eşimin desteği bana sonsuz anlayacağınız.
Bölgeyi habersiz dolaşıp, kontrol turlarınız oluyor mu?
Ben sürekli sahadayım ama biz nasıl personeli kontrol ediyorsak, Başbakanımız Recep Tayyip Erdoğan da tarihi yarımadayı çok önemsiyor ve yaptıklarımızı ayrıntılarıyla takip ediyor, takıldığımız yerde önümüzü açıyor. Dün gece saat yarım gibi bir yol çalışması vardı. Gittim. Çalışanları ve yaptıkları işi görmek istedim. Halkla sürekli iç içeyim. Onları dinlemek ve sorunları yerinde görmek, çözüme ulaşmada kolaylıktır her zaman. Zaten eğer işinizi doğru yaparsanız insan içine çıkarsınız. Size sorununu aktaran bir vatandaş yarın öbür gün sizi gördüğünde sorun çözüldüğü için size teşekkür eder, bu ne güzel bir mutluluktur. Peki, sorun giderilmemiş ise o kişiyle karşılaşmak ister misiniz? Onun için biz sürekli sahadayız.
Gurbet Kalay Zorba/Türkiye