Sektörel

Barınma sorununda köprüden önce son çıkış mı? 5 maddede kira ve konut krizine çözüm!

Ekonomimcom köşe yazarı Sadi Özdemir, bugünkü köşesinde konut piyasasını kaleme aldı ve barınma sorunu için 5 maddede çözümleri paylaştı. İşte ayrıntılar...

Merkez Bankası Başkanı Fatih Karahan, 8 Ağustos günü kamuoyuna açıkladığı yılın üçüncü enflasyon raporunda "Geçmiş enflasyona endeksleme davranışı güçlü olan hizmetler sektöründe, ataleti yüksek olan kira kalemi öne çıkmayı sürdürmüştür" dedi. Çünkü Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) Temmuz ayı Tüketici Fiyat Endeksi (TÜFE) ana harcama grupları arasında ‘Konut’ başlığının karşısındaki aylık fiyat artışı yüzde 8,08 ve senelik yüzde 98,48 olarak belirtiliyor. 

Ekonomimcom köşe yazarı Sadi Özdemir, bugünkü köşesinde konut piyasasını kaleme aldı. Sadi Özdemir, "Aynı ay itibariyle TÜFE (genel enflasyon) aylık ve yıllık, yüzde 3,23 ve yüzde 61,78 şeklinde görünüyor. Yani ‘Konut’ başlığı altındaki fiyatlar aylıkta genel enflasyonun neredeyse 2,5 katı, yıllıkta da yüzde 50’den çoğu kadar yükselmiş. Konut Ana Harcama Grubu’nun, TÜFE içindeki payı yüzde 14,2’dir" bilgilerini verdi.

KONUT SATIN ALABİLME UMUDU YILLARIN ÖTESİNDE 

Söz konusu bu grubun içinde ‘Kira, badana boya, yer ve duvar döşeme, pencere (PVC), sıhhi teçhizat, su, elektrik, doğalgaz, tüp gaz, kömür ve odun’ gibi kalemler olduğunun altını çizen Özdemir, her ay ödenen kalemlerin, kira ve abonelikler olduğuna göre durumun kira açısından daha vahim olduğunu belirtti. 

Özdemir, "Zaten kiranın bir ailenin aylık gelirinin toplamının neredeyse yarısını aldığını bilmeyen kalmadı. Bu arada aileler açısından konut meselesinde yalnızca ‘kira’ sorununu konuşabiliyoruz. Çünkü reform niteliğinde akılcı çözümler uygulanmadıkça, orta ve dar gelirli aileler için ‘konut satın alabilme’ ihtimaline ilişkin umutlar çift haneli senelerin ötesinde mümkün görünüyor" açıklamasında bulundu.

Sadi Özdemir, konut ve kira meselesindeki ‘acıklı tablo’ konuşulurken sürekli ‘inşaatın lanetlenmesine ve her yerin betonlaşmasının ne katar da kötü olduğu'nun gündeme geldiğine dikkat çekti. 

Özdemir, "Daha sonra konut sahiplerinin tamamına yakınının çok kötü insanlar, birden fazla konutu olanların büyük şeytan oldukları sahip olduğu ikinci evini kiraya vermeyenlerinse vatan hainliği vurgulanıyor" dedi ve sıralanan çareleri şu şekilde aktardı: 

- İkinci evi almak zorlaştırılsın, kredi verilmesin, ekstra vergi koyulsun. 

- Bir vatandaş dairesini boş tutuyorsa (gelir elde etmediği durumda) gelir vergisi versin.

- Konuta ve kiraya tavan fiyat getirilsin.

- Evini satana da daha yüksek gelir vergisi uygulansın.

- Yabancıya konut satılmasın (zaten artık almıyorlar).

Sadi Özdemir, "Hayatında tek katlı bir konut bile üretmemiş iktisat hocalarımız ve işi gücü komisyon almaktan ibaret emlakçılar televizyonlarda ‘konut ve kira konusunda kanaat önderi’ şeklinde ahkâm kesiyor, bu tuhaf önerileri kafalara yerleştiriyor. Konutu olmayan, olma umudu da kalmamış ve zaten kiradan bezmiş vatandaşlarımız da bu tavsiyeleri duyunca ferahlıyor hatta seviniyor. Konutlara ilave vergiler yüklenirse, tavan fiyat konulursa fiyatlar düşer, evler daha ucuza kiraya verilir sanıyor veya birden fazla evi olanlar konutlarını yarı fiyatına satar o da alabilir sanıyor" açıklamasında bulundu. 

Oysaki konut fiyatlarının ve kiraların normalleşmesi için ‘vergili, fiyat sınırlamalı’ önerilerin tamamının durumu, ‘evi olmayanlar aleyhine’ daha da kötüleştirdiğinin altını çizen Özdemir, "Çünkü konut fiyatlarında ve kiralardaki yükselişin temel sebebi konut arzının (üretimin) yarıya gerilemiş olmasıdır. Bu öneriler gayrimenkul yatırımcısı vatandaşları (yabancılar da dahil) konut almaktan caydırıyor, onlar artık başta ülkelerden konut alıyor ve bizim kiracıların oturabileceği kiralık konut arzı zincirleme geriliyor. Satışta iyice zorlanan inşaatçı doğal açıdan daha az konut üretiyor" dedi. 

Sadi Özdemir'in yazısının devamı şu şekilde: 

Ülkemizde şu anda en fazla konut üretimi deprem geçirmiş illerimizde yapılıyor. Onların tek fonksiyonu toplam konut stokunda depremler nedeniyle eksilmiş konutların yerine yenilerin konulmasından ibaret, yani genel konut arzına bir katkıları yok. Konut ve kira talebinin çok yüksek olan İstanbul, Ankara, İzmir, Bursa, Antalya gibi büyük illerimizde konut üretimi önceki yıllara göre çok düşük. Kentsel dönüşüm hızlandıkça ‘kiralık konut talebi’ de artacak ki bunun ne anlama geldiğini söylemeye gerek yok. Yani olmayan hiçbir ürünün fiyatı düşmez, talep artıyorsa daha da yükselir. Bana göre yaklaşan konut ve kira krizinde köprüden önceki son çıkıştayız.

SORUN NASIL ÇÖZÜLÜR? 

1- Siyaset ve bürokrasi ‘barınma krizini’ hafife almaktan vaz geçmeli. İnşaat sektörüne bakış açısı değişmeli. 

2- İnşaata ve gayrimenkule yeni yükler, engeller getirilmemeli. Genel piyasayı bozacak adımlar geri dönülmez yaralar açabilir. 

3- Dar gelirli vatandaşlara dönük sosyal konut üretiminde reform yapılmalı, merkezi idare ve belediyeler arsa üretmeli, bu arsalarda uygun koşullarla satılabilir ve kiralanabilir sosyal konutlar inşa edilmeli.

4- Kamu özel sektör ortaklığı (KÖİ) modelleri ve proje GYO’lar ile özel sektörün hem genel piyasa için hem de dar gelirli vatandaşlar için ‘sosyal konut üretimi ve kiralaması’ sağlanmalı.

5- Kentsel dönüşümün hızlanması için devletin fonksiyonu ve finansman imkânları yeniden ele alınmalı. Önceleri vatandaş nazlanıyordu şimdi ise inşaat sektörü finansman ve satış riski yüzünden yaşanmış depremlere rağmen isteksiz.

Ev sahipleri ile kiracılar arasında sular durulmuyor! Polis ve ev sahibi kira zammı sebebiyle mahkemelik oldu!

Yeni ev alan kişiler dikkat! Kira sözleşmesinde kritik detay! Hemen ihtar çekmek gerekiyor mu?

50 bin TL ihtiyaç kredisinin Ziraat Bankası, Vakıfbank, TEB, Akbank tarafından uygulanan faizleri yüzde kaç oldu?